TR|EN
Güncel
Steelorbis
Depreme Dayanıklı Binalar
E-Bülten Aboneliği
Tevfik Seno Arda Lisesi

BU DEPREMDEN DERS ALACAK MIYIZ?

26 Aralık 1939 tarihinde 32.962 vatandaşımızı kaybettiğimiz 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depreminin üzerinden 83 yılı ve 17 Ağustos 1999’da 17.972 can kaybına neden olan İzmit Körfezi güney sahilleri ve Adapazarı - Düzce ekseninde meydana gelen depremin üzerinden 23 yılı aşkın zaman geçti. Bu yıl 6 Şubat’ta merkez üssü Kahramanmaraş olan biri 7,7 diğeri 7,6 büyüklüğünde iki deprem yaşadık.
08.02.2023
Güneydoğu Anadolu Depremi
Son olarak, 6 Şubat 2023’te meydana gelen, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde yerel saatle (GMT+3) saat 04:17’de 7,7 ve yaklaşık 9 saat sonra 13:36’da 7,6 büyüklüğündeki depremler en çok Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye ve Adana illeri ile Suriye’de başta Halep olmak üzere kuzey Suriye bölgesini etkiledi.

Bazı bilim insanları gerek büyüklüğü gerek 9 saat arayla iki büyük depremin oluşması, gerek depremin süresi ve artçı depremleriyle 32.962 vatandaşımızı kaybettiğimiz 1939 Erzincan depreminden sonra en büyük deprem olduğunu ifade ettiler. Dileriz her gün göçük altından çıkanlarla kayıp sayımız Erzincan depremini geçmesin. Bugün için resmi rakamlara göre yaklaşık 8.500 kişinin öldüğü (şu anda göçük altında olanlar hariç) ve 50.000 kişinin yaralı olduğu belirtilmekte birlikte, bazı yabancı kaynaklara göre göçük altında kalanların sayısının 30-40 bin civarında olabileceği, bazı kaynaklara göre de bu rakamın çok çok üstünde olabileceği tahminleri yapılıyor. Bunun yanında resmi rakamlara göre yaklaşık 7.000 binanın, gayri resmi raporlara göre 11.000 binanın yıkıldığı haberleri alınmaktadır.

Güneydoğu Anadolu Depremi doğal olarak güney komşumuz Suriye’yi de vurdu. Kontrol açısından Suriye hükümet güçleri, PKK/PYD güçleri ve İŞİD gibi diğer isyancı gruplar arasında bölünmüş durumda olan Kuzey Suriye’de depremden en çok etkilenen şehir, savaşın parçaladığı Halep oldu. Suriye genelinde hastaneler de dâhil olmak üzere tüm mahalleler ve hayati altyapı, deprem başlamadan önceki çatışmalar nedeniyle zaten harabeye dönmüştü. Bu nedenle, Halep ve civarındaki yerleşim merkezleri depremin hasarını daha da ağır hissettiler. O bölgede de kurtarma faaliyetleri yetersizlik ve çaresizlik içinde. (Kaynak: https://www.bbc.com/news/world-middle-east-64544478)

Kurtarma Süresi
Bugün depremin üçüncü gününe girdik. Binanın göçmesi durumunda, göçük altında kalanların bir kısmı darbe ve ezilme sonucu vefat ediyor, bir kısmı yaralı olarak bir kısmı da herhangi bir yara veya ezilme olmadan sağ olarak göçük altında kalabiliyorlar. Bazı bilim insanlarına göre enkaz altında kalan yaralıların %85-90’ı 24 saat içinde kurtarılamazlarsa vefat ediyorlar. Bazı istatistiklere göre enkazdan canlı olarak kurtarılanların %80’i ilk 24 saatte, %17-19’u ikinci günde ve çok azı üçüncü günde kurtarılabiliyor, bu süreden sonra enkazdan sağ çıkarılanlara mucize gözüyle bakılmaktadır. Dış yardımlar ise depremden ancak birkaç gün sonra kurtarma bölgesine ulaşabilmektedir.

