Düzce Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü öğrencisi olarak birçok yarışma deneyimim oldu. Aynı zamanda ekip olarak çalışma kültürü edinmemin yanında, düşünce pratikleri üretebileceğim çalışma ortamları da oluşturdum. En büyük deneyimimi ise öğrencisi olduğum üniversitemde 2019 yılında kurduğum Mimarlık ve Tasarım Topluluğu (DÜMİTO) ile yaşadım. Burada ekipçe çalışarak ve üreterek alanımdaki deneyimlerimi arttırdım.
Mimarlık öğrencilerinin bulunduğu topluluğumuzda ve üniversitedeki bölümümüzde Genç Çelikçiler Topluluğu (GENÇEL) Temsilcisi olmam nedeniyle Türk Yapısal Çelik Derneğinden (TUCSA) gelen tüm duyuruları paylaşma fırsatı buldum. Birçok kapının açıldığı bu serüvenimin içinde SteelPro2021’in hayatımda güzel bir aks çizgisi olduğunu söyleyebilirim. Yarışmanın kariyer adımlarımda yansımalarını olumlu anlamda görebileceğimi düşünüyorum.
Yarışma disiplini, akademik hayat ve sektörel olarak her alanda bizler kendi deneyim sürecimizi oluşturup kariyer planlamalarımızı gerçekleştiriyoruz. Öğrenim serüvenimde, üzerinde detaylıca bilgi edinmek istediğim çeliği ve çelik sektörünü tanıma fırsatını buldum. GENÇEL üyesi olmam ile bu süreç başladı. Sonrasında ise büyük bir heyecan ile beklediğim SteelPRO 2021 yarışması duyuruldu. Yarışmaya katılma sürecimi şöyle özetleyebilirim: GENÇEL üyesi olduğum için TUCSA ve GENÇEL duyurularını daha hızlı ve yakından takip edebiliyordum. Yarışma ile ilgili duyuru yapılmasının üzerine yarışma formatını inceledim. Ayrıca önceki yıllarda katılıp ödül alan arkadaşlarım olduğu için de bu yarışma hakkında bilgim vardı. Yarışma detaylarını inceledikçe konusu daha fazla ilgimi çekti. Jüriye baktığımda ise heyecanım arttı. Değerli isimlerin jüride olduğu bu yarışmada projemizin sunulması ve alanında uzman jüri üyelerinin projemizi değerlendirme ihtimali gelişim açısından önemli bir fırsattı.
Yarışmaya katılabilmek için içerisinde en az bir inşaat mühendisliği ve bir mimarlık öğrencisi olacak şekilde bir ekip oluşturmak gerekiyordu. Bu doğrultuda mimarlık bölümünden sınıf arkadaşımla görüştüm ve birlikte inşaat mühendisi öğrencisi ekip arkadaşları aramaya başladık. Bu süreçte yarışma katılımcılara güzel bir imkân da sunuyordu. Yarışmada ekip arkadaşı arayışına geçen kişiler kriterlerini belirtiyorlar ve aynı zamanda Jüri Raportörü de olan TUCSA Dernek Müdürü ve GENÇEL Koordinatörü Yeşim Gür’eş aracılığıyla havuzdan kişilerin bir araya getirilmesi sağlanıyordu. Bu doğrultuda yarışmaya katılmayı düşünen iki mühendis arkadaş ile iletişime geçmemiz sağlandı.
Bizler de aramızda düşüncelerimizi ve ilerleme yöntemlerimizi görüşerek ekip olup olamayacağımızı değerlendirdikten sonra iki mimarlık ve iki mühendislik öğrencisi olarak bir ekip oluşturduk. Sonraki yıllarda yarışmaya katılmayı düşünen arkadaşlar için bir ekip olmanın büyük bir önem taşıdığını söyleyebilirim. Hem donanımlı hem de süreci tamamlayabilecek ekip arkadaşlarına sahip olmak gerekiyor. Mimarlık öğrencisi yoğunluğunun fazla olduğu ekiplerin oluşturulması sunum ve hazırlık süreci adına kolaylık oluşturabilir. Süreçte görselleştirme ve sunum aşamaları olduğu için program bilgilerinden dolayı mimarlık öğrencileri daha aktif roller üstlenebiliyorlar. Tabii bu konulardan anlayan mühendislik öğrencisi arkadaşlar da bulunabilirse daha iyi bir ekip kurgusu oluşturulabilir.
