11-12 Kasım 2020 tarihlerinde, online ortamda düzenlenen 21. Yapısal Çelik Günü’nün “İnşaat Sektörü Kabuk Değiştiriyor” temalı gününde katılımcılara seslenen Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, sektörde yaşanan değişim sürecine ve holdingin faaliyetlerine değindi.
Online ortamda yoğun bir katılımla gerçekleşen 21. Yapısal Çelik Günü’nün “İnşaat Sektörü Kabuk Değiştiriyor” temalı gününün açılışında konuşan Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, sektörle ilgili gözlemlerini, sektörün gelecekteki rotasını ve Türkiye’nin sektördeki yerine dair bilgileri katılımcılarla paylaştı. Tosyalı’nın konuşmasından bazı satırbaşları şu şekilde:
Türk Yapısal Çelik Derneği olarak Yapısal Çelik Günleri’ne yıllardır aralıksız devam ediyorsunuz. Bu etkinliklerin sektöre büyük değer kattığını düşünüyorum. Tüm yönetim kurulu üyelerine, katılımcılara ve tecrübelerini bizlerle paylaşan akademisyenlere teşekkür ediyorum.
Çelik sektörü dediğimiz zaman aslında çok geniş bir sektörden söz ediyoruz. Çelik, insanlık tarihinin uzun bir bölümünde yaşamın ayrılmaz bir parçası, aynı zamanda geleceğimiz. Bu çerçeveden baktığımızda ülke olarak ilk çelik tesisini Kardemir ile kurmuşuz. Bu tesis 1937-38’de kurulmasına rağmen o günden bu yana çelik sektöründe dünyada büyüklük olarak üst sıralardayız ancak nitelik olarak arzu ettiğimiz noktada olduğumuzu söyleyemem.
Çelik sektörünü konuşurken bir yandan da bu sektördeki dönüşümü ve değişimi analiz etmemiz gerekiyor. Ülkelerin gelişmişlik seviyeleri arttıkça çeliğin niteliği de değişiyor. Türkiye’de demir-çelik sektörünün üretimi, 10 yıl öncesine kadar yıllık olarak %70 uzun ürünler, %30 ise yassı ürünlerden oluşuyordu. Ürettiğimizin büyük bir kısmını ihraç etmek, gelişen Türkiye’nin ihtiyaçları olan yapısal ve yassı çeliğin büyük bir kısmını da ithal etmek zorundaydık. Böyle ters bir yapıya sahiptik. Tosyalı Holding ve diğer yatırımcılar bu gerçeği gördüler. Ardından sektörde Türkiye’nin gerçek ihtiyacı olan ürünlere yapmaya karar verdik.
YENİ YATIRIMLARA BAŞLADIK
100 Yılın Krizi olarak adlandırılan, ABD’de başlayan, bankacılık ve borsa sektörüyle büyüyen ekonomik kriz dönemine rağmen biz Türkiye’nin ilk yassı çelik yatırımını yapan özel şirket olduk. Arkasından diğer yatırımcılar da devreye girdiler. Bugün itibariyle yassı çelik ve uzun çelik üretimini dengelemiş durumundayız. Yeterli mi? Hayır değil. Bunun için yeni bir yatırım kararı aldık. Osmaniye’deki 2 milyon tonluk yassı çelik üretim kapasitemize, İskenderun’da 4 milyon ton daha yassı çelik kapasitesi eklemek üzere çalışmalara başladık. 22-23 ay sonra da bu yatırımı üretime dönüştüreceğiz. Bu sayede yılda 6 milyon ton yassı çelik üretebilir hale geleceğiz. Diğer taraftan, Cezayir tarafına baktığımızda bu ülkede 4 milyon ton/yıl kapasiteyle üretim yapıyoruz. Dünyanın en büyük DRI reaktörünü Cezayir’de inşa ettik. Şu an itibariyle hem Cezayir’in hem de Afrika’nın en büyük sanayi tesisine sahip durumdayız. Bu ülkede yeni bir DRI yatırımına başlamak üzere çalışmalarımız sürüyor. Tahminimce 2021 yılı içerisinde 2,5 milyon tonluk DRI modülünün yatırımına başlayacağız. İki yıl sonra Türkiye ve Cezayir’deki tesislerimizde yılda 10 milyon tonun üzerinde üretim yapacağız. Üç yıl sonraki hedefimiz ise 12,5 milyon ton/yıl üretim yapabilen bir Türk şirketi olarak dünya sahnesinde yer almak.
