Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı H. Yener Gür'eş, Çelik Yapılar dergisinin 81. sayısında, istatistiki verilere dayanarak Kahramanmaraş depremlerini kaleme aldı.
Bugünkü yazımız, bir anlamda geçen sayıda paylaştığımız ”Deprem Manifestosu” başlıklı yazımızın devamı niteliğinde olacaktır. Ancak yazımıza başlarken, 6 Şubat’ta merkez üssü Kahramanmaraş olan, biri 7.7 diğeri 7.6 büyüklüğündeki iki depremde ve sonrasında hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, tüm maddi ekonomik imkânları yok olan insanlarımıza da kolaylıklar dileğimizi tekrarlıyorum.
Depremden etkilenen ve farklı zamanlarda “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilen 17 ilimizde (Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Adana, Şanlıurfa, Malatya, Diyarbakır, Osmaniye, Kilis, Elazığ ile Bingöl, Kayseri, Mardin, Tunceli, Niğde ve Batman) toplamda 100 binlerce bina ile milyonlarca bağımsız birim yıkıldı, resmi rakamlara göre 50 binin, bölgedeki yerel yönetim yetkililerinin ve diğer bazı kurumların ifadelerine göre enkaz kaldırma ve sayım işlemleri tamamlandığında muhtemelen 100 binin çok üzerinde insanımız beton bloklar altında can verdi. Bu acı deneyimi çok iyi değerlendirmemiz lazım!
Geçen sayımızda da değindiğimiz, 17 Ocak 1994'te Los Angeles şehrini vuran 6.7 (Mw) büyüklüğündeki Northridge depreminden Amerikalıların, tam bir yıl sonra 17 Ocak 1995’te Kobe şehrini vuran 7.2 (Mw) büyüklüğündeki Büyük Hanşin depreminden Japonların ders çıkardığı ve çeliğin avantajlarını kullanmayı öğrendikleri gibi bizim de bu depremden ders çıkarmamız şart. 1999 depreminden ders almadık, çelik yapıları alternatif yapı malzemesi olarak görme gafletinden kurtulamadık. Peki, bu depremlerden ders çıkaramazsak ne olur? Yine “Allah bir daha böyle bir felaket göstermesin.” deriz, ama bir yağmur gibi, rüzgâr gibi bir doğa olayı olan deprem yine olur ve biz yine 100 binlerce insanımızı enkaz altına diri diri gömeriz.
Ders çıkarmanın ilk şartı; koşullanmışlıklarımızdan ve paradigmalarımızdan kurtulmak, meseleye fanatik taraftar gözüyle değil, bilimsel şüphecilikle, tarafsızca ve gönül gözüyle bakabilmektir. Bunu yaparken meseleye alışkanlıklarımızın da esiri olmadan, özgür düşünceyle bakmak, değişimi fark etmek çok önemli. Burada asl’olan ne çeliktir ne de beton, asıl olan insan hayatıdır. Ülkemizde yapıların yaklaşık %90’dan fazlasının betonarme, %6’sının çelik taşıyıcılı olduğunu, benzer oranların sosyal, siyasal, akademik alanlar için de geçerli olduğunu düşünürsek, alışkanlıklardan ve özgür düşünceden bahsetmemin önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
Türk Yapısal Çelik Derneği kurucu başkanımız merhum Prof. Dr. Tevfik Seno Arda’nın “Doğru projelendirilen, doğru malzemeyle doğru yapılan her yapı güvenlidir.” deyişini yıllarca kullandım ve savundum. Ancak bu deprem gösterdi ki bu ifadede bir eksiklik var. Eksiklik, insan hatalarının farklı ortamlarda farklı olabileceğinin ifade edilmemiş olmasından geliyor. O zamanlar insan inisiyatifinin bu denli hatalara neden olacağına ihtimal vermemişim demek ki. Oysa gördük ki 6 Şubat depreminde ölenler, depremden değil her kademede yaşanan insan hatalarından ve umursamazlıklarından öldüler. Kimimiz bilgisizlikten ya da hasis menfaatler için bunları yaparak, kimimiz yapılanlara sessiz kalarak, kimimiz bilimsel şüphecilik yerine alışkanlıklarımızın peşinden giderek olanlara ortak olduk.