Tasarım ve Matematiksel Hesaplamalar
Projenin tasarım yönü ile dikkat çekmesi önem arz etse de matematiksel hesaplamaların da doğruluğu ve sunulma şekli çok önemli. Aslında konunun ne kadar detaylı olduğunu katılan projeler ve oluşturulan raporlar üzerinden anlamak mümkün. Yarışmaya katılan her proje çok iyi olduğu için sizin projenizin farklılık yaratması gerekiyor. Katılımın yıldan yıla artması ve her yıl yarışma konseptinin değişmesi ise rekabeti daha güçlü hale getiriyor. Bu durum doğal olarak öğrencilerin daha detaylı ve iyi fikirler üretmesine neden oluyor.
Katıldığımız yarışma, “Dönüştürülebilir Mobil Çelik Sistem Tasarımı” ile ilgili bizden fikir üretmemizi bekleyen bir konsepteydi. SteelPRO yarışmalarının beni en çok etkileyen noktası öğrencilerde yaratıcılığı ortaya çıkartması. 18. Çelik Yapı Tasarımı Öğrenci Yarışması’nda (SteelPRO 2021) konsept açıklandığında, çelik ve diğer malzemelerin birlikteliğinde bir sınır olmaması dikkatimi çekti. Hangi yapısal sistem modeli önerilecek, hangi bağlantı detayları kullanılacak, hangi soruna hangi uygun çözüm arayışı olacak, bunlar hep katılacak öğrencilere bırakılmıştı. Katılımcılar bu konularda serbest bırakıldığı için yaratıcı çözümlere açık tasarım önerileri ortaya çıkabiliyor. Bu şekilde her fikre açık bir yarışma haline gelmiş oluyor. 2021 yılındaki yarışma, modüler birim yarışması olmasına nazaran istediğimiz ölçekten bakabildiğimiz, fikir tasarımına yönelik uygun tasarımları önerebileceğimiz bir platformu bizlere sundu. Açıkçası böyle bir yarışma konsepti güncel bilgileri takip etmeyi gerektiren ve sorunlara uygun çözüm aranmasını düşündüren bir fırsatı bizlere sunmuş oldu. Bu sebeple öğrencilerin gelecek yıllarda düzenlenecek yarışmaya katılmalarının kendilerine çok şey katacağını söyleyebilirim.
Yarışma için çokça emek harcandığını görmemek elde değil. Yarışma takvimini incelediğimizde afişte detaylı bir şekilde zaman çizelgesi görüyoruz. Oluşturulan her bir adım bizlerin yarışma sürecini daha iyi kavramamız adına yapılmış planlanmış programlardı. İlk olarak yarışma takvimi açıklandı. Değerli jüri üyelerini ve ödül kategorilerini öğrenme şansı buldum. Sonrasında ise öğrencilerin yarışma konseptini ve içeriği daha iyi anlaması ve tutarlı projelerin ortaya çıkabilmesi adına mühendis ve mimarların öğrencilere seslendiği, 12 Haziran 2021 tarihindeki online tanıtım toplantısına katıldım.
Yarışmaya katılmayı düşünecek tüm öğrenciler için çok yararlı bir organizasyondu. Önceden yapılan SteelPRO yarışmalarına katılan arkadaşlar da deneyimlerini aktardılar. Öğrencilere yarışma için sorularını direkt olarak mimar ve mühendislere yöneltme ve yanıt alma imkânı sunuldu. Bu sayede doğru bir şekilde ilerleme yönteminin elde edilmesi sağlandı. Ayrıca hoş bir tanışma ortamı da oluşturuldu.
