Türk Yapısal Çelik Derneği kuruluşunun 28. yılında 15. seçimli Olağan Genel Kurulunu 20 Şubat 2020 Perşembe günü Ramada İstanbul Asya Otel’de gerçekleştirdi ve üç yıl sürecek yeni bir döneme başladı. Tüm sorunlara rağmen her yeni dönem, yeni bir heyecan yeni bir şevktir.
2020 yılına ekonomik açıdan sıkıntılı bir şekilde girerken, Ocak ayında bölgede adeta bir deprem fırtınası yaşadık. Bizler Suriye’de yürüttüğümüz sınır ötesi harekattaki şehitlerimize üzülürken, bir de bütün dünyayı sarsan Coronavirüs (Covid-19) salgını çıktı.
Yeni dönem böyle bir ateş çemberiyle başladı.
Geçen sayımızda "Sektörün 2019 Karnesi" başlığı altında ülkemizdeki ekonomik durum ile çevremizdeki siyesi gelişmelere değinmiştik. Bu nedenle burada üç konuya değineceğiz: Geçen üç aylık dönemde öne çıkan, deprem ve çelik, Coronavirüs salgının ekonomimize etkileri ve son olarak da öngörülen faaliyet programı.
Deprem ve Çelik
Ocak 2020 ayında Türkiye’de ve dünyada meydana gelen depremler nedeniyle kamuoyunun depreme ilişkin algılarının açık olduğu bu dönemde bir zirve düzenlenmesinin, toplumun bilinçlendirilmesi açısından yararlı ve etkili olabileceği değerlendirilmiştir.
Deprem ve Çelik Zirvesi 20 Şubat 2020 tarihinde yaptığımız Genel Kurul’da görüşüldü ve Kurul Tutanağına aşağıdaki şekilde yansıdı:
"14.4 "Deprem ve Çelik Zirvesi"nin zamanlama ve ülkemizdeki çelik bilincinin arttırılması açısından ne kadar önemli ve gerekli olduğu vurgulandı. Yaklaşık Mart ayı sonunda yapılması planlanan bu zirve için;
14.4.1.Finansman bulunmasının gerekliliği belirtildikten sonra, sponsorluk konusunda öncelikle üyelerimizin, daha sonra tüm ilgili tarafların bilgilendirilmesi,
14.4.2. Zirveye kısa süre kaldığı da göz önüne, derhal "Deprem ve Çelik" Çalışma Grubu kurulması, çelik yapıların avantajlarını göstermek için bir model seçimi, tasarımı ve ön fizibilitesi çalışması yapılması, kararlaştırıldı."
Zirvenin amacı; depremde can kaybı ve maddi kayıpların sıfıra yaklaştırılması için, mevcut durumda yapılarımızın depreme yeterince dayanıklı olmama nedenlerini bilimsel ölçütlere göre değerlendirmek ve çözüm önerilerini kamu kurumlarından son kullanıcıya kadar ilgili tüm taraflarla paylaşmaktır.
Bu amaçla, Genel Kurul kararı paralelinde, sadece zirve için hazırlık yapmak üzere değil, aynı zamanda çelik yapıların avantajlarının ileride kamu ve özel kurumlar nezdinde tanıtımını yapmak ve kullanım alanını genişletmek amacıyla çalışmak üzere "Deprem ve Çelik Çalışma Grubu" oluşturuldu.
Depremlerden sonra veya dünyanın bu yıl tanıştığı küresel Covid-19 salgını nedeniyle çok kısa sürede barınma mekanları, hastaneler v.b. binaların sağlanabilmesi için dönüştürülebilir yapılar önem kazanmaktadır. Önceden planlanmak şartıyla çeliğin bu konuda sağlayacağı avantajlar mevcut uygulamalardan da görülmektedir.
Coronavirüs Salgınının Ekonomimize Etkileri
İlk olarak Aralık 2019 ayında Çin’in Wuhan kentinde başladığı tespit edilen yeni tip coronavirüs (Covid-19), 21 Ocak-3 Şubat arasında kutlanan ve Çin’in en önemli bayramlarından biri olan Yeni Yıl Bayramı sırasında salgına dönüştü. Şubat ayı sonlarına doğru Türkiye’nin de gündemine gelmeye başlayan Coronavirüs kısa sürede Antarktika hariç tüm kıtalara ve 179'ün üzerinde ülkeye yayıldı.