Bu depremde gördük ki milyonlarca insanımızın yaşadığı betonarme yapılar enkaz haline dönerken, mühendislik hizmeti almamış ve kötü yapılmış olanlar da dâhil çelik yapılar ya hasar almadılar ya da hasar aldılar, deforme oldular ama yıkılmadılar. Bu bir istatistiki bilgi, yani bilimsel bilgi, milyonlarca bina üzerinde gerçekleşen ve yok sayamayacağımız doğal deneysel sonuç. Bu ne anlama geliyor? Fay hattına yakın yapılar beton değil de çelik olsaydı, yaşamlarını kaybeden 10 binlerce, belki de 100 binlerce can şu anda yaşıyor olacaktı.
Buradan asla “beton kötüdür” sonucu çıkarılmamalı. Sorun şantiyede yapılan yapıların, insan hatasına çok imkân verir nitelikte olmasıdır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerdeki inşaat sektörü, yapı elemanlarının şantiyede yapılması yerine, şantiye dışında (off-site), fabrika ortamında yapılmasına dönüştü. Bunun sağladığı iki temel avantajdan söz edecek olursak: birincisi, fabrika koşullarında imal edilen yapı elemanları, kalite güvence ve kalite kontrol (QA/QC) açısından şantiyede yapılan / dökülen yapı elemanlarına nazaran çok daha güvenlidir, uygulamadaki insan hataları olasılığını en az seviyeye indirmektedir. Ancak, denetim sistemini önümüzdeki 3-5 yıl içinde kurarız, bundan sonra kalite kontrole daha çok önem verir sorunu çözeriz gibi kısa vadeli hayallere kapılmamak lazım. Bu bir süreçtir. En zor gerçekleşebilen kafa yapılarının değişimidir. Diğer bir deyişle kalite kontrol ve kurallara uyma alışkanlığı bir kültürdür ve uyum değil değişim gerektirir. Ama mutlaka bu yönde çaba sarf edilmesi şarttır.
İkincisi ise seri imalata olanak sağlamakta, bu da hem sürati artırmakta hem ince inşaat işleri dâhil işlerinin yaklaşık %85’inin fabrika ortamında tamamlanmasına, böylece ihtisaslaşmaya ve otomasyona imkân vermektedir. Örneğin, bu amaçla geliştirilen modüler yapıların aynı otomobil imal eder gibi kurulan hatlarda otomasyonla yapılması mümkündür ve bugün için bir tesiste yılda 120 m2’lik yaklaşık 3.700 adet (toplam 444.000 m2) bağımsız birim imal edilebilir. Müstakil ev, sıra ev, apartman, okul, kreş, hastane, otel, yurt binası, kamu binası gibi çeşitli tip binalarda kullanılan modüler yapılar için bu rakamın, mevcut imkânlarla kolaylıkla yılda 10 bin, hatta yapılacak yatırımlarla 100 bin kapasiteye ulaştırılması mümkündür. Bunun sonucunda, otomotiv sektöründe olduğu gibi, dünyada talebi artan ve artacak olan modüler yapı ihracatının da önünü açacak, ülke ekonomisine önemli katkı sağlanacaktır.
Hasar Tespit Çalışmaları
İlk kez bu depremden sonra, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünden (YİGM) alınan 29 Mart 2023 tarihli yazı ile Türk Yapısal Çelik Derneği tarafından afette hasar gören illerde görevlendirilmek üzere bu yapılar konusunda uzman kişilerden oluşacak hasar tespit ekiplerinin oluşturulması istenmiştir.
Durum derhal üyelerimizle paylaşılmış ve dördü akademisyen 11 mühendisin gönüllü katılımlarıyla hasar tespit ekipleri oluşturulmuştur. YİGM’nin, Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında koordinasyonunu yaptığı Afet Hasar Tespit Hizmetlerini çerçevesinde oluşturulan ve görevlendirilen bu ekiplerden en yoğun faaliyeti, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye’deki hasarlı çelik yapılarda hasar tespit çalışmalarını gerçekleştiren Adana’daki üyemiz ADYA Mühendislik (4 mühendisi ile) olmuştur.
Hasar tespit çalışmalarında, depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar dışında, afet nedeniyle herhangi bir hasar meydana gelmeyen binalar Hasarsız Bina olarak kabul edilir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkileri ile Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasından alınan bilgilere göre belirlenen hasarlı yapıların hasar tespitleri yapılırken, betonarme ve yığma yapılar için aşağıda açıklanan ve çeşitli kaynaklarda verilen az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı binalar tanımları göz önünde bulundurulmuştur. Aşağıda “Acil Yıkılacak Binalar” tanımı aslında ağır hasar grubuna girmekle beraber binanın yüksek risk derecesi nedeniyle ayrı bir başlık altında belirtilmiştir:
Az Hasarlı Binalar: Deprem nedeniyle taşıyıcı sistemi kılcal çatlaklar seviyesinde hasar görmüş fakat taşıyıcı olmayan, duvarlarında meydana gelen sıva çatlakları, çatlaklar, boya/kaplama dökülmeleri gibi hasarlar gözlemlenen binalardır. (Depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar değerlendirilmez.) Binanın kullanılmasında bir sakınca yoktur.
