Aktaracağım konuları üç ana başlık altında toplayabiliriz. Korozyonun mühendislik açısından önemi, daha sonrasında korozyon masrafını ölçmek için kullandığımız yöntemler ve son bölüm de korozyonun çevresel etkileri üzerine olacak. İlk olarak önem ne demek buna bakmalıyız.
Sizin için önemli olabilir ama bir başkası için önemli olmayabilir. Ben mühendislik açısından önemden bahsediyorum. Bir şeyin masrafı yüksekse riski de önemlidir.
Korozyonun öneminden bahsederken aslında riskin yüksek, masrafın da yüksek olduğundan bahsediyoruz biz. Risk, bir olayın kazayla olma ihtimalidir ve sonuçlarının analizidir. Genelde "Risk" ile "İhtimal" birbirine karıştırılıyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil diyorlar. Ama şuna dikkat etmiyorlar ya da anlamak istemiyorlar, bir sorun olduğunda bunun çok ciddi sonuçları olabilir. Bu yüzden korozyon ihtimalinin düşük olması, riskinin az olduğu anlamına gelmez.
Korozyonda doğrudan ya da dolaylı kayıp olur. Doğrudan kayıp, sahip olduğunuz malzemenin bir şekilde kaybolması olabilir ya da bozulması olabilir. Doğrudan olmayan kayıp da verimlikteki azalma, ürün kirlenmesi gibi olabilir.
Diyelim bir boru hattınız var, 8 inç çapınsa olsun ve diyelim 362 km gibi bir uzunluğu var. İyi bir korozyon koruması söz konusu olduğunda, sadece 0.2 inç korozyon koruması yaptığınızda, 3700 Ton’dan fazla çelik kurtarmış olursunuz. Boru hattının iç kapasitesini artırıyorsunuz. İşte korozyon idaresinin güzelliği burada. Sadece 0.2 inç kurtararak bu sonucu gerçekleştiriyorsunuz.
Korozyon Ölçüm Modelleri
1922 yılında başladı korozyon ölçüm çalışmaları dünyada. "Uhlish Modeli" adı verilen bu çalışmada Uhlish’in yaptığı şey aslında akademik bir yaklaşım değildi.
Buna bir tahmin de diyebilirsiniz, bilgili bir tahmin. 1950’lerde Uhlish modelini geliştirdi ve sundu. Onun modeli muhafazakar bir modeldi. Veriler de aslında imalatçılardan geliyordu. Doğrudan imalatçılara sorular sordu, anketler vasıtasyıyla yöntemi oluşturdu. İki varsıma dayanıyordu yöntemi ve sık kullanılan malzemelerin hepsi korozyona açık olarak değerlendiriyordu. Ona göre malzemedeki tüm farklılıklar korozyon masrafıydı ve bunun değerlendirilmesi gerekiyordu. ikinci varsayımı ise boyama ve boya kullanımıydı. Bu modelleme şöyle ya da böyle işe yaradı ve dünyada Amerika’da, Japonya’da, Çin’de kullanıldı. Bir modelin eski olması gündemde olmadığı anlamına gelmiyor, günümüzde de bu modeli kullananlar var halen daha.
1960’larda”Hoar Modeli” geldi. Dr Hoar İngiltere’de kendi modelini geliştirdi. Bu modelde imalatçıya gitmek yerine doğrudan endüstri ile temasa geçmeyi tercih etti.
Hoar’n uyguladığı yöntem üretim kayıpları ile ilgili, yapısal başarısızlıklarla ilgili bilgi topladı. Şirketlerde çalışan korozyon uzmanlarına ve devlet görevlilerine, akademidekilere sorular sordu. 16 faktör belirledi korozyon masrafında önemli olan faktörler olarak. Fakat bu yöntem doğrudan korozyon masraflarını hesaplayabildi, dolaylıyı ölçemedi. Bu yöntemlerin hiçbiri Tanrı kelamı değil, hepsinin sorunlu yanları var ama sorunlu yanları olması demek değildir ki uygulanamayacaklar. Bunlar metod, bu metod da Japonya’da Çin’de kullanıldı mesela.
