Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı H. Yener Gür'eş, Çelik Yapılar dergisinin 85. sayısında deprem ile ilgili yazısı dizisine devam etti. Gür'eş, depremde insanların ölmemesi adına yapılan çalışmalara değindi.
“Her depremden sonra önlemler alınıyor, ama sonraki depremlerde binalar yıkılmaya İnsanlar ölmeye devam ediyor.”
Anlaşılan, 1939 Erzincan Depremi’nden sonra yaptığımız çalışmalar pansuman niteliğinde olmuş, günlük gaileler içinde ameliyat gibi köklü ve uzun vadeli çözümlere zaman ayrılamamış, öncelik verilememiş. Depremlerle ilgili çalışmalarda iki aşama var: birincisi depremzedelerin olanaklar ölçüsünde yaralarını sarmak, ikincisi bundan sonraki depremlerde 10 binlerce insanın yaşamlarını kaybetmemesi, 100 binlerce binanın yıkılmaması, 100 milyarlarca dolar ekonomik kayba uğramamak için çareler geliştirmek. Bu düşünceden hareketle Ajandam köşesinde bugüne kadar 6 Şubat Kahramanmaraş ve 20 Şubat Hatay Depremi’yle ilgili beş yazımızı ve konuyla ilgili haberlerimizi paylaştık:
80. Ocak-Şubat sayımızda
“Deprem Manifestosu”
81. Mart-Nisan sayımızda
“İstatistik Bilimini Yok Saymayalım, Ders Alalım”
82. Mayıs-Haziran sayımızda
“Kalite ve Öz Denetim Bir Kültürdür, Değişim Gerektirir”
83. Temmuz-Ağustos sayımızda
“Deprem İçin Ne Yapmalıyız”
84. Eylül-Ekim sayımızda da
“İnsanlar Ölmesin Diye Çelik” başlıklı yazılarımız yer aldı.
Aşağıda paylaştığımız altıncı Deprem yazımızda kısa vadeli geçici çözümler yerine orta ve uzun vadeli planlamalara esas olacak “Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası” konusunu ele alacağız.
Dileriz ve umarız, durum tespiti ve yorumlarla birlikte son kullanıcı, sektör, üniversiteler ve kamu kurumları için de çözüm önerilerini barındıran bu yazılar ilgilileri düşünceye ve eyleme sevk eder, yapılanları savunmak ve sürdürmek yerine insanların ölmemesi için bir şeyler yapılmasına katkıda bulunmuş oluruz.
DEPREM DİRENÇLİ YAPILAŞMA
Deprem olduğunda, depremzedeleri kurtarmak ve onları sıcak bir yuvaya kavuşturmak, sanayi tesislerini faal hale getirmek birinci öncelik. Bu doğrudur ve eldeki imkânlar ile karar vericilerin tercihlerine ve ülkedeki bilgi seviyesine göre elden gelen yapılıyor. Yeterli mi? Tabii ki hayır!
Kurtarma, enkaz kaldırma, geçici ve kalıcı konutlar yapma, ulaşım yollarını açık tutma çok çok önemli ama bu gayretlerin hepsi doğal olarak kısa vadede günlük yaraları sarmaya yönelik.
Yakın tarihimizdeki 100’ün üzerinde can kaybına sebep olan depremlerden birkaç örnek verelim:
1999 Büyük Doğu Marmara Depremi (17 Ağustos İzmit Gölcük, 12 Kasım Düzce)
1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi
23 Ekim 2011 Van Depremi
30 Ekim 2020 İzmir Depremi (Ege Denizi)
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremi ve 20 Şubat Hatay Samandağ Depremi.
