Hepimiz biliriz ki, topraktan gelen demir önünde sonunda toprağa döner aynı insan gibi. Demir önce topraktan doğar, gelişir çelik olur, şekil verilir, sonra da korozyona uğrar ve pasa dönüşüp tekrar toprağa karışır.
Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından 2001 yılında ikincisi gerçekleştirilen Yapısal Çelik Haftası kapsamında düzenlenen Çelik Yapısal 2001 Fuarı’nın açılışında 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel, konuşmasında Hadid Sûresi’nden bahsetmiş ve Arapça’da demir anlamına gelen “hadid” kelimesiyle isimlendirilen ve demirin önemine işaret eden bu sûrenin 25. Ayetinden şu hatırlatmayı yapmıştı:
"Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar).”
Her gün insan ömrünü uzatmaya çalışıyoruz da, demirden daha çok yararlanmakla ve çeliğin ömrünü uzatmakla neden yeterince ilgilenmiyoruz? Üstelik korozyon hem üreticiyi, hem kullanıcıyı hem yatırımcıyı tehdit ederken.
Korozyon çeliğin ayrılmaz bir fonksiyonu.
Peki nedir korozyon?
"Korozyon, bir malzemenin – genelde metal veya alaşımın- içinde bulunduğu ortamla tepkimeye girerek bozunması ve tasarım amacına cevap veremez hale gelmesidir."
Korozyonun şu üç temel sakıncası büyük önem taşır:
• Başta insan olmak üzere tüm canlılar ve bitkiler için hayati tehlike yaratır.
• Korozyona uğrayan metali yerine koymak için doğaya zarar veririz.
• Malzeme, sermaye, emek, enerji ve bilgi kaybı gibi çok büyük maddi kayıplara neden olur. Çelik - başta da belirttiğimiz gibi - önlem alınmazsa toprağa dönmeye eğilimlidir. Oysa çelik yıllarca, hatta yüz yıllarca korunup kullanılabilir, bilinçli bir yaklaşımla onun avantajlarından çok uzun yıllar yararlanmak mümkün olabilir. Çelik kullanımını azaltan belki de en önemli özellik korozyon. Buna karşılık üç seçenek akla geliyor:
• Korozyona karşı önlem alma (boya, galvaniz, katodik koruma v.b.),
• Korozyona dirençli çelik kullanma,
• Çelik kullanmayıp, yerine alternatif malzeme kullanma.
Korozyona Karşı Dirençli Çelik ve Alternatif Malzeme Sorunu Çelik üreticilerinin "biz çeliği üretiyoruz, korozyon kullanıcıların sorunu" deyip kenara çekilmeleri mümkün değil. Çelik tesisat boruları piyasadan böyle silindi.
Bir dönem otomotiv sektöründe çelik yerine alternatif malzeme (alüminyum alaşımı) kullanılması üzerine ArcelorMittal’in yaptığı ARGE çalışmaları ve kampanya mükemmel sonuç vermişti. Bu çalışmada, çeliğin iki şekilde mukavemeti artırılmıştı. Birincisi; akma gerilmesi yüksek çelik üretilerek, yüksek dayanımlı çelik elde edilmiş, ikincisi uygun form verilerek çeliğin mukavemetinin artmasına olanak sağlanmıştı. Buna paralel olarak, çeliğin korozyona karşı direncinin artırılması yönünde de çalışmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Bunun dışında, piyasada Corten markası nedeniyle korten çelik olarak bilinen atmosferik koşullara dayanımı yüksek çelik (weathering steel) oksitlenme sonucunda yüzeyinde meydana gelen platina tabakası ile herhangi bir yüzey koruyucu kaplama olmadan çok uzun yıllar korozyona karşı dayanabilmekte. Bu malzeme, bakım için durdurulması zor olan kara yolu ve demir yolu köprülerinde tercih edilmektedir. Bu iki örnekten esinlenerek gerçekleştirilecek ARGE çalışmaları sonucunda weathering steel kadar olmasa da atmosferik koşullara direnci daha yüksek çelik üretmek mümkün olabilir. Böylece, çeliğin önündeki “paslanıyor” tehdidini ortadan kaldırmak ve kullanıcıların alternatif malzemeye yönelmesini engellemek mümkün olabilir.
Ülkemiz yapı sektöründe ise maalesef alternatif malzemeler egemen ve bu yüzden çeliğin avantajlarından yeterince yararlanılamıyor ve yapısal çelik gerektiğinden çok az kullanılıyor.
