1914-1918 yıllarında yaşanan I. Dünya Savaşı ve ardından 1919-1922 Kurtuluş Savaşı ile ayak sesleri duyulmaya başlayan II. Dünya Savaşı’nın öncesinde, 26 Aralık 1939’da meydana gelen ve nüfusa oranla en büyük kaybı verdiğimiz Erzincan depreminden sonra bazı mevzuat çalışmaları yapıldı ama bir süre sonra unutuldu. Bu unutmanın mazur görülebilecek bir tarafı olabilir, çünkü ülke Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde ümmetten millete geçiş dönemindeydi ve bir yıl önce Atatürk ebediyete göçmüştü.
17 Ağustos depremini unutmamak için her yıl andık, hatta bir süre sonra Yerli Malı Haftası’na benzeyen anma törenleri düzenledik. Bir süre sonra,
kanıksadık. Unutmak için bir mazeretimiz de yoktu.
Yukarıdaki, güncel terimiyle asrın felaketi sayılabilecek iki büyük depremden sonra bazı tedbirler alındı ama bunlar da pansuman niteliğinde oldu. Günlük gaileler içinde ameliyat gibi köklü ve uzun vadeli çözümlere zaman ve bütçe ayrılamadı, gerekli öncelik verilemedi. Erzincan ve 17 Ağustos depremlerinden sonra 6 Şubat 2023’te üçüncü kez asrın felaketi yaşandı.
Demek ki unutmamak yetmiyor, bilimsel tabana dayalı çözüm üretmek, bunun için organize olmak, orta ve uzun vadede yeterli önlem almak gerekiyor. Yönetmeliklerdeki koşulları ağırlaştırarak çözeceğimizi zannettik, denetim ve ciddi bir araştırma olmayınca o da sonuç vermedi. Bolu-Gerede, Varto, Lice, Çaldıran-Muradiye, hatta 21 Ekim 2011’deki Van depreminden de çıkaracağımız çok dersler olmalıydı, olmadı.
Galiba biz “Düzeltici Faaliyet” çalışmalarından bir türlü Önleyici Faaliyet sınıfına geçemedik. “
Neden 6 Şubat depreminde hiçbir çelik yapı göçmedi?
Neden çelik taşıyıcılı sanayi yapıları depremden sonra kısa sürede ekonomik ve sosyal faaliyetlerine başladılar?
Neden depreme karşı ABD ve Japonya’dakiler gibi çelik yapılara sahip olamadık?
Neden çeliğin bahşedilmiş bu avantajlarından vatandaşlarımızı yeterince yararlandıramadık ve ölüm oranını azaltamadık?” Sorularını ne kamu ne de akademik çevreler yeterince sorguladı.
6 ŞUBAT 2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİNDEN ALINAN DERSLER
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 17 Mart 2023 tarihli raporuna göre; 6 Şubat depreminde 518.009 bina yıkıldı veya ağır hasar aldı. Depremden etkilenen 11 ilimizdeki 5.649.317 binanın %82’si betonarme, %3,6’sı prekast beton prefabrik, %2,4’ü -büyük çoğunluğu sanayi yapısı olan- çelik binalardı. Konut bazında ise çelik yapı oranı %0,4. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi
depremde hiçbir çelik yapı göçmedi. Bu durumda aklımıza şu soru geldi: Depremde çelik yapılar göçmediğine göre deprem bölgesindeki tüm yapılar çelik olsaydı 55.000 insanımız enkaz altında hayatlarını kaybeder miydi?
Depremlerin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün (YİGM) 29 Mart 2023 tarih ve “Hasar Tespit Çalışmaları” konulu yazısı uyarınca deprem bölgesindeki çelik yapıların hasar kontrolünün yapılması görevi ilk kez Türk Yapısal Çelik Derneğine verildi.
Çalışmanın önemli sonuçlarından biri; deprem hasar tespitine ilişkin mevcut yasa, yönetmelik ve yönergelerin yapı stokunun %95’ini oluşturan betonarme ve yığma yapılar için hazırlanmış olduğu, yapı stokunun yaklaşık %5’ini oluşturan çelik yapıların deprem hasar tespitinin yapılması için çelik yapıların özelliklerine uygun düzenlenmiş mevzuata ihtiyaç olduğu görüldü ve bu konudaki görüş ve önerilerimiz Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ile paylaşıldı.