Birleşmiş Milletler, arama kurtarma çalışmalarını genellikle felaketten beş ila yedi gün sonra, ya da son felaketzedenin kurtarılmasının üzerinden bir ya da iki gün geçtiğinde sonlandırıyor. 72 saatten sonra aşağıdaki örneklerde olduğu gibi mucize kabilinden kurtarılanlar da olabiliyor.
• 2013 yılının Mayıs ayında bir kadın Bangladeş'de bir çöken fabrikanın yıkıntıları arasından, felaketten 17 gün sonra canlı olarak çıkarılmıştı. Arama kurtarma görevlileri kadının yıkıntıların altından "kurtarın beni" feryatlarını duymuş ve tam yerini bulabilmek için görüntü ve ses tespit aletleri kullanmışlardı.

• Haiti'de 2010 yılının Ocak ayında yaşanan depremden 12 gün sonra ise bir adam, defalarda yağmalanan bir dükkanın yıkıntıları altından canlı olarak çıkarılmıştı. O depremde en az 200 bin kişi ölmüştü.
 
• Bir başka sıra dışı kurtarma öyküsü de 2005'te yaşandı. 40 yaşında bir kadın Pakistan yönetimindeki Keşmir'de yaşanan depremin üzerinden iki ayı aşkın zaman geçmişken, evinin mutfağının yıkıntıları arasından kurtarıldı. Doktorlar Nakşa Bibi adlı kadının kımıldayamayacağı kadar küçük bir alanda sıkışmış olarak bu kadar uzun bir süre hayatta kalabilmiş olmasını "mucize" diye nitelediler.
 
Bu Depremde Karşılaştıklarımız
Fay hattının kırılma olasılığının çok yüksek olduğu iki yıldır bilim insanlarınca söylenmesine rağmen yaşanan ve yaşanmakta olan deprem, gerek üst yapının gerek altyapının depreme dayanıklı olması konusunda ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi. Bu konuyla ilgili olarak, depreme karşı alınacak önlemleri iki ana başlık altında ele almak gerek: “Depreme dayanıklı yapılar” yapmak ve “Deprem sonrası önlemleri”.

Depreme dayanıklı yapılar. Yaşanan ve yaşanmakta olan deprem, gerek üst yapının gerek altyapının depreme dayanıklı olması konusunda ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi. Bu konudaki tespitlerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
 • Yönetmelik. 1999 depreminden sonra revize edilen ve 2007’de yayımlanan Deprem Yönetmeliği, yapılacak yapıların deprem dayanımı artırılmış, 2016’da yayımlanan ve 2018’de revize edilen Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBD-2018) yapı tasarımını daha da güvenli hale getirmiştir. Öyleyse sorun yönetmeliklerin yetersizliğinden kaynaklanmamaktadır. Bu depremde de sismik izolatör ve çelik taşıyıcı sistem kullanan yapıların deprem karşısında sağladığı avantajlar görülmüştür.
 
İmar Durumu. Hangi bölgede hangi bina yüksekliklerine veya kaç kata kadar (kat alt sınırları dâhil) izin verileceği; zeminin mühendislik özelliklerine ve mevcut ya da planlanan altyapı olanaklarına göre yapılmalı. Bu depremde yıkılan binaların bir kısmının eksik ve yanlış malzeme kullanımından ya da proje dışında uygulamalardan değil de binaların bulunduğu yerin sismik özelliklerine göre inşa edilmemesi nedeni ile rezonansa girmesinden yıkılmış olması olasılığı da değerlendirilmelidir.
 
Tasarım. Türk Yapısal Çelik Derneğinin kurucu başkanı merhum Prof. Dr. Tevfik Seno Arda’nın ifadesiyle “Doğru projelendirilen, malzemeyle doğru imal ve inşa edilen her yapı depreme dayanıklıdır.” Tabii bu yapıların; ehil kişi ve kurumlara yaptırılması, ancak yapılan her işin de kontrol edilmesini sağlamak şarttır. Bunlardan biri olmazsa, yapının güvenliğini sorgulamak gerekir. Tasarım ile ilgili konuları ele alırsak;
o Tasarımların kontrolü eskiden İnşaat Mühendisleri Odaları tarafından yapılırken daha sonra Belediyeler tarafından onaylanmaya ve ruhsat verilmeye başlanmıştır.
 