Her depremden sonra gerek kamu gerek üniversiteler gerek STK’lar yaraları sarmak üzere yoğun bir çalışmaya girdiler ve şu ya da bu şekilde depremin acıları önemli ölçüde dindirdiler ve böylece, o anda hedeflenen birinci aşama görev kamuoyu nezdinde tamamlanmış oldu. Yukarıda bahsedilen beş depremin aralarında yaklaşık 3,5 yıl, 8 yıl, 9 yıl ve 2,5 yıl fasılalar vardı. Bize göre toplam 23 yıl iyi değerlendirilse ve bundan sonraki depremlerde benzer sonuçların yaşanmamasına yönelik ikinci aşama görevler yeterince yerine getirilseydi, Kahramanmaraş’ta resmi rakamlara göre 50.783 can kaybı yaşanmazdı. Bir sonraki depremde insanların ölmemesi, binaların deprem dirençli (resilient) hale getirilmesi için; asıl faaliyet gösterilmesi gereken dönem depremden hemen sonra telaşla yürütülen ve bizim birinci aşama olarak nitelediğimiz yaraları sarma faaliyetlerinin ardında, ikinci aşamada daha geniş bir zaman aralığında doğru analizlerin yapılması ve bilimsel sonuçların üretilmesi, Japonya, Yeni Zelanda, ABD gibi ülkelerde neden deprem hasarlarının az olduğunun ön koşullanmışlıklardan arınarak araştırılması gerekir.
Depremlerden sonraki dönemlerde Yönetmelikler gözden geçirildi, emniyet katsayıları artırıldı, ama yine de 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nde ve sonrasında çeşitli kaynaklara göre 17 ilde 200 ilâ 400 bin bina yıkıldı. 50.000’in üzerinde can kaybı 100 miyarlarca dolar ekonomik zarar yaşandı. Yönetmeliklerin geliştirilmesinin ve güncellenmesinin şart, ama tek başına yeterli olmadığını gördük. Stratejik önemi ve değeri olduğuna inandığımız ikinci aşama çalışmalarda şu iki hususun göz önüne alınmasında yarar olduğu kanaatindeyiz:
- Siyasilerin, üniversitelerin, odaların ve meslek örgütlerinin, STK’ların yapacağı çalışmalar 5 yıllık seçim dönemleriyle sınırlı olmadan – Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda olduğu gibi – 20 yıl gibi bir süreyi kapsayacak şekilde planlanmalı, 82. sayımızda da paylaştığımız gibi şu konulardaki eksiklik ve aksaklıkların giderilmesine çalışılmalıdır;
1. Mevzuat (Kamunun yasa ve yönetmelikleri ile akademisyenler ve uzmanlardan oluşan kuruluşların oluşturduğu standartlar)
2. Personel yetkinliği (Eğitim yetersizliği)
3. Denetim ve öz disiplin (Etik ve ahlaki değer erozyonu)
4. Deprem dirençli yapılar için tasarım, mühendislik ve uygulama tekniklerinin geliştirilmesi, kapasitelerinin artırılması.
- Genellikle kamuoyunun ilk heyecanının kaybedilmesi, diğer taraftan ekonomik öncelikler nedeniyle çoğu kez ikinci aşama dediğimiz bu çalışma yeterince gerçekleşememektedir. Oysa en basit hesapla, her depremden sonra mecbur kalındığı için 100 miyar dolar gibi bir harcama yapılacağına, önlemler için 20 yıl boyunca 5’er milyar dolar bütçelense ve bir daha böyle bir yıkım yaşanmasa ülke için daha ekonomik bir çözüm olmaz mı? Tabii ki burada sadece ekonomik açıdan değerlendirme yapılmakta olup, para ile ölçülemeyecek can kayıplarının önlenmesinden kaynaklanan kazanç ayrıca değerlendirilmelidir.