Orta Hasarlı Binalar: Deprem nedeniyle binanın duvarlarındaki yarıklar ile taşıyıcı elemanlardaki ince çatlakların olduğu binalardır. Depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar değerlendirilmez. “Orta” hasarlı yapıda taşıma gücündeki azalma giderilmeden (yapı onarılmadan) ya da güçlendirilmeden yapı kullanılmamalıdır. Eşyaların tahliyesi gerçekleştirilebilir.
Mevcut yasalara göre yapısı orta hasarlı olarak tespit edilen konut/iş yeri/ahır sahiplerine hak sahipliği şartlarını sağlaması halinde Afet Kanunu kapsamında AFAD tarafından uygun geri ödeme şartlarında güçlendirme kredisi verilebilir.
Ağır Hasarlı Binalar: Deprem nedeniyle binanın taşıyıcı elemanlarındaki geniş ve yaygın kesme kırılmalarının/ayrılmaların olduğu binalardır. Ağır hasarlı yapıların onarılmaz taşıma gücü kaybı ve geri (dayanım ve ekonomik açısından) alınamaz hasarları mevcuttur31 Mart.
Acil Yıkılacak Binalar: Deprem nedeniyle binanın taşıyıcı elamanlarının büyük oranda kalıcı yer değiştirerek kısmen veya tamamen yıkıldığı binalardır. Hiçbir şekilde kullanılması mümkün olmayan bu binaların içine girilemez ve eşyaların tahliyesi gerçekleştirilemez.
Hasar tespit çalışmaları sırasında görülen hasarlar ve aksaklıklar Hasar Tespit Komisyonumuz tarafından 18 Nisan 2023 tarihinde değerlendirilmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
Çelik yapıların hasar kriterleri, aşağıdaki nedenlerle betonarme yapılardan farklılık arz etmektedir.
• 1999 depreminde ve şimdi de 6 Şubat 2023’de yaşadığımız depremde elde edilen deneysel sonuca dayanarak ve 17 ili kapsayan afet bölgesinde 100 binlerce betonarme ve yığma yapının yıkılmasına karşılık, ağır hasarlı olarak tanımlanabilecek olanlar dâhil, çok istisnai durumlar dışında çelik yapılar süneklik, hafiflik homojenlik gibi özelliklerinden dolayı deforme olsa dahi hiçbir çelik yapı yıkılmamıştır.
• Çelik yapıların betonarme yapılardan en büyük farklarından biri, hasarlı çelik yapı elemanlarının değiştirilebilir ve/veya kolaylıkla takviye edilebilir olmasıdır.
• Orta hasarlı, hatta ağır hasarlı bazı yapıların en kısa zamanda performans analizlerinin, gerekli güçlendirmelerin / yenilemelerin yaptırılması mümkündür ve bu suretle hasarlı sanayi tesisleri süratle ülke ekonomisine kazandırılabilir.
Çelik yapılar için ağır, orta ve az hasarlı yapılar değerlendirilirken, betonarme ile ilişkilerine göre değerlendirme yapılabilir. Bu kapsamda aşağıdaki betonarme yapı elemanları ayrı ayrı değerlendirilebilir;
• Üstünde doğrudan çelik taşıyıcı sistemi taşıyan temel ve subasmanı,
• Üstünde doğrudan çelik taşıyıcı sistemi taşıyan kat/katlar,
• Çelik taşıyıcı sistemin rijitliğini sağlayan çekirdek (asansör/merdiven kovası vb.) ile bağlantılı çelik yapılar,
• Bir betonarme veya yığma yapı ile irtibatlı çelik yapılar,
• Çelik beton karma (kompozit) yapı elemanları.