Korozyonun Bize Maliyeti Ne?
İlk çalışmalar gösterdi ki, dünya her yıl doğrudan kayıp olarak korozyon nedeniyle 2,5 trilyon doları toprağa gömüyor. Bu rakam, NACE International Today tarafından yayımlanan "Korozyon Teknolojisinin Koruma, Uygulama ve Ekonomisine İlişkin Uluslararası Önlemler (International Measures of Prevention, Application and Economics of Corrosion Technology
- IMPACT) belgesine dayanmaktadır. Bu da yıllık gayri safi hasılanın yaklaşık %3,4’üne eşit. Verilen rakamlar doğrudan kayıplara aittir. Dolaylı kayıplar ise bu rakamı en az iki katına çıkarmakta.
Bu hesaplamaya göre ülkemizin korozyondan doğrudan kaybı; GSYH (800 milyar ABD Doları) x % 3,4 = 27,2 milyar ABD Doları/ yıl olduğu, bu kaybın en az iki ilâ beş katı olduğu belirtilen dolaylı kayıplarla birlikte her yıl yaklaşık 50 milyar ABD Doları’nın üzerinde olduğu hesaplanmaktadır.
Böylece, korozyon ekonomisi ve endüstride korozyon yönetiminin rolü her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
Ne Kadarını Kurtarabiliriz?
NACE’nin yukarıda belirtilen çalışmasında, küresel boyutta korozyon kaybından %15 ilâ %35 arasında tasarruf sağlanabileceği, diğer bir deyişle küresel tasarrufun her yıl 375-875 milyar ABD Doları mertebesinde olabileceği öngörülmektedir. Türkiye ölçeğinde ise, alt sınır olan %15 tasarrufun sağlanabileceği kabul edilse dahi her yıl korozyondan 7,5 milyar ABD Doları’nın kurtarılabileceği hesaplanmaktadır.
Buraya kadar kaybın ve tasarrufun sadece parasal boyutundan bahsettik. Konuya, doğanın korunması ve uluslararası rekabetçiliğin artırılması noktasından baktığımızda kazanç katlanarak büyüyecektir. Bu bakış açısıyla, tüm çelik üreticilerinin “ben bu çeliği nasıl daha uzun ömürlü yapabilirim” diye düşündüklerini ümit ediyorum, aksi takdirde insanoğlu daha uzun ömürlü alternatif malzemeler üzerine çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.
Peki dünya ölçeğini bir tarafa bırakırsak, ülkemizde her yıl 7,5 milyar ABD Doları tasarruf mümkünken neden bunu yapmıyoruz? Neyi eksik yapıyoruz?
Burada rahmetli annemin şu sözü aklıma geliyor: "Kabahat samur kürk olmuş kimse giymemiş".
Tasarruf İçin Bilimsel Çalışma
Amacımız, kabahatli aramak değil, doğru tespitler ile doğru çözüm önerileri üretmek. Bunun için TUCSA Yüzey Koruma Komitesi’nin 2011 yılından beri üzerinde çalıştığı bu konuyu - küresel boyutta önemini de göz önüne alarak - Avrupa Yapısal Çelik Birliği’ne (European Convention for Constructional Steelwork - ECCS) taşımaya karar verdik. Bunun sonucunda, gerek endüstri gerek üniversite gerekse kamunun korozyon konusunda dikkatlerini çekmek ve çalışmalarını desteklemek amacıyla TUCSA tarafından, ECCS ile koordineli olarak İstanbul’da seri sempozyum / konferanslar yapılmasına karar verildi. Böylece, 2224 Mayıs 2019 tarihlerinde İstanbul’da International Symposium on Corrosion and Surface Protection for Steel (CASP 2019) (Uluslararası Çelik İçin Korozyon ve Yüzey Koruma Sempozyumu) düzenlendi.
CASP 2019 Başarıyla Gerçekleştirildi TUCSA tarafından ECCS ile koordineli olarak uzun ve zorlu bir sürecin sonunda, gerçekleştirilen CASP 2019 uluslararası sempozyumu başarıyla sonuçlandı. Dokuz ülkenin temsil edildiği sempozyuma Türkiye dışında Almanya, Çek Cumhuriyeti, Güney Kore, Hollanda, İngiltere, İran, Polonya ve Romanya’dan uzmanlar katıldı.