Daha önce betonarme ve yığma yapıların hasar tespit esaslarına göre belirlenen hasar derecelerinin çelik yapıların özelliklerine uygun olmadığı görüldü ve bulgular 18 Nisan 2023 tarihinde çoğunluğu akademisyenlerden oluşan TUCSA Hasar Tespit Komitesinde bilimsel yöntemlerle tartışılarak değerlendirildi.
Betonarme yapılarda kolonlardan biri kırılır veya taşıyıcı özelliğini kaybetmesine neden olacak şekilde hasar alırsa binanın yıkılmasına karar verilirken, çelik taşıyıcı sistemli yapılarda tüm taşıyıcı elemanların değiştirilebilme veya tamir edilebilme özelliğinden dolayı, bu yapıların çok özel durumlar dışında sanayi faaliyetine devam etmesinin mümkün olduğu, böylece afetler nedeniyle yerel ekonominin durağanlaşmasının önüne geçilebileceği, dolayısıyla hem sosyal ve moral hem ticari açıdan bölgeye büyük avantaj sağlayacağı görüldü.
TUCSA heyeti 26-28 Nisan 2023 tarihlerinde deprem bölgelerinde incelemelerde bulundu ve YİGM yetkilileri ve yerel yöneticiler dâhil ilgililerle görüşmeler yaptı. Bu kapsamda, daha önce betonarme ve yığma yapıların hasar tespit esaslarına göre düzenlenen hasar raporlarının bir kısmı da çelik yapıların özelliklerine göre düzeltildi.
Kahramanmaraş depremlerinde deneyimlenen sonuçlar ve istatistikler; çelik yapıların depreme karşı gösterdiği direncin ve dayanıklılığın en büyük kanıtı olarak karşımıza çıktı. Bu depremler, bir deprem ülkesi niteliğindeki Türkiye’de çelik yapıların daha fazla kullanılmasının bir tercih değil zorunluluk olduğunu da gözler önüne serdi.
Bilimsel çalışmalarda şu hususu da dikkate almakta yarar var; “kazalar ve felaketler olmasaydı ne mühendislik gelişirdi ne bilim” yaklaşımından hareketle, depreme ilişkin incelemeleri yaparken acaba “denetimsizlik ve etik olmayan davranışlar” dışında, bu depremde bilimsel olarak yeterince hesaba katmadığımız bazı etmenlerle karşılaştık mı (Tespit)? Karşılaştık ise standart ve yönetmeliklerimizde bazı yenilikler ve düzeltmeler gerekir mi (Çözüm)? Tabii bunu söylerken de ne kadarının objektif ne kadarının subjektif nedenlerden kaynaklandığı konusunda adil olmak gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Bu depremde yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, yapı tasarımı, yapımı ve denetimi; sadece mimar ve inşaat mühendislerinin işi olmayıp, jeoloji ve geoteknik, makina, yangın güvenliği, metalürji, korozyona karşı kimya mühendisleri gibi farklı disiplinlere de ihtiyaç duymaktadır.
Çeyrek asırdır yayın hayatını sürdüren Çelik Yapılar dergisi, 6 Şubat depreminden alınan dersler ile kamu, üniversiteler ve sektör tarafından yapılması gerekenler konusundaki görüş ve önerilerini başta “Ajandam” isimli bölüm olmak üzere sayfalarına taşıdı ve taşımaya devam edecek. Aşağıda listelenen “Ajandam” yazılarının tamamına linkten ulaşabilirsiniz:
https://tucsa.org/images/haber/4514/4514_2_3_1732024163857.pdf
Sayı 80 (Ocak – Şubat 2023):
“Deprem Manifestosu”
Sayı 81 (Mart – Nisan 2023):
“İstatistik Bilimini Yok Saymayalım Ders Alalım”
Sayı 82 (Mayıs – Haziran 2023):
“Kalite ve Öz Denetim Bir Kültürdür, Değişim Gerektirir”
Sayı 83 (Temmuz – Ağustos 2023):
“Deprem İçin Ne Yapmalıyız”
Sayı 84 (Eylül – Ekim 2023):
“İnsanlar Ölmesin Diye Çelik”
Sayı 85 (Kasım – Aralık 2023):
“Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası”
ÇELİK YAPILAR KONUSU DEVLET POLİTİKASI OLMALI
Gelişmiş deprem ülkelerinde olduğu gibi can kayıplarının ve ekonomik zararların önlenmesi için ülkemizde de çelik yapıların devlet politikası olması şart.