81. (Mart-Nisan) sayımızda da değindiğimiz gibi Türk Yapısal Çelik Derneği Kurucu Başkanımız merhum Prof. Dr. Tevfik Seno Arda’nın “Doğru projelendirilen, doğru malzemeyle doğru yapılan her yapı güvenlidir.” deyişini yıllarca kullandım ve savundum. Ancak bu deprem gösterdi ki, bu ifadede “doğru yapılan” sözünün yeterli yorumlanmamasından kaynaklanan bir eksiklik var. Eksiklik, insan hatalarının farklı ortamlarda farklı olabileceğinin ifade edilmemiş olmasından geliyor. O zamanlar insan inisiyatifinin bu denli hatalara neden olacağına ihtimal vermemişiz demek ki. Oysa gördük ki, 6 Şubat depreminde ölenler, depremden değil her kademede yaşanan insan hatalarından ve umursamazlıklarından öldüler. Kimimiz bilgisizlikten ya da hasis menfaatler uğruna, kimimiz yapılanlara sessiz kalarak, kimimiz bilimsel şüphecilik yerine alışkanlıklarımızın peşinden giderek bu yıkıma ortak olduk.
Bu depremde gördük ki 100 binlerce yapı enkaz haline dönerken, hiçbir çelik yapı yıkılmadı, bunun yanında bazıları hiç hasar almazken bazıları hasar aldılar, deforme oldular ama hafiflik ve süneklik özellikleri nedeniyle yıkılmadılar. Yıkım olmamasının nedenlerinden biri de yapı elemanlarının şantiyede yapılması yerine, şantiye dışında (off-site), fabrika ortamında yapılması olmuştur. Böylece bir yandan fabrika koşullarında imal edilen yapı elemanlarının, kalite güvence ve kalite kontrol (QA/QC) açısından şantiyede yapılan/dökülen yapı elemanlarına nazaran çok daha güvenli olması, diğer taraftan uygulamadaki insan hataları olasılığı en az seviyeye indirilmiştir. Şimdi bizlere düşen; milyonlarca bina üzerinde gerçekleşen ve yok sayamayacağımız bu doğal deneysel sonuçlardan istifade etmektir.
Kanaatimizce bu sorunların ve kayıpların giderilebilmesi için, ilgili kamu kuruluşu koordinasyonunda, meslek odalarının/örgütlerinin, Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) gibi ihtisas sahibi STK’ların ve uzmanların katılımıyla oluşturulacak bir platformda, aceleye getirmeden sorunlar ve çözüm önerileri tartışılmalı, “bildiklerimizin dışında doğru yoktur” diye düşünmeden, bir malzemeyi veya inşaat yöntemini öne çıkarmaya çalışmadan “insanların depremden dolayı ölmemesi” için çareler üretmek esas alınmalıdır. Bu kapsamda, Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası gözden geçirilmeli ve ileriye dönük olarak geliştirilmelidir.
DEPREM DİRENÇLİ YAPILAŞMA ZİRVESİ
6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 17 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremin ardından OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın Bey’in 6 Mart 2023 tarihindeki daveti üzerine 11 Mart’ta OSTİM OSB’de geniş bir katılımla toplantı yapıldı. Somut önerilerin belirlenmesi için 31 Mart’ta OSTİM OSB’de ikinci bir toplantı yapıldı. Betonarme ve çelik yapıların değerlendirildiği toplantıda Türkiye’de konut sorununa en süratli çözüm olabilecek modüler yapılar konusunda somut bilgiler paylaşıldı ve prensip olarak Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi yapılması önerisi benimsendi. TUCSA tarafından konuyla ilgili “Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi Hazırlıkları” çalışması 13 Temmuz 2023 tarihinde paylaşılarak OSTİM OSB ile OSTİM Teknik Üniversitesi arasındaki koordinasyonu ve 26 Temmuz 2023’te Yapı İşleri Genel Müdürü Sayın Banu Aslan’ı ziyaretimizi takiben 23 Ağustos 2023 tarihinde ilk koordinasyon toplantısı yapıldı ve zirvenin konsepti 3 Ekim 2023 tarihinde Yapı İşleri Genel Müdürümüze iletildi. Deprem dirençli yapılaşma teması 6-7 Aralık 2023 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz 24. Yapısal Çelik Günü kapsamında da ele alınmıştır.