Sempozyumun ilk bölümü 22-23 Mayıs 2019 tarihlerinde İstanbul’da LaresPark Otel’de gerçekleştirildi. Bu bölümde aşağıdaki üç davetli -keynote- konuşmacı yer aldı: Prof. Dr. Ali Fuat Çakır (Türkiye) "Corrosion: A general overview" , Dr.Reza Javaherdashti (İran) "Importance of the Economy and Ecology in the Assessment Corrosion Practice", Prof. František Walt (Çek Cumhuriyeti) "Fire Protection by Hot Deep Galvanising in EN1993-1-2 (2020)"
Konuk konuşmacıların dışında sunulan bildirilerde de, korozyonun önemi, nedenleri ve korunma çareleri üzerine çok ilgi çekici ve yeni teknolojileri içeren sunumlar yer aldı. Ayrıca, özellikle rafineri ve boru hatlarını yakından ilgilendiren, bakterilerin sebep olduğu korozyon üzerine de sunumlar dinleyicilerin ilgisini çekti. Burada, “Korozyondan korunurken yeşil teknolojilerden yararlanılmasının gerekliliği” dikkat çeken diğer bir husus oldu. İkinci gün, TUCSA ve ECCS Başkanı Yener Gür’eş’in yönetiminde gerçekleştirilen panelde Prof. Dr. Ali Fuat Çakır, Prof. Dr. Fevziye Aköz, Dr. Selçuk İz, Bünyamin Halaç ve Berat Kemal; beton içinde kullanılandan taşıyıcı sistemde kullanılan yapısal çeliğe kadar, üst yapı, altyapı ve deniz ortamında kullanılan çeliğin korozyonu, korozyonun ülkemizde sebep olduğu maddi kayıplar ve korozyona karşı alınması gereken önlemler konusunu tartıştılar. İki gün boyunca, sunumlar sırasında dinleyicilerin soruları konferansa ayrı bir değer kattı.
Katılımcıların büyük beğenisini kazanan ve ikincisini sabırsızlıkla beklediklerini ifade ettikleri konferansın bu bölümü sona ererken TUCSA ve ECCS Başkanı Yener Gür’eş: "Ülkemizde her yıl yaklaşık 50 milyar doların üzerinde kayba neden olan korozyon bilincinin ve buna paralel olarak korozyon mühendisliğinin gelişmesine ihtiyaç vardır. Bu amaçla Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) iki yılda bir gerçekleştireceği Uluslararası Çelik için Korozyon ve Yüzey Koruma Konferansı serinini ECCS, Genel Galvanizciler Derneği (GALDER), Çelik Federasyonu (ÇELFED) ve Türkiye Korozyon Derneği ile koordineli olarak sürdürecektir. Bu bağlamda, Mayıs 2021 tarihinde yapılacak uluslararası 2nd İstanbul Corrosion and Surface Protection for Steel (CASP 2021) konferansının duyurusuna başlanmıştır. Türk Yapısal Çelik Derneği korozyon kayıplarının önlenmesi ile ilgili olarak, öncelikle korozyondan koruma uygulama ve denetim mevzuatının geliştirilmesi, tasarımda korozyon mühendisliği kullanımının ve eğitimlerin arttırılması yönünde destek vermeye ve çabalarını sürdürmeye devam edecektir." dedi.
Sempozyumun üçüncü gününde, geçen yıl tamamlanan restorasyon ve güçlendirme projesini yerinde incelemek amacıyla Balat’taki Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’ne planlanan teknik gezi 24 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleştirildi. Mimari tasarımının tamamlanmasını takiben 1859-1892 yılları arasında zemin ıslahı ve temel çalışmaları tamamlanan kilisenin, tamamı demir döküm ve çelik olan taşıyıcı sistemi, kaplamaları ve bezemelerinin imalatı ve sevkiyatı Avusturya’daki R. Ph. Waagner Vienne firması tarafından 1895 yılında tamamlanmış, inşaat 1896 yılında bitirilmiş ve 1898 yılında hizmete açılmıştır.