Ağır hasarlı çelik yapılar değerlendirilirken;
• Hasarın tüm yapıyı etkileyip etkilemeyeceği… (Örneğin; üzerine çöken bir silo veya bina devrilen yapının ağır hasarlı bölümü dışında kalan bölüm / holler hasarsız veya az hasarlı olabilir ve bu bölümlerde ekonomik faaliyetin sürdürülebileceği değerlendirilebilir. Bu durumda, AFAD Başkanlığının 14.04.2014 tarihli Hasar Tespit Genelgesinin 2. Maddesindeki “Ortak taşıyıcı sistemine sahip binalar” maddesinin çelik yapılar da göz önüne alınarak yeniden değerlendirilmesi gerekecektir.)
• Deprem nedeniyle binanın taşıyıcı elemanlarında geniş ve yaygın kesme kırılmalar/ayrılmalar olduğu halde, bu elemanların değiştirilmesi sonucu bina depremden önceki haline getirilebilir veya güçlendirilerek Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği kriterlerine uygun hale getirilebilir. Bu durumda yıkılmasına ihtiyaç olmayabilir ve “Orta Hasarlı” statüsüne geçirilebilir.
• Taşıyıcı kolonların büyük oranda kalıcı yer değiştirdiği, kısmen veya tamamen yıkıldığı şeklinde tespit edilen “Ağır Hasar” binanın tamamını etkileyebilir ve riske sokabilir. Bu durumda binanın hiçbir şekilde kullanılması mümkün olmayabilir ve sökülmesi gerekebilir. Böyle durumlarda, sökülen ve hasar görmemiş yapı elemanları (kolon, kiriş, çaprazlar, stabilite elemanları vb.) kontrolleri yapıldıktan ve onaylandıktan sonra tekrar kullanılabilirler (re-use).
• Yıkılacak ve yerine yenisi yapılacak binaların tasarımında TBDY-2018 ve Çelik Yapıların Tasarım, Hesap ve Yapım Esaslarına Dair Yönetmelik’le birlikte ISO 20887 (Sustainability in buildings and civil engineering works - Design for disassembly and adaptability - Principles, requirements and guidance) standardının kullanılması da uygun olacaktır.
• Çelik yapılar için Ağır Hasar tanımı, çelik yapıların betonarme ile olan ilişkisi de göz önüne alınarak, kendi arasında A1, A2 ve A3 gibi alt kategorilere ayrılabilir ve her biri için farklı uygulama koşulları getirilebilir. Bunun için akademik bir çalışma yapılmasına ihtiyaç vardır.
Orta hasarlı çelik yapılar değerlendirilirken;
• Çelik yapıların taşıyıcı elemanlarında meydana gelen burulma, deformasyon, yırtılma, çatlak, kopma gibi hasarlar yapı elemanları standartlara uygun yenileriyle değiştirilerek veya kaynakları usulünce yapılarak depremden önceki haline getirilebilir.
• Depremden önceki haline getirilen yapının, performans analizi ve güçlendirme sonucu beklenmeden ekonomik faaliyetlerine başlayıp başlayamayacağı veya hangi koşullarda başlayabileceği hususunda akademik bir çalışma yapılmasında yarar vardır.
• Orta hasar alan yapının güncel standartlara ve yönetmeliklere uygun mühendislik hizmeti görmemiş ve/veya uygulamasında hatalar yapılmış olabileceği göz önüne alınarak en kısa zamanda performans analizinin yapılması gerekir.
• Çelik yapılar için Ağır Hasar da hasarın büyüklüğüne bağlı olarak, kendi arasında B1, B2 ve B3 gibi alt kategorilere ayrılması düşünülebilir ve yapılacak akademik çalışma sonucunda her biri için farklı uygulama koşulları getirilebilir.
Yapıların depremde hasar görmelerinin nedeninin idari süreçlerdeki hatalarla birlikte, zemin değerlendirmesi, projelendirme, malzeme seçimi, uygulama ve denetimsizlikten ya da yeterli denetimin sağlanamamasından kaynaklandığını biliyoruz. Ülke ekonomisinin depremden en az seviyede etkilenmesi hatta etkilenmemesi için deprem bölgelerindeki tüm sanayi yapılarının idare tarafından verilecek bir takvime göre performans analizlerinin yaptırılması ve bunun farklı sanayi yapı türüne göre ruhsat yenilemesine esas olacak şekilde belirli periyotlarla tekrarlanması (örneğin 4 yılda bir) gerekli görülmektedir.
Hasar Tespiti Yönerge ve Planlama Çalışmaları
6 Şubat Depremi iki çalışmamıza da hız vermemizi sağlamıştır: birincisi “Çelik Yapıların Hasar Kontrol Esasları Kılavuz Dokümanı” hazırlanması, ikincisi ise TUCSA Afet Koordinasyon Planı’nın güncellenmesi.
Hasar değerlendirmeleri sırasında başvurulan 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanun (özellikle Madde 13-a ve 13-b), 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, 6306 sayılı kanunun Ek-2 (Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar), AFAD Başkanlığının 14.04.2014 tarihli Hasar Tespit Genelgesi ve TAMP Türkiye Afet Müdahale Planı incelendiğinde görülmüştür ki söz konusu mevzuat, taşıyıcı sistemi betonarme, yığma ve karma (betonarme ve yığma taşıyıcı sistemlerin bir arada bulunduğu) olan binaların risk tespitini esas almaktadır. Bu nedenle, yapılan hasar tespit çalışmalarında, kolon-kiriş gibi yapı elemanları kolaylıkla değiştirilebilen çelik yapılar konusunda akademisyen ve deneyimli mühendislerin uzman görüşlerine ve yorumuna başvurulmuştur, yorumlar ayrıntılarını yukarıda paylaştığımız gibi 18 Nisan 2023 tarihinde Hasar Tespit Komisyonu’muzda değerlendirilmiştir.
Betonarme yapılarla çelik yapıların tasarım ve hesap yöntemleri ile malzeme niteliklerinin farklı olması nedeniyle çelik yapıların hasar kontrol esasları ve kriterlerini içeren, çelik yapılar için bir kılavuz dokümanı hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuş, bu amaçla “Çelik Yapıların Hasar Tespit Esasları Kılavuz Dokümanı” çalışma grubu oluşturulmuştur. Çalışmanın sonucunda elde edilecek taslak dokümanın Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve tüm ilgili taraflarla koordine edilmesi planlanmaktadır.
Bu çalışmanın sonucunda; bir yandan bundan sonraki depremlerde yürütülecek çelik yapıların hasar tespit işlemlerine ilişkin esaslar ve kriterler belirlenirken, diğer taraftan kamu otoritelerine, depremlerden sonra Türk Yapısal Çelik Derneği ile nasıl daha etkin çalışılabileceği konusunda görüş ve öneriler hazırlanacaktır.
Bu çalışmalarda, 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve ekleri ile TAMP Türkiye Afet Müdahale Planı’nın ortak noktaları üzerinde de çalışma yapılacaktır.
OSTİM ile Müşterek Çalışmalar
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın Bey ve OSTİM ARUS sorumlusu İlhami Pekintaş Bey ile yapılan görüşmeler sonucunda, “Depreme dayanıklı yapılaşma için çelik konut üretiminin ve kullanımının artırılması” amacıyla OSTİM OSB’de toplanarak bir çalışma başlatmaya karar verdik.
11 Mart 2023 Cumartesi günü Ankara’da OSTİM OSB ev sahipliğinde yoğun bir katılımla yapılan ilk toplantıda prensip olarak; kısa vadede deprem bölgelerindeki konut ve normal yaşama dönmek için gerekli diğer (sanayi, eğitim, kamu, sosyal yapılar ile hastane vb.) yapıların planlanması, orta ve uzun vadede ise sonraki depremlere hazırlık için çelik yapılar ve güçlendirme konusunda yapılacak hazırlıkların yürütülmesi benimsendi. Bunun sonucunda, ilk aşamada çelik yapılar ile betonarme yapıların karşılaştırılması ve çelik yapıların sağlayacağı avantajların belirlenmesi kararlaştırıldı.
31 Mart 2023 tarihinde yapılan OSTİM Toplantılarının ikincisinde çelik yapıların prefabrik, modüler (ince inşaat işleri dâhil işlerinin yaklaşık %85’inin fabrika ortamında tamamlanan) yapılar ve çelik taşıyıcı sistemli geleneksel yapılar muadilleri betonarme yapılarla karşılaştırılmış, çelik yapıların çoğunlukla ilk yatırım maliyeti açısından daha ucuz ama her zaman daha ekonomik olduğu, bunun yanında çevrecilik, döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik açısından çeşitli avantajları olduğu görülmüştür.
Yapılan bu doyurucu sunumlar üzerine, depremde -Orhan Aydın Bey’in ifadesi ile- yersiz yurtsuz kalanlara karşı duyarlı STK’lar ve kuruluşlar olarak kamuya götürülecek somut önerilerin belirlenmesi ve TUCSA koordinasyonunda yapılacak Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi’nin OSTİM Üniversitesi ve OSTİM OSB stratejik ortaklığıyla haziran veya eylülde gerçekleştirilmesi için çalışmalara başlanması öngörülmüştür. OSTİM ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıların üçüncüsünün mayıs ayının ilk yarısında yapılması planlanmaktadır.