Her depremden sonra çelik yapılara ilgi artar ama kısa bir süre sonra da unutulurdu. Bu kez öyle olmadı. Deprem bölgesindeki hastaneler ve okullar çelik yapılıyor. Bunlar olumlu gelişmeler. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile AFAD tarafından da maliyeti düşük ve prefabrik (ön üretimli) olması nedeniyle çelik konutlar, şimdilik özellikle betonyerlerin kolay ulaşamadığı yerlerde ve çoğunlukla tek katlı köy evleri olarak yaptırılıyor. Kamu kurum ve kuruluşlarında çelik yapı tasarım ve yapım esasları konusunda uzman mimar ve mühendislerin sayısı arttıkça çelik konutların avantajlarından daha fazla yararlanılabilecek, 4-5 katlı yapılardan yüksek yapılara kadar çeşitli yüksekliklerde çelik, yani depremde yıkılmayacak konut ve diğer yapıların yapılabileceği görülecektir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının depremden hemen sonra, bölgede yıkılan küçük sanayi sitelerinin yerine çelik yapılar yaptırma girişimi de çok önemliydi. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, çelik taşıyıcı sistemli sanayi yapılarının deprem hasar tespit çalışmaları sırasında da görüldü ki, çelik sanayi yapıları yıkılmıyor, hasar alsa da kısa sürede taşıyıcı sistem elemanları değiştirilebiliyor ve/veya onarılabiliyor. Böylece, depremden kısa süre sonra bölgede ekonomi canlandırılabiliyor, depremzedelerin moralleri düzeliyor, güvenle işlerinin başına dönebiliyorlar. Deprem bölgesini ziyaretimiz sırasında gördük ki, birçok sanayi tesisi depremde evlerini kaybeden çalışanlarını ve onların ailelerini tesislerinde tahsis ettikleri çelik yapılarda güvenle ağırladılar.
Yukarıda belirtilen nedenlerle devletin can güvenliği ve deprem nedeniyle meydana gelen ekonomik durağanlığı önleme sorumluluğu kapsamında;
Bütün bunlar göstermektedir ki, bundan sonra meydana gelecek depremlerde can kayıplarının ve ekonomik zararların önlenmesi için çelik yapıların devlet politikası olması şarttır. Türk Yapısal Çelik Derneği, bu politikanın ortak akılla geliştirilmesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının koordinasyonunda oluşturulacak platformda veya çalışma grubunda elinden gelen her türlü desteği vermeye hazırdır.
Yapılarda Çelik Kullanımı
Türkiye dünyanın önde gelen çelik üreticilerinden biri olmasına karşın, çelik yapı kullanımı konusunda çok gerilerdedir. Oysa çelik yapı kullanımının olması gereken yere ulaşması, stratejik çelik sektörünü destekleme açısından da önemli bir gelişmeye vesile olabilir.
Yapılarda çelik kullanımının artırılması konusunda 6 Ekim 2023 tarihinde ve daha sonra çeşitli zamanlarda, üyelerimizden Çolakoğlu Metalürji A.Ş. CEO’su, Türkiye Çelik İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı ve Dünya Çelik Birliği (World Steel Association – WSA) İcra Kurulu üyesi Uğur Dalbeler ile görüşmeler yapıldı. Türkiye’nin çelik yapılar konusundaki stratejisini geliştirmek ve depremlerde insanlarımızın ölmemesi için çelik yapı kullanım oranının, diğer gelişmiş deprem ülkelerinde ve İran’da olduğu gibi ülkemizde de artırılması konusunda, Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) ile koordineli olarak bir çalışma başlatılması konusunda görüş birliğine varıldı.