Türkiye’deki 11 Mart 2020’den itibaren tespit edilmeye başlayan Corona virüsü (Covid-19) salgını bir yandan ülkemizde etkinliğini arttırırken, diğer taraftan küresel boyutta yayılmaya ve yıkıma devam etmektedir. Ne zaman sona ereceği konusunda belirsizliğin hâkim olduğu bu salgının süresi kestirilemese de en az 12 ay sürecekmiş gibi hazırlıklı olmakta yarar olduğu kanaatindeyiz.
Tüm üyelerimizin, panik olmaksızın Covid-19 ile ilgili önlemleri aldıklarına inanıyoruz. Bununla birlikte, bu salgınının kısa sürede ekonomimizi de olumsuz yönde etkileyeceği bilinen bir gerçektir.
Sektör olarak, salgının ekonomik etkilerinin ulaşabileceği boyutları tespit etmek, buna göre gerekli önlemleri almak ve devlet-sektör işbirliği kapsamında kamudan alınmasını isteyeceğimiz önlemleri belirlemek üzere üyelerimizle diyalog başlatıldı, görüş ve önerileri soruldu. Hatta buna, ileride –dilerim olmaz ama- daha vahim bir tablo ile karşılaşılırsa kamuya verebileceğimiz (geçici olarak hastaneye dönüştürülebilecek yapılar, Çin’deki gibi süratli hastane yapımı, İtalya’daki gibi her mahallede oluşturulabilecek acil müdahale birimleri ve benzeri) destekleri de eklemek uygunolacaktır. Önceden planlamanın, karşı karşıya kaldıktan sonra alınacak önlemlerden çok daha etkili ve yararlı olacağı şüphesizdir.
Coronavirüs Salgınının Küresel Yapısal Etkileri
Bu konuda çeşitli tezler ileri sürülmektedir. Dünya üzerindeki 206 ülkeden 179’unda görülen bu salgın virüsün ilk kez küresel tehdit olduğunu göstermiştir.
Bu tehdidin olası küresel yapısal etkilerini görebilmek için, dünyanın 20. yüzyılın başlarından itibaren geçirdiği evrime göz atalım:
Sıcak Savaş Dönemi. Yüzyılın ilk yarısında önce Birinci Dünya Savaşı’nda (28 Temmuz 1914 - 11 Kasım 1918) 10 milyon asker 6,6 milyon sivil öldü ve akabinde yaşanan İkinci Dünya Savaşı’nda (1 Eylül 1939 - 2 Eylül 1945) ABD tarafından nükleer güç kullanıldı ve asker sivil 60-65 milyon insan öldü. 31 yılda 3 milyonu Osmanlı’dan olmak üzere yaklaşık toplam 80 milyon insan öldü ve geriye ekonomik ve sosyal açıdan perişan bir dünya kaldı.
Soğuk Savaş Dönemi. Bu yıkımın devam etmemesi için 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler kuruldu.
Kriz Yönetimi Dönemi. Nükleer silahların korku saldığı soğuk savaş dönemini bitirme çabaları 1990 yılında Varşova Paktı’nın, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlandı.
Bugün yaşanan Coronavirüs salgınında belki 80 milyon insan ölmeyecek ama bu sefer tüm ülkelerin katıldığı bir küresel savaştan çıkmış gibi, 1 ekonomik ve sosyal açıdan bitik bir dünya kalacak insanlığın eline. Bu durumda muhtemeldir ki;
Küresel virüs veya biyolojik tehdit karşısında, Dünya SağlıkÖrgütü küresel boyutta daha aktif rol üstlenebilir.
İngiltere önceki Başbakanlarından Tony Blair ve Gordon Brown’ın yaptığı açıklamalarda 2-3 da değindiği gibi Covid-19 salgınının neden olduğu küresel sağlık ve ekonomik kriziyle mücadele edebilmek için, küresel kaynakların tek elden yönetilmesini sağlamak üzere Tek Dünya Devleti yaklaşımına doğru gidilebilir.