Ne Yapmalıyız?
Kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler konusundaki görüşlerimizi geçen sayımızda paylaşmıştık. Bununla birlikte şu hususları tekrarlamakta yarar olacağına inanıyoruz.
• Depremden sonra alınacak önlemler de önemli olmakla beraber, depremden kaynaklı ölümleri azaltmada asıl olanın depremde yıkılmayacak binalar yapmak olduğu esas alınmalı, bunu yaparken alışılagelmiş şu veya bu malzeme iyidir ön koşullanmışlıklarından ve alışkanlıklarından uzaklaşıp, insan ölümlerini azaltacak çözümler üzerinde yoğunlaşılmalıdır.
• Bu depremde 100 binlerce binanın yıkılmasına karşılık "Bir dahaki sefere daha dikkatli oluruz, yıkılmaz." ifadesi yeterli ve inandırıcı olmaz, ortak akılla gerçekçi, bilimsel ve uygulanabilir çözümler üretilmelidir.
• Çelik yapıların son depremdeki performansı göz önüne alınarak ve süneklik, hafiflik gibi birçok özelliği nedeniyle; fay hattına 10 km ve daha yakın mesafedeki yapıların tümü çelik olmalı ve “Özellik Arz Eden Binalar” statüsüne alınmalıdır.
• İstanbul gibi deprem riski ve nüfus yoğunluğu yüksek illerde mevcut kurtarma ekiplerinin, güncel senaryolara ve rakamlara göre ihtiyacın belki %1’ini dahi karşılayamayacağı göz önüne alınarak mümkünse sağlıklı her gencin kurtarma eğitimi alması sağlanmalı, mahalle / sokak örgütlenmeleri aktif hale getirilmeli bu amaçla bilgilendirme ve motivasyon amaçlı eğitimlere yaygınlaştırılarak devam edilmelidir.
• Bu amaçla, ilgili karar vericilerin ve akademisyenlerin ABD ve Japonya’da neden çelik yapılara öncelik verildiğini araştırmalarına olanak sağlanmalıdır.
• Yaşanan hatalar gözden geçirilirken sadece müteahhitleri suçlamanın gerçekleri gölgeleyebileceği göz önüne alınarak;
o Şehrin yeniden imarı ve şehir planlaması,
o Ruhsat mekanizmasındaki eksiklikler,
o Denetimlerin göstermelik olmaktan çıkarılması,
o Uygulamada yaşanan “bir şey olmaz”, “bu idare eder” gibi yaklaşımların eğitimle ve denetimle ortadan kaldırılması,
o Sistemin fırsatçı (oportünist) yaklaşımlara elverişliliği gibi hususlar şeffaf bir şekilde ele alınmalıdır.
• Bu amaçla idare, üniversiteler, sanayi, STK’lar ve bazı özel girişimlerin aynı konuda birbirlerinden habersiz yürüttüğü çabaların mümkün olduğunca koordinasyonundan gayret tasarrufu, ekonomi ve sinerji sağlanacağı göz önüne alınarak, kamu ve yerel yönetimlerin bu konuda daha etkin rol almalarında yarar görülmektedir.
TUCSA Deprem için Ne Yapıyor?
Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) 6 Şubat’tan itibaren sürdürdüğü deprem ile ilgili çalışmalarını şu başlıklar altında yürütmektedir.
Hasar Tespitleri. Yukarıda da belirtildiği gibi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen görev üzerine 31 Mart’ta başlayan çelik yapıların hasar tespiti çalışmalarının ilk aşaması tamamlanmıştır. Bundan sonra talep halinde bu çalışmalar sürdürülecektir. Bundan sonraki depremler için bu konuda bir kılavuz dokümanı hazırlığı sürdürülmektedir. Yapılan çalışmalar üç şeyi göstermiştir:
• Birincisi; çelik yapıların çoğu hasarsızdır, hasarlı olanların da hiçbiri yıkılmamıştır.
• İkincisi ise çeliğin bütün avantajlarına ve insanların yıkılan yapılar/enkaz altında ölmelerinin önüne geçebilecek olmasına rağmen çok az kullanılmış olmasıdır.