Daha sonra 1978 yılında Nobel ödüllü Rus tarafından “Girdi Çıktı Modeli” çıktı. Bu yöntemin anlamı her bir endüstrinin belli sektörler döngüsü olarak görülmesiydi. Bir sektörün girdisi diğer sektörün çıktısı olacaktır, örneğin çelik üretmek için kömüre ihtiyacınız var, çelik üretiminde diğer endüstrilerden gelen ürünler var ve bu ürün
de diyelim ki araba üreticilerine satılacak, bir sektörden gelen çıktı bir değer sektörün girdisi gibi. Burada en önemli plan da bir yerden geleni diğer yerden gelenle ölçmek, onun için buna Girdi Çıktı Modeli deniyor.
Bu modeli anlayabilmek için ekonomistlere ihtyacınız var, sadece mühendislerin anlayacağı bir iş değil.
Bu model üç dünyadan bahsediyor aslında.
Birinci dünya gerçek dünya, burada korozyon gerçekleşiyor. ikinci dünya varsayımsal bir dünya, burada da hiç korozyon yok. Son olarak üçüncü dünya hipotetik dünya, burada korozyon gerçekleşiyor ve korozyon koruma sistemleriniz var. Buna dayanarak bu yöntemde birinci dünyadaki korozyon masrafını ölçüyor, bunu ikinci dünyadan çıkartıyor. Baktığınızda kafanız karışabilir ama bu model işe yaradı işte.
Bu model gerçekten de doğrudan masrafı ve doğrudan olmayan masrafı ölçebiliyor.
Doğrudan olmayan masraf dediğimizde pek çok sektörün masrafına ihtiyacımız var.
Bu ne kadar karmaşık olursa olsun ABD’de, Avusturalya’da, Japonya’da kullanılmış. Avustralya’da bu yöntemi kullanan kişi benim de profesörümdü, bu yöntemde korozyon masrafı Uhlish yöntemine göre 4 katıydı mesela.
1966 yılında da “Yaşam Döngüsü Masrafı Modeli” ortaya konmuştu bir de. Sadece iktisadi kavramlara dayanıyordu. Sonuçta dört modeliniz var. Birincisi muhafaza bir model, diğer model endüstri odaklı, bir diğer modelde çok fazla belirsizlik var, çok fazla masraf katsayıları içeriyor, dolaylı masraflar ölçemiyor ama. Bir diğeri daha gerçekçi bir model en verimlisi olabilir. Bu yöntemlerden herhangi birini tercih edebilirsiniz ama sizin işbirliğine ihtiyacınız var. En başında da çevre mühendislerine ihtiyacınız var. Bu çok katmanlı bir yaklaşım.
İktisatçılara, mühendislere, çevrecilere ve çevre uzmanlarına ihtiyacınız var bu noktada.
Bu noktada dikkatinizi çekmemiz gereken “Çevresel Etki” derken neyi kastediyoruz, “Çevresel Vasıf ” derken neyi kastediyoruz önemli. Tehlikeli olan etki. Herhangi bir değişim, boya m kullanıyorsunuz bu boya kullanımı sonucunda çevreye zarar veriyorsanız artık bir çevre etkisi söz konusu ve bunu da ortaya koyabilir durumda olmanz gerekiyor. Diyelim ki çelik üretiyorsunuz ve gazları atmosfere salıyorsunuz, bunlar da toksinlerle dolu gazlar, zararlı gazlar, bu artık etki, artık bir değişiklik gerçekleştiriyorsunuz çevrede.
Herhangi bir ülkede korozif bakterilerle dolu su, çürümüş yumurta gibi kokan, bunun açık denizlere sürüldüğünden bahsediyoruz mesela. Bu su içindeki bakteriler yüzünden berbat kokuyor. Çoğunluğun umrunda değil ama bu artık çevre etkisi.
Sonrasında ölçmek istiyorlar, deniz suyu bakteri dolu, bu noktada çevresel etkiyi nasıl ölçebiliriz, bunu yapmanın bir yolu her türlü etkide bir çevre uzmanının çevresel vasıfların ölçülmesine destek olması gerekiyor. Derin suda çalışıyorsunuz diyelim, burada petrolün çıkartılması ve takviyesi için, bunların hepsi çevre vasfına yükleniyor. Sonuçta siz çevre üzerinde bir şeyler yapıyorsunuz, diyelim ki kazma esnasında korozyon gerçekleşince sonrasında bir çevresel etki haline geliyor. Bir sızıntı olduğunda denizi kirletiyorsunuz anlamında.
