Konuya dalmak isteyenlere, Michael Ende’nin "The Never Ending Story" filmini tavsiye ederim. Filmdeki “Hiçlik” kavramı eminim beni etkilediği kadar çok kişiyi de etkilemiştir.
Yaşarken iliklerimize kadar işleyen ölüm korkusu, bilinçli olduğumuzu ve bu dünyayı deneyimlediğimizi iç güdüsel olarak bize sürekli hatırlatıyor. Eğer bu benlik duygusuna sahip olmasaydık, Michael Ende'nin "Hiçlik" dediği şeyin içine düşmemek işten değildi.
Ölümden sonra ne olacağını bilmiyorum ve hiçbir fikrim de yok. Ancak hayatta olduğumuzu ve deneyimlerimizin “bize öğretilen gerçekler” kavramına uygun olduğunu söyleyebilirim.
Çoğumuz hayat yolunda mesafe aldıkça kafamızı varoluşsal sorulara daha çok takıyoruz. Dolayısıyla varoluş konusuna bugün yapay zekâ penceresinden bakacak ve bir şeylerin zihin felsefesi ve yapay zekâ ile bir araya gelerek felsefeyi deneysel bir bilime nasıl dönüştürdüğüne birlikte bakacağız. Bakalım yol bizi nerelere götürecek.
Bilinç, doğanın unsurlarından biridir. Bu yüzden üzerinde çalışabileceğimiz bir şeydir. Yapay zekâ da bilinçli olabilir ve aksini söylemek, bilincin doğal olmadığını ima etmek olur. Öyleyse prensip olarak, yapay zekânın bilincini ölçebiliriz.
“Bilinç Gerçektir”
Bilinç, şu anda yaşadığınız an ve okuduğunuz bu cümleler kadar gerçektir. Bu, Descartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım." sözüyle insanı bilinç hakkında düşünmeye sevk eden bir “hal”dir. Ayrıca yaşamımızda varsayımlardan bağımsız düşünemediğimizi bize hatırlatan tek gerçek ve sarsılmaz bir zemin olarak karşımızda durmaktadır.
Hâlâ bu temel gerçeğe karşı çıkan insanlar olduğunu biliyor muydunuz? Evet, her türlü bilgiye mesafeli duran, buna rağmen bilincin bir yanılsama olduğunu ya da hiç var olmadığını iddia edenler var günümüzde. Onlara, bu düşünceleri için filozof Galen Strawson'ın "Şimdiye kadar ortaya atılmış en aptalca iddia." sözleri ile cevap vermek istiyorum. Eğer bilinçli olmasaydık, Michael Ende'nin, her şeyin tamamen yok olduğu karanlığına düşmek gibi olurdu.
Bilinç sizsiniz, evet siz. Tüm deneyimlerinizle sizsiniz. Sabah yudumladığınız kahvenin tadı, taze kesilmiş çimenlerin kokusu, huzurlu bir melodinin yüzünüzde bıraktığı tebessüm, gün batımının büyüleyici tonları ve daha milyonlarca şey. Yani duygularınızın tamamı; neşe, keder, öfke, arzu, nefret, şehvet, sizi sorular sormaya ve bu makaleyi okumaya iten merak. Bilinç, işte tam olarak böyle bir şey.
Peki şimdi bu yazıyı tam da burada okumaya 20-30 saniye ara verip bir düşünelim… Evrende biz insanlar haricinde, bilinçli canlı ve cansız nesneler de var mı? Peki etrafımızda gördüğümüz canlı ve cansız objelerde bilinç olmadığını söyleyebilir miyiz? Bu satırları yazarken; üzerinde yazı yazdığım masa ve sandalye, bildiğimiz anlamda yaşam belirtileri göstermiyor yani ölü görünüyor, Dolayısıyla “Bu masa ve sandalye bilinçsizdir.” dersem, eminim bir çok kişi beni destekleyecektir. Thales, Platon ve Spinoza gibi filozoflara atfedilen ve en eski felsefi teorilerden biri olan Panpsişizm tam da bunu savunuyor ve diyor ki; “Her şey, hatta tamamen hareketsiz görünen şeyler bile temel düzeyde bir bilince sahiptir.” Şu anda, üzerinde oturduğum ve bu satırları yazdığım sandalye ve masanın özel hayatlarında kim bilir ne büyük sorunları varken bir de benimle uğraşıyorlar demiyorum. Ancak temel düzeyde bir şeyler deneyimliyor olabilirler. Sandalyenin deneyimlediğin benim deneyimlediğime benzer bir bilinç sergilememesi, sandalyenin benim bilinç özelliklerimden yoksun olduğu anlamına gelmez. Bu özellikleri bizler tam olarak anlayamayabiliriz. Ancak kendi varlığımızı düşünürsek bunların gerçek olduğunu inkâr etmek zordur.
Bir an öyle olduğunu düşünüp bu düşüncenin hayatınızda neleri değiştirebileceğini hayal edin. Mevzu daha fazla dallanıp budaklanmadan burada bırakayım, varın devamını siz getirin.
Siz "Ne yani sandalye bilinçli mi?" diye sormadan önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Her atom yığını, düşünen ve hisseden bir varlık oluşturmaz. Sandalyedeki atomlar temel düzeyde bir bilince sahiptir ancak bu kendisinin farkında olan bir sandalye olduğu anlamına gelmez. Tıpkı her rastgele karbon yığınının elmasa dönüşmemesi gibi.
“Yapay Zekâ da Bilinçli Olabilir”
Yapay zekâ da dâhil olmak üzere evrende var olan her şey, belli düzeyde proto bilince sahiptir. Ancak bugün yapay zekânın biz insanlar gibi ortak bir bilinç deneyimlediğini söylemek için acele etmememiz gerekmektedir.
Ortak bilincin, proto bilinç unsurlarından oluştuğunu anlamak, bize süreç tersine döndüğünde ne olacağı hakkında ipuçları verebilir. Mesela ortak bilincimiz bir proto bilinç durumundan meydana geliyorsa öldüğümüzde muhtemelen proto bilinç haline geri dönecektir ve bu çalışmalar öbür tarafta neler olacağını bize gösterebilir.
Bu ve benzeri soruları bilimsel sorulara dönüştürmeye doğru yaklaşırken felsefenin rehberliğinde yapay zekâya doğru çıktığımız bu yolculukta hakikati, bilincin özünü ve belki de son nefesimizi verdikten sonra neler olduğunu anlamamız mümkün olacaktır.