• Üçüncüsü ise hasar tespit esaslarının betonarme ve yığma yapılara göre hazırlanmış olması, çelik yapılara ilişkin yöntem ve kriterlerin belirlenmemiş olmasıdır. Bunun diğer bir anlamı da çelik yapılar konusunda eğitim görmüş inşaat mühendisi, uzmanlaşmış öğretim elemanı, kamu ve yerel yönetimlerde çelik yapılar konusunda yetkin mühendislerin yeterli sayıda bulunmamasıdır. Bu nedenle, çelik yapıların ilk hasar tespitlerinde betonarme gibi ele alındığından olması gerekene nazaran farklı sonuçlar çıkmıştır.
Bağış Yapı Çalışmaları. 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen 6.4 (Mw) büyüklüğündeki Bingöl Depremi’nin ardından Prof. Dr. Nesrin Yardımcı Tiryakioğlu’nun girişimleri sonucunda TUCSA tarafından Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) ile koordineli olarak İzmit’te 1999 depreminde ağır hasar almış ve yıkılmış bir okulun alanına Tevfik Seno Arda Anadolu Lisesi yapılmış ve Kocaeli İl Özel İdaresine bağış olarak teslim edilmiştir. Üç katlı olarak tasarlanan okulun toplam inşaat alanı 3.150 m2 ve içinde fizik, kimya-biyoloji laboratuvarları, bilgisayar odası, kütüphane, 16 adet 30'ar kişilik sınıf, idari ve sosyal alanlardan oluşan yapıda bir atrium (kapalı avlu) etrafında toplanan sınıflar, iç avludan ve cepheden ışık alabilmektedir. Güvenli olduğu kadar ferah, aydınlık, geniş kullanım alanlı, estetik ve görkemli bir yapı olan bu çelik okul gerek deprem dayanımı açısından gerek ısı izolasyonu nedeniyle yakıt tasarrufu ve aydınlık mimarisi nedeniyle enerji tasarrufu açısından Türk millî eğitimi için örnek bir okuldur. Yurt içinden ve ECCS üyeleri tarafından yapılan bağışlarla inşa edilen okul 2006 yılında Kocaeli İl Özel İdaresine teslim edilmiştir.
Aşağıda “Deprem Bölgelerini Ziyaret” başlığı altında da belirtildiği gibi İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı Bey ile yaptığımız görüşmede okulların açılmasının, öğrencilerin ve ailelerinin İskenderun’a dönerek normal yaşama başlamaları yönünde de olumlu katkısı olduğu ifade edilmiştir.
TUCSA, şimdi gerekirse modüler olarak genişletilebilecek benzer bir okulun deprem bölgesinde yapılması için proje müellifi Yüksek Mimar Mühendis Yaşar Marulyalı ve statik projesini yapan İnşaat Yüksek Mühendisi Sezai Güvensoy’dan gerekli izinleri almış olup projenin deprem bölgesinde gerçekleştirilmesi imkânlarını araştırmaktadır.
Geleneksel olarak inançların kardeşliğini yaşatan Antakya bölgesinde üç dinin ibadethanelerini bir arada, sırt sırta çelik yapı olarak inşa etmek üzere araştırma çalışmalarımızı yapıyoruz.
Bağışçı bulunduğu takdirde gerçekleştirmek üzere, 3 katlı ve her katta 80 m2’lik 4 daire (bağımsız birim) bulunan 100 bina, yani toplamda 1200 bağımsız birimden oluşan yerleşkenin projelendirmesi tamamlanmıştır.
Yukarıdaki binaların yapılması için ilgililerle görüşmeler devam etmektedir.
Deprem Bölgelerini Ziyaret. 26-28 Nisan 2023 tarihleri arasında üç gün süreyle Kahramanmaraş, İskenderun, Antakya, Osmaniye, Adana bölgeleri ziyaret edilerek deprem sonuçlarının ve depremzedelerin ihtiyaçları yerinde görülmüş, o bölgelerde yapılabileceklerin değerlendirilmesi, kamu ve yerel yöneticiler ile ticaret ve sanayi odalarıyla istişare edilmiştir. İskenderun’da yaklaşık 20.000 öğrencinin başka illere göç ettiği ancak okullar açılmaya başladıktan sonra 10.000 öğrencinin -aileleriyle birlikte- geri döndüğü öğrenilmiştir. Ziyaretlerle ilgili bilgileri, bu yazıyı takip eden “TUCSA Heyeti Deprem Bölgesinde” başlıklı haberde görebilirsiniz. Bu ziyaretlerin ileride tekrarlanması, kamu ve yerel yöneticilere ilave olarak Hristiyan ve Musevi cemaatlerinin temsilcileri ve STK’lar ile de görüşmeler yapılması planlanmaktadır.