İnşaatlarda çeliğin kullanımının artırılmasına yönelik benzer çalışma; Avrupa Yapısal Çelik Birliği (European Convention for Constructional Steelwork – ECCS) Tanıtım İcra Kurulu (PMB) başkanlığım döneminde (2012-2018) WSA’dan Henk Reimink’in 27 Mart 2015 tarihindeki iş birliği teklifi ve Terrence Busittil’in 23 Nisan 2015 tarihinde Paris’teki sunumu ile başlatıldı. Böylece, ECCS ve WSA temsilcilerinden oluşan Müşterek Tanıtım Grubu çalışmalarına başladı. Üç yıl süren bu girişim, 11 Eylül 2018 tarihinde Almanya’nın Düsseldorf kentinde UPG-E (Birleşik Tanıtım Grubu-Avrupa / United Promotion Group-Europe) haline dönüştürüldü. Bu süreç, aslında Türkiye’nin ihtiyacı olan, yapılarda çelik kullanımının artırılması stratejisinin geliştirilmesi çalışmaları için de güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Yukarıda belirtilenler paralelinde, 6-7 Aralık 2023 tarihlerinde yapılan 24. Yapısal Çelik Günü’nün ikinci gününde Yüksek Mimar Kıvanç İlhan yönetiminde gerçekleştirilen açık oturumda masaya yatırılan “Deprem Gerçeği Karşısında Çelik Yapı Stratejisi” konusundaki görüşmelerin tam metni önümüzdeki sayımızda okurlarla paylaşılacaktır.
Dünya Çelik Birliği (WSA) bünyesindeki constructsteel tarafından 26 Eylül 2023 tarihinde Seul’de “Global infrastructure opportunities for steel construction” teması ile gerçekleştirilen yıllık toplantıya Türkiye’yi temsilen konuşmacı olarak ÇŞİD Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Banu Aslan ve beraberinde Yapım Teknolojileri Daire Başkanı İrşade Aydoğdu Gürbüz ile birlikte TUCSA’yı temsilen beş kişilik bir heyet katıldı.
Konuşmayı takiben constructsteel (WSA tarafından çelik yapılar ile ilgili oluşturulan birim) yetkilisi Terrence Busuttil 2 Ekim 2023 tarihli e-mailinde deprem dirençli yapılar konusunda yetkin bir heyetle Bakanlığı ve Türkiye’deki çelik üreticilerini ziyaret etmeyi düşündüklerini bildirdi. Konu ile ilgili bilgi 27 Ekim 2023 tarihli ziyaretimiz sırasında YİGM Banu Aslan ile görüşüldü. Daha sonra constructsteel tarafından, 29-30 Nisan 2024 tarihlerinde Gebze Kocaeli’nde Plenary toplantısı yapacağını, toplantının ikinci gününde bakanlık temsilcilerinin de davet edileceği ve uluslararası uzmanların konuşmacı olacağı oturumda “Afet önleme ve yeniden yapılaşmada (restorasyonda) çelik çözümlerinin rolü” konusunun ele alınacağını bildirildi. Türkiye’deki hazırlıklar TUCSA ve TÇÜD tarafından koordineli olarak yürütülmektedir.
Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi
6 Şubat depreminin ardından 14 Şubat 2023 tarihinde TUCSA, üye ve paydaşlarına açık “Deprem Dirençli Yapılaşma” toplantısı düzenledi. Toplantıda, deprem sonrası depremzedelere yardım ve olanaklar ölçüsünde yaralarını sarma faaliyetlerini içeren düzeltici faaliyetlerin yanında; önleyici faaliyetler kapsamında, çelik yapıların önemini ve gerekliliğini ilgililere anlatmanın önemli olduğu vurgulandı.