o Gerek zemin gerek üstyapı ile ilgili onay verecek mühendislerin yetkin olmaları, şu veya bu nam altında maddi, sosyal veya siyasi menfaat karşılığında onay verilmemesi gerekmektedir. Bunun bireylerin insafına ya da tercihine bırakılmadan bir sistem içinde gerçekleştirilmesi ve şaibelerden arındırılması gerekir.

o Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 28 Eylül 2022 tarihinde yayımlanmış olan “Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetim ve Kontrolü Hizmetlerine Dair Yönetmelik” belirli binaların deprem ve yangın güvenliği açısından tasarımının yetkin kişiler tarafından denetlenmesi kuralını getirmiştir. Çok önemli ve yararlı olan bu yönetmeliğin konut tipi yapıları daha çok kapsayacak şekilde geliştirilmesinin değerlendirilmesinde yarar vardır. Türk Yapısal Çelik Derneği, Ekim 2013 ayında bu konuda Bakanlıkla koordineli olarak bir çalıştay yapmayı planlamıştır.
o Yapı denetim firmalarının mevcut haliyle yetersiz olduğu görülmektedir. Bu konunun da yeniden değerlendirilmesinde ve denetim sisteminin geliştirilmesinde yarar vardır.

o Binaların birçoğunda, “ruhsat projesi” ile birlikte denetimden uzak “uygulama projesi” adı altında projeler kullanılmaktadır. Uygulama projelerinin önemli bir kısmında değişiklikler proje müellifinin ve ruhsat veren makamın onayı alınmadan özel ilişkilerle gerçekleştirilmektedir.
o "Özellik Arz Eden Binaların” dışında kalan projelerin onayında, yetkin proje denetim kuruluşları (üniversiteler, dernekler, yetkin proje ve mühendislik ofisleri vb.) tarafından mühendislik kontrolü (proof engineering) şartı getirilmelidir.

o Projeye para ödemekten kaçınılmaması sağlanmalıdır. Müteahhit firmalara daha fazla maddi yük getirmemek için tasarım kontrollerinden sarfı nazar edilmesinin maliyeti hem kısa vadede sağlanan haksız tasarruftan fazla olmakta, hem de bunun bedelini bu depremde de olduğu gibi tüm ülke ödemektedir.
 
Uygulama. Kalite güvence ve kalite kontrol maalesef ülkemizin kültürüne yeterince yerleşmemiştir. Projeden sapmalar çoğu kez denetimsiz bir şekilde yapılabilmekte ya da denetimi yapacak olanlar çeşitli şekillerde ikna edilebilmektedir. Bu sapmalar, öncelikle denk malzeme adı altında uygunsuz malzeme kullanılarak yapılmakta, bazen de “nasıl olsa imar affı çıkar” veya “denetimden sorumlu olanları nasıl olsa ikna ederiz” gibi düşüncelerle projedeki boyut ve bağlantılar hatta kat sayıları değiştirilmektedir.
o Yukarıda da belirtildiği üzere yapı denetim firmalarının önemli bir kısmı saha kontrolleri için mevcut haliyle yetersiz olmaktadır. Bu konunun yeniden değerlendirilmesinde yarar vardır.
o Binaların yapımı sırasında projenin dışına çıkılmaması sağlanmalı, çıkıldığı takdirde uygulanacak müeyyideler daha açık ve caydırıcı olmalı, yapılacak değişikliklerin proje müellifinin ve ruhsat veren makamın onayı alınmadan özel ilişkilerle gerçekleştirilmesine imkân verilmemelidir.
 
Denetim Sistemi. Buraya kadar çeşitli bölümlerde belirtilen denetim sisteminin, bütüncül bakış açısıyla ve kendi kendini denetleyecek şekilde geliştirilmesi şarttır. Bu amaçla yapı sürecinin her aşamasında denetim zorunlukları artırılırken, sigorta ve reasürans sisteminin denetimleri teşvik edilmeli hatta gerekirse zorunlu hale getirilmelidir.
 