Deprem Etkinliklerimiz. Ankara’da OSTİM ev sahipliğinde yapılan toplantılar hakkında bilgiyi yukarıda paylaşmıştık.
Çelik yapıların avantajlarını hatta deprem bölgeleri için neden zorunlu olduğunu kamu otoritelerine ve mimarlarımıza göstermek ve tanıtmak için TUCSA tarafından OSTİM Üniversitesi ve OSTİM OSB ile koordineli olarak Haziran veya Eylül 2023 ayında Ankara’da Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi yapılması planlanmaktadır.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da iki gün olarak yapılması planlanan 24. Yapısal Çelik Günü etkinliğinin bir gününün tamamen "Deprem ve Çelik Yapılar" teması ile gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
20. Çelik Yapı Tasarımı Öğrenci Yarışması (SteelPRO 2024) konusunun da depreme yönelik olması planlanmıştır.
TUCSA’NIN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM PLANLI ETKİNLİKLERİ
Çelik Yapılar Semineri. İBB Etüd ve Projeler Dairesi Başkanlığı’nın talebi üzerine teknik personel için, İstanbul Depremi’ne hazırlık konusunda bir çelik yapılar semineri / bilgilendirme toplantısı planlanmaktadır.
TUCSA Arama Konferansı. İlk kez 12-13 Nisan 2014 tarihinde gerçekleştirdiğimiz derneğin stratejisini masaya yatırıp, misyon ve vizyonumuzu belirlediğimiz arama konferansını ve bu yıl tekrar düzenleyeceğimizi Genel Kurul’da faaliyet programımız kapsamında açıklamıştık. Muhtemelen haziran ayı içinde yapılacak Arama Konferansı’nın tarihi mayıs ayındaki Yönetim Kurulu’nda kesinleştirilecektir.
Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi - Ankara. Çelik yapıların avantajlarını hatta deprem bölgeleri için neden zorunlu olduğunu kamu otoritelerine ve mimarlarımıza göstermek ve tanıtmak için TUCSA tarafından OSTİM Üniversitesi ve OSTİM OSB ile koordineli olarak Haziran veya Eylül 2023 ayında Ankara’da Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi yapılması planlanmaktadır.
Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetimi Çalıştayı (18 Ekim 2023). İleri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren, özellik arz eden binaların tasarım gözetimi ve kontrolü hizmetleri ile bu hizmeti yerine getireceklerin eğitim koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi ve hizmetin yürütülmesine dair usul ve esasları belirleyen “Özellik Arz Eden Binaların Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik” Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 28 Eylül 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlattırılmıştır.
Söz konusu yönetmelik ile ilgili bilgilendirme sağlanması ve yönetmelikte mevcut “deprem (D)” ve “yangın (Y)” tasarımı gözetim ve kontrolü hizmetlerini verecek uzmanların belirlenmesi ve belgelendirilmesi için belirtilen "mesleki ve uzmanlık alanında tecrübe", "akademik çalışma", "mesleki yayın" ve "mesleki yetkinlik" kriterleri ile bu yönetmelik kapsamına girecek yapılara ilişkin tanımlamaların, yaşanan deprem sonuçlarından da yararlanarak tekrar gözden geçirilmesine ihtiyaç olacaktır.
Yönetmelikle, Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik kapsamında yüksek tehlikeli kullanım alanı 30.000 m2’yi geçen, yapı inşaat alanı 50.000 m2’yi veya yapı yüksekliği 51,50 metreyi geçen binalarda da projenin başlangıcından itibaren yapı sahibi tarafından tasarım gözetmenliği hizmeti alınması şartı getirildi. Uygulamaya konutlarda 2025 yılından, diğer yapılarda ise 2024 yılından itibaren başlanacak.
24. Yapısal Çelik Günü. Aralık 2023'te yapılması planlanan 24. Yapısal Çelik Günü’nün iki gün süreli yapılması ve bir gününün tamamen "Deprem ve Çelik Yapılar" teması ile gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
Yarışmalar
SteelPRO 2023. 20. Çelik Yapı Tasarımı Öğrenci Yarışması (SteelPRO 2023) konusunun da depreme yönelik olması planlanmıştır. Yarışmanın ayrıntıları ve şartnamesi mayıs ayı içinde yayımlanacaktır.