23 Şubat 2023 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında, Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ve Metal Sanayi Dairesi Başkanı Ümit Yasin Güven ile Adıyaman, Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş’ta yıkılmış olan küçük sanayi sitesi birimlerinin çelik olarak yapılması konusunda görüşme yapıldı ve bu konuda müşterek/koordineli çalışmamızın devamı konusunda mutabık kalındı.
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın Bey’in daveti üzerine 11 Mart ve 31 Mart 2023 tarihlerinde OSTİM OSB’de geniş katılımla iki toplantı yapıldı. Toplantıda prensip olarak 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerindeki seçim takvimini müteakip Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile koordineli olarak belirlenecek bir tarihte Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi yapılması önerisi benimsendi. TUCSA tarafından OSTİM Teknik Üniversitesinde OTÜ, TÇÜD ve OSTİM OSB yönetimiyle koordineli olarak yürütülen “Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi Hazırlıkları” çalışmaları kapsamında koordinasyon toplantılarına devam edildi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından 12 Aralık 2023 ve 12 Şubat 2024 tarihlerinde yazılı olarak randevu talep edildi, ancak 31 Mart 2024 Yerel Seçim hazırlıkları nedeniyle randevu alınamadı. Bunun üzerine daha fazla gecikmemek için, çelik yapılara ilişkin deneyimlerin paylaşılacağı, yararlarının konuşulacağı ve uygulamaya ilişkin devlet politikasına esas olabilecek konuların dile getirileceği Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi’nin 2024 Eylül ayının ikinci yarısında Ankara’da yapılması için çalışmalara başlandı.
GELECEK DÖNEM ETKİNLİKLERİMİZ
Web Semineri
ECCS Köprü Komitesinin çalışmaları kapsamında, 25 Mart 2024 tarihinde Türkiye saatiyle 16:00 - 17:45 saatleri arasında; deprem sonrasında altyapının süratle onarımı için geçici çelik köprüler (Steel temporary bridges for quick infrastructure repair after catastrophic events.) konusunun ele alınacağı uluslararası web semineri gerçekleştirilecektir. Seminerde Türkiye’den aşağıdaki iki konuşma yer alacaktır:
“The earthquake in Türkiye – lessons learned” H. Yener Gür’eş, TUCSA
“The temporary bridges in Türkiye – fabrication and application” Kerim Dedeoğlu, ÇİMTAŞ
Seminere katılım için “francis.grogna@steelconstruct.com” adresine gönderilecek e-mail ile kaydolunması gerekmektedir.
ECCS Yıllık Toplantıları ve 10. Uluslararası Çelik Köprü Sempozyumu
ECCS Yıllık Toplantıları ile Avrupa Çelik Köprü Ödülleri (European Steel Bridges Awards) 2024 töreni 10-11 Eylül 2024 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti Prag’da gerçekleştirilecektir. 9’uncusunu İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Çelik Köprüler Sempozyumunun 10’uncusu (10th International Steel Bridges Symposium) 11-13 Eylül tarihlerinde Prag’da düzenlenecektir.
Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi
Ayrıntıları yukarıda verilmiş olan ve Sismik İzolatörler ve Sönümleyicileri konusunu da kapsayacak Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi’nin Eylül 2024 ayında gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
TUCSA Yaz Okulu 2024
Geçen yıl 1031 öğrenci ve profesyonelin katıldığı çelik yapılar konusunda 60 saat süreli eğitim verilen TUCSA Yaz Okulu 2024 hazırlıkları devam etmektedir.
25. Yapısal Çelik Günü
Bu yıl da aralık ayında yapılacak olup duyurularına kısa süre içinde başlanacaktır.
3rd International Conference on Corrosion and Surface Protection for Steel (CASP-2025)
ECCS ile koordineli olarak ilkini 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Korozyon ve Yüzey Koruma Konferanslarının üçüncüsünün Mayıs 2025’te gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
STK’LAR İÇİN DEVLET ESASTIR
Her vesileyle belirttiğimiz TUCSA gibi meslek STK’larının maddi kazanç, çıkar ve siyasi beklentisi yoktur ve bu nedenle hangi siyasi görüş olursa olsun esas olan devlettir, insandır, ülke menfaatleridir, çalışmalarımızın temeli ise bilimdir, fendir.