6 ve 20 Şubat 2023 tarihlerinde meydana gelen depremlerden sonra Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün 29 Mart 2023 tarihli talimatı uyarınca gerçekleştirilen “Çelik Yapıların Hasar Tespit Çalışmaları” kapsamında elde edilen bulgu ve önerileri sunmak, deprem dirençli yapılaşma konusunun bir devlet politikası olmasına ilişkin görüş ve önerileri paylaşmak maksadıyla Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından OSTİM Teknik Üniversitesi, OSTİM OSB ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) ile koordineli olarak planlanan “Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi” etkinliğinin Mayıs 2024’te Ankara’da OSTİM Teknik Üniversitesi yerleşkesinde yapılması planlanmaktadır.
Söz konusu zirvenin gerek 6 Şubat depreminin yaralarının sarılmasına sağlayacağı katkılar gerek bundan sonraki depremler konusuna getireceği süratli yapılaşma olanakları ve çözüm önerileri dikkate alındığında bu zirvenin, uygun görüldüğü takdirde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı himayelerinde yapılması için girişimlere başlanmıştır. Zirve tarihi makamlarınca uygun görülecek bir takvime göre belirlenecektir.
Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA); 2000 yılından beri ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda sempozyum, konferans ve zirve etkinleri düzenlemiş, bu kapsamda;
- 8-9 Eylül 2011 tarihinde Ekonomi Bakanlığı destekleri ve Sayın Bakan Zafer Çağlayan’ın teşrifiyle, 40 ülke bakanının davet edildiği “Çelik Yolu Zirvesi”,
- 30 Eylül 2021 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde ve Sayın Bakan Mustafa Varank’ın teşrifleriyle “Avrupa Yeşil Mutabakatı Çalıştayı” etkinliklerini gerçekleştirmiştir.
- TUCSA tarafından 2000, 2010, 2015 ve 2022 yıllarında, üyesi olduğu Avrupa Yapısal Çelik Birliği (European Convention for Constructional Steelwork – ECCS) şemsiyesi altında çeşitli uluslararası sempozyum ve konferanslar gerçekleştirmiş, ECCS Tanıtım İcra Kurulu Başkanı olduğumuz dönemde de ECCS stratejisinin belirlenmesine yönelik bir Arama Konferansı/Çalıştay gerçekleştirilmiştir.
“Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi” iki temel hedefe yönelik olarak planlanmaktadır: birincisi yapı stoku sorununun süratle halledilmesi hakkındaki önerilerimizi sunmak, ikincisi ise sonraki depremlerde benzer sorunların yaşanmaması için Deprem Dirençli Yapılaşma Stratejisi ile ilgili orta ve uzun vadeli hareket tarzları konusundaki görüş ve önerilerimizi kamu, üniversite ve sektör paydaşlarıyla paylaşmaktır.
Yukarıda belirtilen hususlar Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Mehmet Haseki’ye de arz edilmek üzere randevu talebinde bulunulmuştur.
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 17 Mart 2023 tarihli raporuna göre 6 Şubat depreminde 518.009 bina yıkıldı veya ağır hasar aldı. Depremden etkilenen 11 ildeki 5.649.317 binanın %82’si betonarme, %3,6’sı prekast beton prefabrik, %2,4’ü (büyük çoğunluğu sanayi yapısı) çelik binalardı. Konut bazında ise çelik yapı oranı %0,4 idi. Ancak depremde hiçbir çelik yapı yıkılmadı. Dolayısıyla çelik yapıların yıkılmama, hasar alanların da kısa sürede tekrar faal hale gelmelerine neden olan hafiflik, süneklik ve tüm taşıyıcı sistem elemanlarının değiştirilebilir olma özelliğinin değerlendirilmesine olanak sağlayacaktır.