Konuşmayı yöneten Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkanı Yener Gür’eş Bey’e ise bu yazımda teşekkürlerimi iletmeyi borç bilirim. Bunu sonradan fark etsem de tüm bu süreçleri yaşamama Yener Bey’e attığım ilk e-posta neden oldu. Sonrasında yarışma ile ilgili farklı konularda web seminerleri gerçekleştirildi. Farklı konuları içermesi, sadece bulunduğumuz disiplin ile sınırlı kalmayarak, diğer disiplinler hakkında da bilgi sahibi olabileceğimiz standartlara ulaşabilmemiz içindi. İlk olarak mühendislik semineri, sonrasında Yangın Güvenliği Özel Ödülü hakkında bilgilerin de aktarıldığı yangın güvenliği semineri ve ardından mimarlık web semineri gerçekleştirildi. Bu süreçlerin ardından yarışma için başvurumuzu yaptık ve hazırlık sürecimize geçtik. Projemizi hazırlarken okul dönemi başladığı için yoğun bir süreç yaşadık. Sınıf arkadaşımla yüz yüze görüşme imkânı bulmamıza rağmen Yıldız Teknik Üniversitesindeki mühendislik öğrencisi arkadaşlarımızla uzaktan bağlantı yaparak tüm toplantılarımızı gerçekleştirdik. Hazırlık sürecimizde ilginç bir durum da yaşadık. Teslim tarihini ekipçe nedense 13 Kasım 2021 olarak anladık ve hazırlıklarımızı bu tarihe göre yaptık. GENÇEL Koordinatörü Yeşim Gür’eş’in proje teslimi konusunda hatırlatma yapması sonucunda ancak son günde projemizi tamamlayarak teslim ettik. Bu süreç de işimizi son güne bırakmamanın önemini bize öğretti. Ardından bekleyiş sürecimiz başladı. İyi bir haber alacağımı bilmeden GENÇEL Koordinatörü Yeşim Gür’eş ile gerçekleştirdiğim telefon konuşmamızda Mansiyon Ödülü aldığımızı öğrendim. Ardından ekip arkadaşlarımla bu mutlu haberi paylaştım. Onlarla bu hissi paylaşmak gerçekten çok güzeldi.
Jürinin Değerlendirmeleri Bizi Çok Mutlu Etti
Sonrasında ise kolokyum ve ödül töreninde Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkanı Yener Gür’eş Bey başta olmak üzere tüm emeği geçenler ve jüri üyelerinin huzurunda projemizi sunma fırsatı yakaladık. Proje ekibi sözcüsü olduğum için güzel bir sunum konuşması hazırladım ve görsellerle birlikte projemizi özet olarak sundum. Sınav haftası olması nedeniyle mühendis arkadaşlarımız yayına katılamadılar. Yine de ekip olarak projemizi olduğu şekli ile yansıtmaya çalıştık ve çok güzel yorumlar aldık. Yayında tüm jüri üyelerinin iki sistem çözümüne gittiğimiz noktada ne düşündüğümüzü merak etmeleri dikkatimi çekti. Bu fikrimizi olumlu yorumlamaları ve jürinin bu projenin sonradan da geliştirilebilir yapıya açık olduğunu ifade etmesi bizleri çok mutlu etti. Jüri üyelerinin bizlere yönelttiği sorular projenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak adına önemliydi. Tüm bu değerli süreci güzel bir şekilde tamamladık. Ardından Çelik Yapılar dergisi ve TUCSA’nın web sitesinde mimarlık ve mühendislik raporlarımızla birlikte sorular ve yanıtlarıyla beraber proje detaylarımız da yayımlandı. Bu paylaşımlar bizim projemizi daha iyi yansıtabilmemiz adına iyi bir fırsat sağladı. Jüri üyeleri, Prof. Dr. İnş. Müh. Bülent Akbaş, Yüksek Mimar Mühendis Ahmet Alataş, Prof. Dr. Mimar Ece Ceylan Baba, İnş. Y. Müh. Eliya Gerşon, Prof. Dr. Mimar Celal Abdi Güzer’in olumlu ve geliştirmeye açık eleştirileri ile projemize ve kendimize çok şey kattık. Tüm bu süreçte emeği geçen TUCSA ilgililerine, tüm jüri üyelerine, bu yarışmada bulunan saygıdeğer mimar ve mühendislere, tüm süreçte bizlerle olan danışman hocalarımıza ve ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Tasarım ve Fikir Süreci
Yarışma ile ilgili düşüncelerime değindikten sonra projemizle ilgili tasarım ve fikir sürecimizden bahsetmek istiyorum. Yarışma kapsamında acil durumlar için afet birimleri tasarlamak istiyorduk. Çünkü afet zamanları en pratik çözümlemelere ihtiyaç duyulan dönemler. Her an gerçekleşme olasılığı olan afetler için yeniden kullanılabilir, çıkarılabilir veya katlanabilir çözümler sunmamız isteniyordu. Bizler de tasarıma ilk olarak bağlam seçimi ile başladık. Bu önemli bir belirteçti. Çünkü tüm esnek fonksiyonlar bu aşamadan sonra lokasyona göre şekillenecekti. Bir o kadar da lokasyon sınırlarının dışına çıkılabilecek şekilde projenin düşünülmesi gerekiyordu. Proje zemin özelliklerine göre farklı boyutlarda ve uzunluklarda kurgulanabilme, sonrasında ise bulunulan lokasyondaki nüfusa göre sistemin esnetilebilmesi özelliğine sahipti. Bu sebeple amaçlanan tasarım, bulunduğu her ortamın özelliğine göre şekil alıp kullanılabilecek nitelikteydi. Projenin kendisini daha iyi ifade edebilmesi için deprem riski yüksek olan eğitim, turizm, ticaret sektörlerinin gelişmiş olduğu ve insan yoğunluğunun fazla bulunduğu İzmir ilini seçtik.
Daha önce yapılan modüler acil durum birimlerini incelendiğimizde, insanların minimum şartlarda yaşarken yaşamsal faaliyetlerini bir şekilde karşılayabildikleri (yeme-içme, uyuma vb.) alanların kendilerine sunulduğu ancak topluca kullanılan alanların tamamen tanımsız boş alanlar olduğu gerçeği karşımıza çıktı. O esnada evdeki babalar, oyuncaksız bebekler, okula gidemeyen çocuklar ve sadece ailesinin ihtiyaçları için çabalayan anneler için hiçbir rekreasyon alanının düşünülmediği fark edildi. Bu düşünceden yola çıkılarak hem modüler sistem içerisinde zorunlu yaşam faaliyetlerini sürdürebilen hem de hidrolik sistem içerisinde ve dışarısında sosyal yaşam faaliyetlerini de destekleyebilen bir modüler tasarım meydana getirdik.
Hidrolik sistem, zemin ve bağlam arasındaki ilişkinin kuvvetlendirildiğinin ve alanın tamamen bilinçli bir şekilde hazırlandığının kanıtıydı. Bu sistemin oluşturulması ile modüler birimler arası bağlantı detaylarının düşünülmesine gerek kalmamasını sağladık. Basit bir şekilde pimli bağlantı detayları ile takılabilir sistem oluşumunun uygun olduğunu düşündük. Hidrolik sistem kriko mantığında çalıştığı için modüler odaların sisteme takılma aşamasının sadece zemin kotunda yapılmasını planladık. Her kat zemin kotunda hidrolik sisteme monte edilecek, o katın tüm imalat işlemleri tamamlanınca kriko mantığıyla o kat yukarı kaldırılacak ve diğer katın imalatına geçilecek. Bu da afet sonrası barınma amaçlı kullanacağımız modüler sistemin kurulum aşamasını hızlandıracaktı. Her bir modüler yapı 3 ilâ 5 dakika arasında kurulabilme imkânına sahip. Çevreci ve ekolojik tasarım adına, doğal ısı yalıtımı, güneş ışığı alımı ve hava sirkülasyonunu sürdürülebilir bir yaklaşıma örnek olması açısından kurguladık.
Tasarımının temel fonksiyonunun “barınma” olduğuna dikkati çekerek normal koşullarda kullanımı apart, konuk evi, afet sonrası geçici konaklama, mülteciler için geçici barınma, salgın ile mücadele dönemleri için konaklama imkânı sunan bir sistemi tercih ettik. Tamamen çelik ve ahşap malzemeden üretilen modüler sistem ve birimlerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan açık mekânlardan oluşan çoklu barınma sayesinde sosyal ve rekreasyon işlev ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladık. Tasarımı çelik bağlantı detayları ile demonte edilerek farklı yerlerde yeniden monte edilip kullanılmaya da uygun hale getirdik.
Tasarımın en önemli yapı taşlarından birisi de modülerlik kavramı üzerine birimin oluşmasıydı. İnsanların afet sonrasındaki durumlarda psikolojileri ve kullanabilecekleri fiziki güçleri de dikkate alınarak tasarlanacak olan sistemin “sök, ayır, paketle, götür” felsefesi ekseninde olması için araştırmalara başladık. Çelik kullanımının farklı şekillerdeki detayları bizlere sunduğunu, katlanma detaylarında ise istediğimiz form ve kullanım detayını çözebiliyor oluşumuzun bize çok şey kazandırdığını düşünüyoruz. Modüler çalışma mantığında özellikle taşıyıcı sistemin kendisinin bir tasarım elemanı oluşu ve iç mekândaki malzeme kullanımına kadar etkisi önemli kriterleri sağlaması açısından değerliydi. Çeliğin hafif, hızlı monte edilip sökülebilen, uzun ömürlü olması ve en önemlisi projenin konusunu da içeren pratik bir şekilde zaman kaybetmeden dönüştürülebilir olması bize büyük katkı sağladı.