Yani kaplamanız, boyanız ne kadar iyi olursa olsun bir sızma varsa ortada bir sorun var ve çevresel etki var. Ben de bir model geliştirerek korozyonun, çevresel korozyonun çevresel vasıflarını ölçmek için kullanılabilir, bunları ölçmek için çalıştım ve buz yüzden kendi modelimi geliştirdim.
Bu modelde 5 maddeden oluşuyor. İlk üçü tehlike faktörünü ölçüyor, son iki tanesi de işin kontrolüne dair. Örneğin bir deniz üstü sondaj şirketine gidiyorsunuz ve yöneticisine ne tür korozyon mekanizması ile karşı karşıya kaldığını bilip bilmediğini soruyorsunuz. Emin olun biliyoruz diyeceklerdir. Bundan sonra bana bunun maliyetini söyleyebilir misiniz dediğinizde, işte bunun bilmediklerinden eminim. Korozyonun yarattığı çevresel etkilerden farkında mısınız ya da deniz altından geçen bir borunun yaratacağı hasarlar hakkında bilgi sahibi misiniz diye sorun, cevap almakta zorlanırsınız.
O zaman bu şekilde açık denizde sondaj yapmanıza izin verilmemeli, denizde bu şekilde çalışmamalısınız. Yani gerçekten ilgilendiği şeyin farkında mı, bilincinde mi yoksa ateşle mi oynuyor?
Bu insanları düşündürmeniz gerekir, eğer düşünürlerse sizlerin dinleyeceklerdir neler yapılması konusunda, aksi takdirde sunu diyeceklerdir: "Şimdiye kadar bir şey olmadı inşallah ilerde de bir şey olmaz." Benim modelimde ilk üç soruda karşınızdaki insana tehlikenin farkında olup olmadığını soruyorsunuz, son iki soruda ise işin kontrol etme boyutunu. Kontrol yöntemleri nelerdir, bunun hakkında fikriniz var mı, mesela korozyonu kontrol etmek için kaplama mı uygulayacaksınız, kimyasal bir işlem mi uygulayacaksınız, katodik koruma mı, yoksa hangisi? Eğer bunlara cevap veremiyorlarsa, gelin bir eğitim çalışmasına katılın ve öğrenin dersiniz.
Korozyonun doğrudan ve dolaylı etkileri vardır dedik, doğrudan etkiler bahsettiğimiz 4 model ile hesaplanabilir. Bunun anlamı şu değil, siz illa bir modele sadık kalmak zorunda değilsiniz, isterseniz kendi modelinizi üretin. Bu modellerin hepsinin ayrı ayrı avantajları ve dezavantajları var. İsterseniz siz de geliştirin kendi modelinizi, yeter ki tutarlı olsun ve işe yarasın. Önemli olan bu.
Asıl mesele şu, doğrudan etkiler genelde hasardır, özellikle amortisman boyutunda, servis ömrü azalmasında ciddi kayıp anlamına gelir. Dolaylı kayıp ise çok farklı faktörden oluşur. Bunların en önemlisi çevreye yönelik zarardır. Üzüntü verici bir şey, şu ana kadar biz korozyon öğretiyoruz dünyada, neredeyse 50 yıl oldu ama halen şunu görüyoruz ki, biz halen korozyonun çevresel etkisini nasıl ölçeceğimizi bilmiyoruz. Bu da biz yaptıklarımızın çevre ile etkisinin farkında değiliz anlamına gelir. Korozyon gerçekten de çevre dostu yeşil bir süreçtir. Korozyondan kurtulmaya çalıştığınızda doğaya karşı çaba sarf ettiğiniz anlamına gelir. Bu şaşırtıcı gelir çoğunlukla, korozyon iyi bir şeydir demiş oluyorsunuz. Korozyon doğal olandır. Aslen bizlerin korozyonu durdurmaya çalışmak için yaptıklarımız kötüdür. Biz çok fazla kimyasal kullanıyoruz, hiç kimseye de haber vermeden bunu yapıyoruz ve bu şekilde korozyondan kurtulmaya çalışıyoruz. Ama hayır, bu şekilde olmaz, bunları istediğiniz gibi kullanamazsınız.
Bahsettiğim 4 modelden hiçbiri korozyonun dolaylı etkisini ölçemez. Özellikle de çevre etkisini ölçmekte yetersiz kalır. 5. Model, adımı verdiğim, benim geliştirdiğim “Javaherdashti Modeli” çevresel etkilerin de ölçülmesi için bir model. Gelin bunu da ölçelim değerlendirelim diyorum.