Zirvede ele alınması planlanan konulardan biri de depremden sonra sanayi yapılarının derhal faaliyete geçirilebilmesinin hem ekonomik canlanmaya hem de deprem bölgesindeki travmanın kısa sürede normale dönmesine imkân sağladığı konusundaki deneyimlerin paylaşılmasıdır.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının koordinasyonunda icra edilen “Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası” kapsamında da görüşüldüğü üzere çelik yapı olanaklarından devlet politikası olarak yararlanıldığı takdirde; deprem bölgelerinde ihtiyaç duyulan 450.000 konutun en az %20’sinin çelik taşıyıcı sistemli yapılar, modüler çelik yapılar ve soğuk şekil verilmiş ince cidarlı çelik profillerden yapılan hafif çelik yapılardan yararlanarak yapılabilirliği görülecek, çelik yapıların sadece köy evlerinden ibaret olmadığı anlaşılacak ve daha az insanın ölmesi için çelik yapıların avantajlarından yararlanılmaya başlanmış olacaktır.
Geçen sayımızda değindiğimiz “Binalar Neden Yıkılıyor?” sorumuza ilişkin olarak bugüne kadar yeterince ders alamadığımız bunca depremde binaların yıkılma nedenlerini şu beş grupta sınıflandırmıştık:
Bilgi noksanlığı
Denetim noksanlığı
Meslek etiği sorunları
Ahlak değerlerindeki erozyon
Alışkanlıklarımızı değiştirememek
Yukarıdaki konular da bu zirvede tartışılabilecek, tartışmalardan çözüm önerileri çıkacaktır. Bu kapsamda öngörülen radikal değişim için neden en az bir neslin eğitilmesine ihtiyaç olduğu, onun için de en az 20 yıllık plan yapılması gerektiği de açıklığa kavuşmuş olacaktır.
Tabiidir ki ülkemizde her malzeme ile inşaat yapılmaya devam edilecektir. Zirvenin sonucunda muhtemeldir ki;
- Ülke koşullarına göre betonarme, prekast beton prefabrik, yığma, ahşap, çelik ve diğer yapı türlerinin hangi oranlarda olmasının depremde can ve mal kayıplarını azaltacağı,
- Şantiyede inşaat yerine şantiye dışında inşaat (off-site construction) yönteminin, diğer bir deyişle endüstriyelleşen yapı elemanlarının hatta inşaatın fabrika ortamında yapılıp şantiyede sadece montaj kısmının yapılmasının sistem güvenirliği açısından yararları,
- Depremde daha az kayıp için her bir yapı türü için alınması gereken önlemler hakkında deprem dirençli politika ve stratejiye ilişkin yararlı sonuçlar ortaya çıkacaktır.
El birliği ile çözüm üretmeyi amaçlayan bu zirveden, beklenen Doğu Marmara depremi dâhil bundan sonraki depremlere nasıl hazırlanılabileceği konusunda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve yapısal çelik sektörü için yararlı sonuçlar çıkacak, bugüne kadar yeterince dikkate alınmayan bazı konuların ne denli önemli olduğu konusunda deneysel sonuçlar paylaşılacaktır.
24. YAPISAL ÇELİK GÜNÜ’NDE
2000 yılından beri her yıl gerçekleştirdiğimiz Yapısal Çelik Günlerinin 24’üncüsü 6-7 Aralık 2023 tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde, İnan Kıraç Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Konuyla ilgili ayrıntılar ilerleyen sayfalarda 24. Yapısal Çelik Günü haberleri kapsamında verilmiştir.
Bu yıl yaşanan deprem de göz önüne alınarak iki gün süreli olarak planlanan 24. Yapısal Çelik Günü kapsamında iki temel tema ele alındı: “Deprem Dirençli Yapılaşma” ve “Sürdürülebilirlik ve Dijitalleşme”. Bu konuda uzman konuşmacılar tarafından yapılan konuşmalara ilave olarak, birinci gün Anchorman Ali Kırca yönetiminde “Depremde ve Sonrasında Çelik Yapılar”, ikinci gün Yüksek Mimar Anchorman Kıvanç İlhan yönetiminde “Deprem Gerçeği Karşısında Çelik Yapı Stratejisi” konulu iki açık oturum gerçekleştirildi. Konuk konuşmacı olarak davet edilen Hazama Ando Corp. Türkiye Genel Müdürü Yoshinori Moriwaki’nin açıklamaları ve Japonya’dan verdiği örnekler Deprem Dirençli Yapılaşma konusuna önemli katkılar sağladı.