Modüler birimin iç mekân organizasyonunu, katlanma hareketleri ve işleyişi düşünüldüğünde büyük sisteme uyabilecek ve farklı açılardan birleşebilecek bir form olarak düşündük. Bu formun prefabrik görüntüden uzak durmasını da hedefledik.
Tasarlanan modüler sistem, her biri kendi içinde yaşam alanı oluşturan kütleler ve bu kütlelerin bir araya geldiği (dikeyde hareket sağlayan) hidrolik sistemden oluşmaktaydı. Parça - bütün ilişkisine vurgu yapan tasarım, kütlelerin hidrolik sistem etrafında birleşerek bir iç avlu oluşturması ve biraz da küçük bir mahalle havası yaratması, insanların doğal afet sonrası kendilerini psikolojik açıdan yalnız ve eksik hissetme duygularını giderme amacı taşıyordu. Bu durumlar göz önüne alındığında her bireyin sosyal yaşam faaliyetlerinin desteklenmesinin iyi olacağını düşündük. Projemizde mühendislik ve mimarı açıdan istenilenleri gerçekleştirmeye çalışırken, eğer bir afetzede olsak o an olayların nasıl yönetilmesini isterdik diye kendimize sorular sorarak, cevaplar bulmaya çalıştık. Böyle zamanlarda insanlar üzüntü, çaresizlik gibi duygulara bürünmüş oluyorlar. Bu gibi zamanlarda yaşam alanlarında rahatlatıcı, etkili çözümlerle insanlara deva olmayı, onların psikolojisini rahatlatmayı amaçladık.
Konaklama ihtiyacına göre kütlelerin sayısı artırılıp, hidrolik sistem sayesinde kütleler yukarı çıkarılabilmekteydi. Bu sayede insan sayısı artarken yaşam mekânları için alandan tasarruf sağlamış olduk. Kütleler ve bahçe arasında sirkülasyon hem her kütlenin kendi kapısı ile hem de hidrolik sistemin içerisinde yer alan asansör ve merdiven sayesinde sağlanmaktaydı. Her biri dört kişi kapasiteye sahip olan kütleleri, duvarların içine gizlenmiş şekilde; dört tek kişilik yatak, mini mutfak yemek masası olmak üzere temel yaşam alanlarını barındıran tasarımlar olarak kurguladık.
Kütlelerin tasarımındaki malzeme, iskelet ve çelikten oluşmakta. Katlanabilir duvarlar ile çelik profiller arasında CLT (çapraz lamine ahşap) kullanarak, sıcak, doğal sürdürülebilir ve nefes alan bir malzeme seçimi yapmış olduk. Tasarım ayrıca güneş ışığını şeffaf pleksi levhalar sayesinde içeri almaktaydı.
Mimarlık ve mühendislik öğrencileri olarak bir araya gelerek güzel bir deneyim süreci oluşturduk ve iyi bir iş çıkararak Mansiyon Ödülü aldık. Yarışmada ilk defa inşaat mühendisleri ile birlikte ekip olarak çalıştık. Sayısal ve mühendislik değerlerini de düşünerek tasarım aşamasını gerçekleştirmek çok büyük bir deneyim oldu. Yarışmanın detaylarının da değerlendirilmesi bizim ölçü ve malzeme değerlerine kadar düşünmemize katkı sağladı. Okulda öğrenmiş olduğumuz çelik derslerini teoriden pratiğe dönüştürmek açısından ciddi bir deneyim kazandık. Hangi konularda eksiğiz, kendimizi hangi konularda geliştirmeliyiz şeklindeki sorulara yanıt bulduk. Lisans aşamasındayken katıldığımız bu yarışma sayesinde hangi konuda yüksek lisans yapmak istediğimizi kavradık. Heyecanlı bir süreçti, farklı bir deneyim oluşu ve ödüle değer görülmek hepimizi çok mutlu hissettirdi.
____________
Yazının tüm görsellerine Çelik Yapılar Dergisinden veya derginin dijital versiyonundan ulaşabilirsiniz.