Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) Başkanı H. Yener Gür’eş, Çelik Yapılar dergisinin 77. sayısında küresel ısınma ekseninde çelik yapıların sağladığı kazanımları kaleme aldı.
Geçen sayımızda Müslümanlık âlemi için iki büyük bayramdan biri olan Kurban Bayramı’nı ve ardından da Kabotaj Yasası’nın yürürlüğe girişinin 96. yıldönümünde 1 Temmuz Cuma günü Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı kutlamıştık. Ayrıca, tarihimize göz atmış ve 23 Ağustos 1921 tarihinde başlayıp 22 gün 22 gece devam eden Sakarya Meydan Muharebesi, İşgal Birliklerinin ilk kez başarısızlığa uğratıldığı savaş olmuştur. Bir yıl sonra 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başlatılmış ve beş gün süren Başkumandanlık Meydan Muharebesi veya Dumlupınar Meydan Muharebesi 30 Ağustos’ta kesin zafer ile sonuçlanmıştır.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile özgür ve bağımsız Türk Devleti dünyaca kabul edilmiştir.
Önümüzdeki iki ay Kurtuluş Savaşı’nı sonlandıracak tarihi olayların yıldönümleriyle doludur. 103 yıl önce 15 Mayıs 1919’da şehit edilen Gazeteci Hasan Tahsin’den itibaren 3 yıl 4 ay süren Kurtuluş Savaşı fiilen 9 Eylül’de Türk Ordusunun İzmir’e girişi ile sona ermiş, 18 Eylül’e kadar sırasıyla işgale uğramış Batı Anadolu şehirleri kurtarılmış ardından Trakya işgalden arındırılmıştır. Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra, 23 Ağustos 1923'ten itibaren İtilaf Kuvvetleri İstanbul'dan ayrılmaya başlamış ve nihayet 99 yıl önce 6 Ekim 1923’te de İstanbul kurtarılmıştır.
İstanbul’un kurtuluşunun ardından 13 Ekim 1923’te “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır” yasası kabul edilmiş, bundan sonra da 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Atatürk’ün uyguladığı dâhiyane siyaset ve diplomasi sonucunda, 2 Eylül 1938'de bağımsızlığına kavuşan Hatay Devleti, 29 Haziran 1939’da Hatay Devleti Millet Meclisi kararı ile Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmıştır.
Etnik kökeni, dini inancı, dili ve rengi ne olursa olsun tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına özgürlük ve bağımsızlık armağan eden, Osmanlı Hanedanının küllerinden bir millet ve laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha minnetle ve saygıyla anıyoruz.
Önümüzdeki Eylül ve Ekim ayları Musevi inancına sahip vatandaşlarımız için de önemli dini günlerle doludur. 25-26 Eylül’de İbrani takvimine göre Yılbaşı ya da Roş Aşana, 4-5 Ekim’de Kefaret Günü de denilen Yom Kipur ardından 9-16 Ekim 2022 tarihleri arasında yedi gün süren Çadır Festivali olarak da anılan Sukot Bayramı kutlanacaktır.
ÇELİK YAPI ÇATI VE CEPHELERİ
Dergimizin bu sayısının teması “Çatılar ve Cepheler” olarak belirlenmişti. Bu nedenle çelik yapıların çatı ve cephelerinden söz ederken, “küresel ısınma ve iklim değişikliği” konularına da kaçınılmaz olarak değineceğim.
Bir dönem ÇATIDER Başkanı ile yaptığımız görüşmelerde, projesine bağlı olarak iki temel nedenle çatılarda çelik taşıyıcı sistem kullanılmasının yararından söz etmiştik. Bunlar ölçü hassasiyeti (presizyon) ve deprem etkisi.
1. Ölçü hassasiyeti, gelişmiş bazı çatı kaplama malzemeleri için çok önemli. Fabrika koşullarında imal edilmiş çatı taşıyıcı sistemlerinde bu hassasiyeti istenen toleranslar içinde sağlamak mümkün.
2. Deprem yükü göz önüne alınarak yapılan tasarımda çatıdaki ölü (sabit) yükün en aza indirilmesi ve elastikiyete sahip olması tercih edilmektedir. Bu durumda, çelik ciddi bir avantaj sağlar.
Bahsettiğim bu konuşmadan sonra birkaç kez gündeme getirdiğim üçüncü bir gereklilik ise yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması kapsamında büyük yüzeyli endüstriyel ve ticari yapılar başta olmak üzere çatıların güneş enerji panelleriyle kaplanması ihtiyacından kaynaklanmaktadır. İlk tasarı sırasında güneş panellerinden gelen yük hesaba katılmamışsa, çatı taşıyıcı sistemlerinin takviyesi gerekebilir. Bu durumda, çelik taşıyıcı sistemler diğer sistemlere nazaran daha kolay takviye edilebildiğinden önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Burada iki hususa dikkat çekmek isterim:
Yükler değişiyor
Birincisi, küresel ısınma ve değişen iklim koşulları nedeniyle yükler değişiyor. Çocukluğumuzda gazetelerden okuduğumuz hortumlar artık ülkemizde de görülüyor, yağış rejimlerinde meydana gelen değişiklikler sellere ve çatı çökmelerine neden olabiliyor, dünya genelinde yangınlar artıyor, kıyılarımızda dahi tsunami görülmeye başladı.
Bu durumda, üniversitelerin ve ilgili kurumların standartlarda belirtilen yüklerin önümüzdeki yıllar içerisinde geçerliliğini koruyup koruyamayacağını, nasıl bir değişiklik izleyebileceği, belirtilen yüklerin gerçekçilikten uzaklaşması halinde nasıl bir önlem ve hesaplama yöntemi geliştirileceğinin araştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Tasarımda panel yükü şartı
Gezegenimizin sürdürülebilirliği açısından fosil yakıt ve nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji kullanımı zorunluluk haline gelmiştir. Bu amaçla, birçok ekilebilir alanda güneş enerji panellerinden oluşan enerji santralleri oluşurken uzun zamandır çatıların bu amaçla değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bazı yapı sahipleri, yaptırdıkları kontrollerde çatının panellerin yükünü taşımayacağını takviyenin ise maliyetli ve meşakkatli olduğunu belirtiyorlar. Şimdi bir adım daha öteye gidelim. Yeni yapılacak çatıların mühendislik hesapları yapılırken kar yükü, rüzgâr yükü gibi enerji paneli yükü zorunluluğu getirilse ne olur? Belki maliyet biraz artar ama ileride çatısına -özellikle endüstriyel yapılarda- güneş paneli koymak isteyenler o anda olmasa dahi istedikleri anda büyük bir tadilat / takviye masrafı ödemeden bu işlemi yapabilirler. Bu konunun da incelenmesinde, yarar ve sakıncalarının ortaya konmasında, bu hususun; tasarımda panel yükü şart koşan -en azından belirli yapı tipleri için- bir mevzuat düzenlenmesi olanağının değerlendirilmesinde fayda olacağına inanıyoruz.