Deprem sonrası önlemleri. Deprem sonrası alınacak önlemleri planlama dâhil aşağıdaki başlıklar altında ele alabiliriz:
• Planlama. Bu süreç İçişleri Bakanlığı ve AFAD koordinasyonunda başarıyla yürütülmüştür. Bu konuya ilişkin hususlar ancak aşağıdaki uygulamalar üzerinden değerlendirilmiştir.
o Yapılan planlamaların bu büyüklükteki bir felaketi öngörmediği, öngör-müş olsa dahi tahsis edilen imkânların yetersiz gözlenmiştir.

o Silahlı kuvvetlerin konuya geç müdahil olması, ulaşımda yeterli akışın sağlanamaması gibi hususların; planlamada afetlerin büyüklüğüne göre belirlenecek kademe / seviyelerde farklı boyutlarda ele alınmasının mümkün olabileceği değerlendirilmektedir. Örneğin, tank çıkarma gemisi gibi büyük bir birliğe barınma ve iaşe imkânı sağlayabilen gemilerin Hatay bölgesi gibi sahili olan bölgelere sevk edilmesi, buralardan depremzedelerin tahliyesine yardımcı olunması, acil yardım malzemelerinin deprem bölgelerine havadan intikal ettirilmeleri, silahlı kuvvetlerin savaşta kullandığı köprü kurma, yol açma gibi olanaklardan yararlanılması gibi konuların gözden geçirilmesinde yarar olabilir.

o Afet planlamasının eskiden kullanılan Emniyet ve Asayiş (EMASYA) planı gibi tüm kamu kurumlarını kapsayıcı bir planlama yapılması, komuta kontrol esaslarının, kurumların hazırlık durumları ve olanakları göz önüne alınarak yeniden değerlendirilmesinde yarar olabilir.

o Ayrıca, hazırlanan planların her yıl tüm ilgilerin katılımıyla plan tatbikatlarıyla irdelenmesinde ve geliştirilmesinde yarar olacağı değerlendirilmektedir.
 
İlk değerlendirme ve karar süreci. Bu süreç, kısa bir durum değerlendirmesini takiben mevcut planlamaya göre yürütülür. Buradaki gecikmeler bireysel eksiklik ve aksaklıkların planlamadan kaynaklanması olasıdır. Burada kast edilen planlama, sadece AFAD planlaması değil tüm kamu kurum ve kuruluşlarının planlaması ve koordinasyon esaslarının belirlenmesidir.
o Merkezi kontrol uygundur, ancak yetkilerin belirli ölçülerde ve planda belirtilen esaslar dâhilinde delege edilebilmesi planı daha uygulanabilir hale getirecektir. Örneğin; Antakya’ya gelen vinçlerin uzun süre talimat alamadıkları için kullanılamaz vaziyette bekletilmesi kurtarma operasyonu açısından bir zafiyettir. Bu durumda yetkinin ehil bir askeri birlik komutanlığına veya bölgedeki başka bir yetkin kuruma devredilmesi gibi çözümler üretilebilir.

o Yaşanan depremin boyutu olağanüstüdür ve AFAD teşkilatının tek başına bunun üstesinden gelmesi mümkün olamaz. Gerek eğitimi gerek teşkilatlanması buna uygun kamu kurumlardan daha fazla istifade edilmelidir.
 
Kurtarma. Gerek AFAD, gerek il ve ilçelerden gelen sivil savunma ve itfaiye kurtarma ekipleri can siperane çalışmışlardır. Buradaki sıkıntılardan biri bu kadar çok sayıda enkaza yetecek kadar kurtarma ekibinin olamayışı, diğeri ise enkaz kaldırma vinçlerinin ve gerekli ekipmanların yetersiz kalmasıdır.
o Yurt içi ve yurt dışından çok sayıda profesyonel ve gönüllü kurtarma ekibi sahaya intikal etmiştir. Burada da karşımıza şu sorunlar çıkmıştır: Birincisi gelen ekiplerin göreve sevk koordinasyonunda bazı sıkıntılar yaşanmış, gönüllüler için yeterli iş makinası ve teçhizat bulunamamıştır.