Bu teknik geziden çıkarılan sonuç da şu olmuştur: Dirençlilik (resilience) konsepti paralelinde, başta çelik yapılar olmak üzere tüm tarihi yapıların belirli periyotlarda kontrollerinin ve bakımlarının yapılması planlanmalıdır. Böylece, yapıların korozyondan korunması sağlanabilecek, kullanım ömrü uzayacak, böylece çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik daha etkin şekilde sağlanabilecektir. Sonuç olarak, CASP 2019 konferansından ve bugünkü sohbetimizden şu dersleri çıkarabiliriz;
Korozyonun Yönetsel Nedenleri
Korozyonun yönetsel nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• Ekonomiklik ile ucuzluğu birbirine karıştıran yanlış tasarruf politikası ve kararları
• Yetersiz mevzuat
• Standart dışı, yanlış ve eksik tasarım ve uygulamalar
• Denetimsizlik
• Kötü bakım ve onarım
• Eksik eğitim Korozyonun Karmaşık Etkileri Yerüstü ve yer altında (toprak ve deniz / su) kullanılan çelik korozyona karşı daima hassastır. Kimyasal ve elektrokimyasal etkenlerin dışında da bakterilerin sebep olduğu korozyon türleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Korozyondan korunurken yeşil teknolojilerin kullanılması önemlidir. Paydaşlara Düşen Sorumluluklar Kamunun, üniversitelerin ve sanayinin el birliği ile korozyon sorununa ve onun getirdiği zararlara çare bulmaları için sempozyum, konferans, çalıştay ve ortak ARGE projelerine önem verilmelidir. Bununla birlikte halkın bilinçlenmesi için de gerekli önlemler alınmalıdır. Eğitim konusunda şu hususlara önem verilmelidir
• Korozyon konusunda mühendislik, tasarım ve uygulama yapacak makina, elektrik-elektronik, inşaat, petrol ve kimya mühendislerine yeterli korozyon eğitimleri verilmelidir. • Malzeme mühendisleri gibi daha yoğun eğitim alan mühendislerden tasarımda aktif olarak yeterince yararlanılmamaktadır. Sanayicilerimize ise şu görev ve sorumluluklar düşmektedir:
• Çoğu zaman parça değiştirmek yerine korozyon kontrolü daha güvenli ve ekonomik olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.
• Ülkemizdeki korozyon uzmanlarından yararlanılmalıdır. Korozyon uzmanlarına / mühendislerine talebin artması sonucunda yeni uzmanların yetişmesinin teşvik edilmiş olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Her yıl ciddi maddi ve hayati kayıplara neden olan korozyonun önlenmesi konusunda kamunun yapması gerekenler ise şu şekilde özetlenebilir;
• Korozyon kontrolünü yaygınlaştıracak ve ekonomik kayıpları azaltacak düzenlemeler yapılmalıdır. Bu maksatla; o Yönetmeliklerde korozyondan korunmaya önem veren değişiklikler yapılmalı, o Gelişmiş uygulamaların kullanılması teşvik edilmeli, o Korozyondan korunma konusunda yeni yol gösterici standart geliştirme çalışmaları teşvik edilmelidir.
• Kamu yatırımlarında ve tarihi yapıların restorasyon projelerinde korozyon kayıplarını önleme konusunda daha titiz davranılmalı ve tüm sektöre örnek olunmalıdır.
CASP’ın Sürdürülebilirliği ve Sürekliliği Akademik çevrelere ilave olarak, kamunun ve sektörle ilgili sanayi kuruluşlarının da katkıda bulunabileceği ve yararlanabileceği CASP 2019 çalışmalarının sürdürülebilirliği ve sürekliliği iki yılda bir tekrarlanan etkinliklerle sağlanacaktır.
Bunun için tek yıllarda düzenlenecek İstanbul CASP Konferansları ile korozyon konusundaki yenilikleri paylaşmak, ilgili tarafların alabilecekleri endüstriyel ve yönetsel önlemlere dikkatleri çekmek mümkün olabilecektir. Korozyonu öncelikle sanayi ve kamu açısından masaya yatıran bu konferanslar, Türkiye Korozyon Derneği tarafından çift yıllarda gerçekleştirilen ve akademik açıdan büyük önem taşıyan Korozyon Sempozyumları ile birbirini tamamlayan ve destekleyen nitelikte olacaktır.
TUCSA, 2nd Istanbul Corrosion and Surface Protection for Steel uluslararası konferansının bilinçli paydaşların da katkısıyla çığ gibi büyüyeceğine, ülkemize ve insanlığa yararlı olacağına inanmaktadır.
Sorularınız ve önerileriniz çalışmalarımıza yön verecektir. Bundan sonra da sektörün ortak hedeflerine sorularınızı yanıtlayarak değinebileceğiz. Yeter ki siz isteyin
Yener Gür’eş
Türk Yapısal Çelik Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı