Öncelikle mimarlığa adım atma sürecinizi sizden öğrenebilir miyiz? Mimar olmak çocukluk hayaliniz miydi yoksa ilerleyen yıllarda mı mimarlığa ilgi duymaya başladınız?
Mimar olma fikri lise yıllarımda hem sayısal hem de sözel derslere olan ilgimin fazla olması ve meslek seçimimde multidisipliner bir tercih yapma isteğimle birlikte oluştu. Mimarlığın teknik, sanatsal ve sosyal tarafları gençlik yıllarımda hayatı merak eden “ben”i çok cezbetti. Şu anda da tıpkı o halimdeki gibi merak, ilgi ve hiç bitmeyen bir enerjiyle bakıyorum mimarlığa.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünden mezun oldunuz. Üniversite ve Ankara şehri size mimari anlamda neler kattı?
Ankara’da doğup büyüdüm. Diğer kentleri, yurt içi ve yurt dışında gezmeyi, Ankara’da da yaşamayı seviyorum. ODTÜ kampüs hayatı çok keyiflidir. Yaşamın tüm renkleri kampüsümüzdedir. Spor, sanat etkinliklerinin yanı sıra özellikle Sayın Behruz Çinici’nin tasarladığı bölümümüzün mimari yapısı içinde yaşamak çok keyiflidir. Üniversite yaşamının tüm mekânsal ve düşünsel algılarımı değiştirdiğini ve geliştirdiğini söylemeliyim. 3. sınıfta yurt dışına yaptığımız gezide, 3 ülke ve 5 şehir gezdiğimiz seçmeli dersimizin de mimari algımda büyük etkisi oldu. Felsefe ve fotoğrafçılık dersleri ise bugün de devam ettiğim hobilerim.
Çelik kullanımının çalışmalarınızda size sağladığı avantajlar nelerdir?
Yapılarımızın tümünde çelik ile çözülmesini öngördüğümüz mekânlar veya tamamen çelik ile çözdüğümüz yapılar olabiliyor. Tasarımlarımızda geniş aks aralıkları gerektiren özel mekânlarda, hızlı üretilmesi gereken yapılarda ve modüler olarak üretime yatkın yapılarda mutlaka yapısal çelik kullanıyoruz.
Yapısal çelik kullanımının birçok yönden avantajı olduğunu düşünüyorum. Projelerimiz genelde hibrit çözümlerden oluşuyor. Betonarme ve yapısal çeliği birlikte kullandığımız projelerimiz çoğunlukta. Çelik yapısal elemanların fabrikada üretilerek sahaya gelmeleri hata payını en aza indiriyor. İnşaat hızında ciddi avantajlar sağlıyor. İnşaat sezonunun kısa olduğu bölgelerde inşaat hızı önem kazanıyor. Geniş aks aralığı gerektiren konferans salonları, spor salonları, fuayeler, üst örtülerde, ışıklıklarda mutlaka yapısal çelik kullanıyoruz.
Projelerinizde betonarme ve yapısal çeliği bir arada kullandığınız hibrit çözümler görüyoruz. Bu yöntemi tercih etmenizin sebepleri ve size göre avantajları nelerdir?
Türkiye’de yapı ömrü ile ilgili öngörüler sınırlı tutulduğundan dolayı çoğunlukla yapı maliyeti konusunda da kısıtlı bütçelerle tasarım yapmamız gerekmekte. Hibrit çözümler ise konvansiyonel sistemler ile özel çözümleri ve detayları birlikte tasarlayarak yapının kendine has, özgün karakterini kazanmasını diğer taraftan da maddi olarak bütçe içinde kalınmasını mümkün kılıyor. Aynı zamanda çelik imalatı için gerekli özen ve imalat kalitesini de belli bölgelerde odaklamış oluyoruz.
“BİM Kişiye Bağlı Koordinasyon Zaaflarını Ortadan Kaldırıyor”
Yapı Bilgi Modellemesi (BİM) sizce mimarlığı hangi ölçüde değiştirdi?
BİM’in yakın zamanda bir zorunluluk olacağını öngörmek zor değil. En önemli sebebi ise kişiye bağlı koordinasyon zaaflarını ortadan kaldırması. BİM’de model bazında çalışıldığı için 3 boyutlu hâkimiyet sağlanırken, mühendislik projeleri ile birlikte çakıştırıldığında tüm yapı bir makina olarak ele alınabiliyor. Çalışmayan, çakışan noktalar gözlemleniyor ve şantiyede yaşanabilecek sıkıntılar engellenebiliyor. Bu durum hem maliyet hem işletme hem de süre olarak işverene ciddi kâr sağlıyor.
İnşaat sektörü ve çelik özelinde “Yeşil” ve “Çevre Dostu” süreçler gündemde. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Yapısal çelik hâlihazırda geri dönüşebilir, sökülüp-takılabilir, başka bir yerde tekrar kullanılabilir olduğundan sürdürülebilir bir malzeme. Yapının çelik olması sürdürülebilir olmasını da sağlayan bir durum. Ayrıca çelik yapılar tasarlarken kullanacağımız tüm malzemeleri çelik taşıyıcı ile uyumlu ve modüler malzemelerden seçiyoruz. Bu malzemelerin ise karbon nötr ve sertifikalı ürünler olmalarına dikkat ediyoruz.
Sürdürülebilirlik ekseninde geleceğin yapılarını ve çeliğin buna etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Betonarme yapıların geri dönüşümü ile ilgili malzeme çalışmaları yapılsa da çelik yapısal malzemelerin geri dönüşümü çok daha kolay ve geri kazanım performansı yüzde olarak da çok daha yüksek. Ahşap strüktürler ise Avrupa’da daha doğa dostu olarak değerlendiriliyor fakat ahşap yapısal elemanların Türkiye’de karşılığı henüz yok.
Sürdürülebilirlik ekseni yapı tasarımı için bir seçim değil, bir zorunluluk. Çelik yapı elemanları ile yapılan tasarımların daha sürdürülebilir bir geleceğe geçiş sürecinin bir parçası olduğunu düşünüyorum.
“Kentler Yeniden Planlanırken Mimarların da Karar Mekanizmalarında Yer Alması Gerekiyor”
Ülkemiz “Deprem değil, bina öldürür” gerçeğiyle 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş Depremleri ile bir kez daha yüzleşti, yıkımlar ve ölümler insan hataları nedeniyle meydana geldi. Bir mimar gözüyle sizce neler yapılması gerekiyor?
Deprem hepimiz için büyük bir yıkım oldu. Acımız çok büyük. Bu acıdan biz mimarlar olarak da sorumluluk duyduk. Neler yapabiliriz sorusunu sorarak, Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) çatısı altında birçok kez bir araya geldik. Beş SMD’nin bir araya geldiği bir çalıştay düzenledik. Bu süreç sonunda netleşen düşüncelerimden bazılarını paylaşmak isterim.
● Kentler yeniden planlanırken şehirlerin gelişim, tarım ve ekonomi politikaları ile birlikte çok disiplinli olarak değerlendirilerek, göçlerin de engellenmesini sağlayacak ekonomik modeller, yatırımlar, sosyal donatılar eklenmesi ve bu planlama yapılırken mimarların da karar mekanizmalarında yer almasının gerektiği.
● Kalıcı barınma çözümlerinde çok sesli ve şehir ruhuna sadık kalınarak kent hafızasının korunması, tarihi eserlerin restorasyonlarının aslına uygun olarak acele edilmeksizin yeniden inşası.
● Projelendirme sürecinde mimarın ve mühendisin sorumluluklarının netleşmesi ve artırılması, Mimarlık Meslek Yasası’nın hayata geçirilmesi, mimarlık lisans diploması alınması sonrası bina yapımı yetkinliği için sınav sistemi, staj sistemi vb. ek eğitimlerin olması, mimarlık ve mühendislik eğitimindeki içeriklerin, uygulamaların ve sürelerin yeniden gözden geçirilmesi, deprem ile ilgili derslerin “zorunlu ders” yapılması.
● Dünyada birçok ülkede uygulandığı gibi mimarların farklı büyüklük ve farklı yapı sınıflarındaki binaları yapabilmeleri için yetkinliklerinin tescillenmesi. Yapılara birer kullanım kılavuzu hazırlanarak yapı sahiplerine teslim edilmesi, iskân sonrasındaki yapıya yapılacak her türlü müdahale için kullanıcı farkındalığı yaratılması.
● Deprem sigortası haricinde geniş kapsamlı yapı sigortalarının yapılarak yapının projelendirme safhası da dâhil olarak tüm etaplarının en baştan süreç ve keşiflerinin belirlenmesi. Yapıyı sigortalayan firmanın tüm süreci zorlayarak iyiye götüreceğini düşünüyorum.
● İnşaatta çalışan tüm personel için eğitimlerin ve yapıların periyodik muayenesinin zorunlu olması. Deprem sonrası yapılacak konut, okul, hastane gibi farklı kullanım grubu binalar için “tasarım kriterlerinin” güncellenmesinin gerektiği fikrindeyim.
Son olarak eklemek istediklerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Bugünden itibaren yapılması gerekenler temelde ikiye ayrılıyor. Biri deprem geçirmiş bölgelerde yapılması gerekenler, diğeri ise deprem bölgelerinde gereken önlemleri almak. Deprem geçirmiş bölgelerde birlikte yaraları sarmak, insanlara tekrar hayata dönebilecekleri, içinde güvende hissedecekleri şehirler kurmak ve olası deprem bölgelerindeki tüm yapıları analiz ederek, dayanıksız yapıları tespit etmek, can kayıplarına tekrar izin vermemek, aynı acıların tekrar yaşanmasını engellemek durumundayız. Tekrar ayağa kalkmak için birlik olmak zamanı. Bu konuda da biz mimarlara her zamankinden daha fazla sorumluluk düşmekte. Bu sorumlukları yerine getirebilmemiz için mimarın görev ve sorumluluklarının netleştirildiği, Mimarlık Meslek Yasası’nın hayata geçirilmesi gerekiyor.