o Her afet durumunda el konulacak / görevlendirilecek araç ve iş makinalarının periyodik olarak güncellenmesinde yarar vardır.

o Dışarıdan gelen ekiplerin çoğu ikinci ve üçüncü gün sahaya intikal edebilmiştir. İstanbul gibi nüfusu 16 milyonun üzerine çıkan, konut sayısı 1,5 milyon civarında olduğu söylenen bir ilde böyle bir deprem olması halinde ümidi dışarıdan gelecek kurtarma ekiplerine bağlamak düşünülemez. Bunun için;

o Engeli olmayan tüm gençlerin kurtarma eğitimi almaları teşvik edilmesi, hatta askerlik gibi zorunlu hale getirilmesi yararlı olabilir,

o Belli bir organizasyon içinde, her sokakta ve mahallede gerekli sivil savunma hazırlıklarını yapacak, koordine edecek birer Deprem Komitesinin (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/depremde-ilk-24-saat-cok-onemli-114158) oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

Barındırma ve iaşe. Deprem alanının büyüklüğü, evleri yıkılan ya da evlerine giremeyenlerin sayıları ve ulaşım zorlukları göz önüne alındığında mevcut imkânlarla depremzedelere depremin olduğu gün içinde doğal olarak, yeterli barınma ve iaşe olanakları sağlanamamıştır. Bunun için askeri birliklerin, bölgedeki diğer kamu kurumlarının ve endüstriyel tesislerin olanaklarından daha fazla yararlanılması uygun olacaktır.

Yardım dağıtımı. İaşe, giyim, izolasyon malzemesi, battaniye ve benzeri malzemeler ile ilaç vb. tıbbi malzemelerin sağlanması konusunda AFAD ve Kızılay’ın çalışmaları gözlenmiş olmakla beraber STK’ların bölgeye intikal ettirdikleri yardımların dağıtımına daha fazla imkân sağlanması için gerekli koordinasyonun yapılmasında ve yardımların geri çevrilmemesinde yarar görülmektedir.

Sağlık, defin ve güvenlik hizmetleri.
o Sağlıkla ilgili olarak, her bölgede afet sonrası için mevcut sağlık sisteminin yeterliliği değerlendirilerek (hastane binasının güvenilirliği dâhil) o bölge için nasıl bir ek imkân sağlanacağının önceden belirlenmesinde yarar vardır.

o Ülkemizde defin hizmetleri iyi koordine edilmiş olmakla birlikte, özellikle çok sayıda ölüm ihtimali olan bölgelerde mezarlık alanlarının önceden tespiti ve defin işlerinin de aynı şekilde planlanması olası afetler için çok önemlidir.

o İtfaiye teşkilatlarının da afet sonrası çıkması olası yangınlar konusunda hazırlıklarını periyodik olarak güncellemeleri uygun olacaktır.

o Afetlerden sonra meydana gelmesi olası talan ve hırsızlıklar, çocuk kaçırma, dolandırıcılık gibi olaylara karşı planlarının olduğu bilinmektedir.

Ulaşım ve tahliye. Afet bölgesine gelecek yardımların ulaşabilmesi, afet sonrasında barınma imkânı olmayanların şehri tahliyesi için ulaşım kara, hava ve deniz yollarının açık bulundurulması önem arz etmektedir. Afetin karayolu, iskele ve uçak pistlerini tahrip etmesi olasılığına karşı alternatifler de önceden planlanmalıdır.
 
“Deprem olmasın” dileğinde bulunmak bir anlam ifade etmez; deprem bir doğa olayıdır ve olacaktır. Ancak, depremde korkmadan oturacağımız evlere, kullanacağımız yapılara sahip olmak kamunun, üniversitelerin, yerel yönetimlerin, kullanıcıların yani hepimizin temel hedefi olmalıdır.

YORUMLAR
SİZ DE YORUM YAZIN
Henüz yorum eklenmemiştir.
Siz de yorumunuzu ekleyerek sitemizin içeriğinin zenginleşmesine katkıda bulunabilirsiniz.
© 2014 - Türk Yapısal Çelik Derneği