Tek Dünya Devleti’ne mi Gidiyoruz?
Dünya üzerinde bazı kaynaklara göre ilk defa David Rockefeller (1915-2017) dile getirildiği ifade edilen "Tek Dünya Devleti" fikri bu sefer gerçek bir küresel tehdit karşısında Tony Blair ve Gordon Brown tarafından telaffuz edilmeye, G20’de görüşülmeye, ikili görüşmelerle pişirilmeye başlandı. Bazı okurlarımızın "İyi de bu konunun sektörümüzle ne ilgisi var?" dediklerini duyar gibi oluyorum.
Bir zamanlar dünya küreselleşiyor denildiğinde, "Küreselleşme kötüdür" diyenler bu fenomeni durduramadılar ve birçoğu gelişmeleri önceden kestiremediği için doğru pozisyon almadılar ve küreselleşmenin çarkları arasında hırpalandılar, çünkü değişime hazır değildiler.
Bu küresel salgın tehdidi sonrasında dünya düzeninde köklü değişikliklerin olması da kaçınılmaz. Tek Dünya Devleti hakkındaki gelişmeler de tüm ülke ve bilhassa sanayicilerimiz ve iş insanlarımız tarafından yakından izlenmeli, olasılıklar değerlendirilmeli, gerekirse doğru zamanda doğru pozisyon alınmalıdır. Özetle hazırlıklı olunmalıdır. Aksi takdirde, masum bir şekilde corona ile küresel mücadele diye başlayan bu zorunlu gelişmeler güçlü ülkeler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilir, elinde silahtan güçlü corona sopası olan bazı ülkeler BM’deki imtiyazlı 5 daimi üye gibi köşe başlarını tutarken, bazılarına sus payı verilir, bazılarına ise tutulmayacak vaatler veya elma şekeri dağıtılabilir.
Bu birliğe dahil olmanın bedeli iyi hesaplanmalıdır. İnsanî düşüncelerle yola çıkılan bu gelişme, siyasi olmaktan çok ekonomiktir.
Onun için tüm sektörün de uyanık ve dikkatli olması şarttır.
Faaliyet Programı
Yazımızın başında da belirtildiği gibi bu yıla ekonomik açıdan sıkıntılı bir şekilde girerken, Ocak ayında bölgede adeta bir deprem fırtınası yaşadık, Suriye’de şehit düşen vatan evlatlarına üzülürken, bir anda kendimizi bütün dünyayı sarsan Coronavirüs (Covid-19) savaşının içinde bulduk.
"Her gecenin bir sabahı vardır" inancıyla çalışmalarımızı Covid-19 salgını nedeniyle oluşan yeni ortama uyumlu hale getirerek sürdürüyoruz. Planlı faaliyetlerimiz hakkındaki ayrıntıları, taşlar biraz daha yerine oturduktan sonra gelecek sayıda paylaşacağız.
Ancak bu sayıda öne çıkan şu önceliklerin altını bir kez daha çizmek istiyorum:
Coronavirüs (Covid-19) tehdidine karşı sizlerin, ailelerinizin ve çalışanlarınızın sağlığı bizim için birinci önceliğe sahiptir. Lütfen dikkat ediniz, panik olmadan önlemlerinizi alınız.
Covid-19 salgınına ve depreme karşı, hatta ikisinin aynı anda olması olasılığına karşı dahi hazırlıklı olalım.
Bu salgın sona erdiğinde karşılaşacağımız ekonomik ve sosyal yıkıntılarla yüzleşmeye ve buna bağlı olarak oluşması muhtemel yeni dünya düzenine karşı hazırlıklı olalım
Ekonomik açıdan tüm ülkemizi ve insanlığı zor günler bekliyor. Bu krizden; Birlik, Beraberlik ve Dayanışma ile çıkacağımıza inancımız tamdır. Diyaloğumuzu arttıralım, isteyelim ki olsun.