Demir ve çelikten bahsettiğimiz zaman neden yurt dışında yatırım yapıyoruz bunu da anlatmak isterim. Şu an Senegal ve Angola’da da yatırımlarımız devam ediyor. Angola’daki demir cevheri yatırımımızla kendi ihtiyacımızı karşılamak istiyoruz. Bu yatırımlarımızla ayrıca dünya demir-çelik sektörüne hammadde temin edebilir bir şirket yapısında olmayı hedefliyoruz. Çok kısa süre içerisinde bunları gerçekleştireceğiz. Sektörde artık çok ciddi değişim ve dönüşüm süreçleri yaşanıyor. Bugün demir-çelik sektörüne baktığımız zaman bundan sonra ultra hafif ancak yüksek dayanıklılığa sahip ürünlerin daha fazla talep edildiğini gözlemliyoruz. Kentleşmenin getirdiği daha nitelikli ürünlere ihtiyaç var. Mobilya sektöründen tutun da dekorasyon endüstrisine kadar yüksek nitelikli ve özel kaliteye sahip çelik ürünlere ihtiyaç bulunuyor. Yine demir-çelik sektöründeki dijitalleşmeyi hiçbir şekilde göz ardı edemeyiz. Dijitalleşme, iletişimdeki rahatlık, aslında demir-çelik sektörünün her alanında yerini alıyor. Oturduğumuz yerden dünyanın her yerindeki tesislerimizi yönetebiliyoruz. Tesislerin içerisindeki ekipmanlarımız da kendi arasında dijitalleşmenin getirdiği rahatlıkla haberleşebiliyor. Bu durum, üretimin her aşamasını kalite anlamında kontrol etme imkânı sağlıyor.
YAN ÜRÜNLERİ BAŞKA ENDÜSTRİLERE SUNUYORUZ
Bu gelişmelerin yanı sıra artık “Yeşil Çelik” dönemini de göz ardı etmiyoruz. Karbon nötr üretimler, hiçbir yatırımımızın göz ardı edilemeyecek bir özelliği. Yaptığımız çalışmalarla demir-çelik sektöründe daha önce atık olarak tanımlanan ürünlerin bugün yan ürün olarak tanımlandığını görüyoruz.
Biz artık bu yan ürünleri yine başka endüstrilerin hizmetine sunuyor ve sıfır atık ile çalışıyoruz. Bunlarla beraber artık ulusallaşmayı sektör olarak göz ardı etmememiz gerekiyor. Yıllardır bir globalizasyon süreci vardı. Bugün itibariyle Çin’in çelik üretimi dünyanın geri kalan kısmının toplamından fazla. Artık ülkeler şunu görmüş durumdalar: her ülke kendi çelik endüstrisini başlatmak için çaba sarf ediyor ve ülkelerine çelik yatırımcılarını davet ediyorlar. Bugün Tosyalı Holding olarak önümüzde yatırım davetleri var. Netice olarak Türkiye’de inşaat demiri yapıp dünyanın dört bir yanına aralıksız gönderemeyiz. Şu an rakibimiz olan birçok ülke geçmişte bizim pazarımızdı. Eğer biz değişimi, dönüşümü, kentleşmeyi ve lokalleşmeyi göz ardı edersek, kendi piyasası içerisine hapsolmuş bir çelik endüstrisi olarak kendimizle baş başa kalırız. Bu nedenle bir yandan dünyadaki talepleri takip etmemiz ve ülkelerin büyümeleriyle beraber ihtiyaçlarını görmemiz gerekiyor. Bu kriterlere uygun olarak o coğrafyalarda üretim ve yatırım yapmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Biz kendi adımıza bunu başarabildiğimiz kanaatindeyiz. Bir yandan da Tosyalı Holding olarak ana yatırımcı olmak kaydıyla güçlü ortalıklar kuruyoruz. Gittiğimiz coğrafyalarda o bölgelerin lokal güçleriyle, oranın dinamiklerini kullanmak şartıyla yatırımı hedefliyoruz. Çünkü, her ülkenin talep dinamikleri çok farklı. Türkiye’deki maliyetlerinizle daha az gelişmiş ve fakir bir ülkedeki talepleri rahat karşılayamazsınız. Bu sürdürülebilir olmaz.
Özellikle bu aşamalarda Türkiye’deki bütün değişimi karşılayacak yatırımları planladığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. İskenderun’daki yatırımımız çok uzun yıllar Türk çelik endüstrisinin ve iş ortaklarımızın taleplerini rahatlıkla karşılayacak ürünler içeriyor.
Önümüzdeki yıllardaki değişimi, gelişimi ve büyümeyi ön görerek üreteceğimiz çelik kalitesinin beklentileri rahatlıkla karşılayacağını biliyor ve etrafımızdaki sanayi kümelenmesine de çok önem veriyoruz.
İskenderun, Osmaniye, Cezayir ve Senegal’de olsun, her bulunduğumuz coğrafyada etrafımızda bir sanayi kümelenmesi oluşuyor. Oradan da çevremize halka halka hizmet veriyoruz. Türk çelik sektörü ve Tosyalı Holding, sektörün gelişimine paralel yatırımlarına devam edecektir.