Sadece depremzedelere konut yapmakla sınırlı olmayacak, bundan sonraki depremlerde insanların ölmemesini ve yapıların yıkılmamasını hedef alacak Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası ve Stratejisi’ni belirlerken sünekliği, elastikiyeti ve hafifliği nedeniyle 6 Şubat depreminde yıkılmayan çelik yapılara gerek idarenin gerek üniversitelerin yıllar boyunca yeterli ilgiyi ve özeni göstermemelerinin can kayıplarının bu kadar fazla olmasına katkısını da değerlendirmekte yarar olacaktır.
DEPREM DİRENÇLİ YAPILAŞMA STRATEJİSİ PARALELİNDEKİ ETKİNLİKLER
Depremin olduğu günden beri gözlemlerimiz, yaptığımız analitik değerlendirmeler ve çıkarımları 2023 yılı boyunca her sayımızda paylaştık. Ancak bu çıkarımların hepsi aynı noktada birleşti: Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası ve Stratejisi. Bu paralelde gerçekleştirdiğimiz, geçen sayımızda da açıkladığımız iki etkinlikten aşağıda kısaca bahsetmek isterim.
TUCSA Yaz Okulu (TYO)
Can ve mal kaybının aşırı büyük olduğu bu depremde bir kez daha gördük ki; kamuda, yerel yönetimlerde, inşaat sektöründe çeliği bilen mimar ve mühendisimiz, üniversitelerimizde çelik dersi verecek yeterli sayıda akademisyenimiz yok. Bu düşüncelerle iki yıllık çalışmalar sonunda 18 Eylül – 6 Ekim 2023 tarihleri arasında açtığımız TUCSA Yaz Okulu (TYO) ile Türkiye’nin her tarafından ve yurt dışından 1031 öğrenciye 15 günde toplam 60 saat eğitim verdik ve bu deneyim bizlerde Çelik Enstitüsü fikrinin tekrar öne çıkmasına neden oldu.
Kaynak Teknolojisi 13. Ulusal Kongre ve Sergisi (KAYKON 2023)
Makina Mühendisleri Odası (MMO) adına Ankara Şubesi yürütücülüğünde planlanan Uluslararası Katılımlı KAYKON 2023 17-18 Kasım 2023 tarihlerinde Ankara’da ANFA Altınpark Fuar ve Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.
MMO Ankara Şubesinin farklı disiplinleri bir araya getiren öngörülü planlaması üzerine TUCSA; 6 Şubat depreminden yola çıkarak “Kaynaklı Çelik Yapıların Deprem Esnasındaki Davranışları” teması ile Türkiye’nin deprem gerçeğine bir de Kaynaklı Çelik Yapılar penceresinden bakılması amacıyla, aşağıda konu başlıkları belirtilen üç tebliğ sundu:
- Kaynaklı çelik yapıların 6 Şubat depreminde genel performansı
- Depremin Çelik Yapılar Üzerindeki Etkisi ve 6 Şubat 2023 Hatay Depremi Sonrası Yapılan Hasar Tespit Çalışmaları.
- Çelik Taşıyıcılı Üst Yapı ve Altyapılarda Gelişen Kaynak Teknolojileri ve Yorulma Etkisine Karşı Güvenirlik.
Depremde İnsanlar Ölmesin temasıyla 80. (Ocak-Şubat 2023) sayıdan itibaren beş sayımızda yayımladığımız bu yazı dizimizin amacı yapı malzemelerinden birini övmek diğerini yermek değildir. Amaç gelişmiş ülkelerdeki gibi insanların depremden ölmemesi için teori ile pratiği birlikte değerlendirmek, romantik değil uygulanabilir sonuçlar üretmek, değer mühendisliğini (value engineering) ve teknolojik gelişmeleri hesaba katarak her malzemenin özelliklerinden uygun koşullarda azami yararı sağlamaktır.