11-12 Kasım 2020 tarihlerinde, online ortamda düzenlenen 21. Yapısal Çelik Günü’nün ikinci gününde Makina Yüksek Mühendisi Selami Gürel, “Fabrikada tam Bitirilmiş Çelik Karkaslı Çok Katlı Modüler Binalar” başlıklı sunumuyla katılımcılara seslendi.
Selami Gürel, 21. Yapısal Çelik Günü’nde gerçekleştirdiği sunumda, henüz Türk üreticiler tarafından imal edilmeyen ancak imal edilmesi halinde OSM (Off Site Manufacturing) ürünlerin büyük gelir sağlayabileceğini söyledi. Gürel, özellikle işçilik ücretlerinin çok yüksek olduğu Avrupa pazarında şirketlerimizin tercih edileceğini belirtti. ENG Metal Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Gürel’in konuşmasından bazı satırbaşları şu şekilde:
Modüler yapılarla ilgili sunumumda, katılımcılara maddi kazanç sağlayabilecek konuları paylaşmak istiyorum. Yapacağım anlatım, parası olan müşterilerle ilgili. Konumuz çelik yapılar, bizler çelikten bir şeyler üreten insanlarız. Çelik yapıyı, Türkiye’de muhtelif şekillerde yaptık. Şantiyede monte edilen ağır çelik karkaslı binalar yaptık. Örnek olarak Maldivler’de hastane inşaatı gerçekleştirdik. Tüm yapı Türkiye’de tasarlandı ve imal edildi. Ardından Maldivler’e sevk edildi ve sahada Türk işçilerimizle monte edildi. Bu yıllardır hepimizin yaptığı bir uygulama. Tabii bu montajı gerçekleştirmek için 100 kişiyi de bu ülkeye götürdük. Ana yüklenici de bizim işçilerin dışında, yine 100’e yakın betoncu, sıvacı, elektrik ve mekanik tesisatçı ve cepheciyi de götürmek zorunda kaldı. Mevcut ortamda, bundan sonra işçimizi yurt dışına götürmemizin çok kolay olmayacağı ortada. Belli ülkeler dışında işçimize oturma ve çalışma izni alınması artık imkânsız gibi. Peki, işçimize nasıl iş bulacağız? Bence inşaat işçilik ücretleri çok yüksek olan yani zengin ülkelerdeki müşterileri hedeflememiz gerekiyor. Hedefimiz OSM, yani “Off Site Manufacturing” olmalı. OSM ne demek? OSM yapının %95’inin şantiye dışında bir fabrika ortamında bitirilmiş olması, şantiyede sadece ufak dokunuşlarla işin tamamlanmasıdır. Bahsettiğim yapılar tek katlı değil çok katlı. Maliyeti yüksek bir iş, nakliye nedeniyle maliyet de artıyor. Bu pahalılık ancak pahalı ülkelerde karşılanabiliyor. Örnek olarak, dünyanın en yüksek modüler kulesi olan Londra’daki Croydon House’u verebiliriz. 44 katlı bir yapı. Londra’nın pahalı ve kalabalık bir arsası üzerine, şantiye binası kurmanıza dahi izin verilmeyen bir alanda 44 kat nasıl yapılır? Bu yapının inşaatı şu şekilde gerçekleşti: deprem ve rüzgâr yükleri için standart bir betonarme çekirdek yapıldı. Bütün odalar tam bitmiş hacimsel modüller olarak bir fabrikada imal edildi ve sahaya sevk edildi. Sevk edilen tam bitmiş bir oda. Ağırlığı en fazla 8 ton. Sahada kule vinçle üst üste cıvatalandı, tabii çekirdeğe de bağlandı. Bu imalatı yapan fabrikaya baktığınızda içi boş, kapalı bir tesis görüyorsunuz. Burada önce duvar panellerini üretiyorlar. Sonra paneli birbirine bağlayarak dikdörtgen prizma formunda hacimsel modülü, tesisatı, kliması, duvarı, boyası, kapısı, çerçevesi, mobilyası, yani her şeyi ile tamamlıyorlar. Sahada ise, sadece kule vinçle tırdan modülü kaldırıp monte ediyorlar.
Lüks bir bina dediğimiz zaman, mimarın yaklaşık 5 metre gibi oda genişliği istediğini görüyoruz. Tır genişliğinden bahsetmiyoruz. Bunu nakledebilmek Türkiye’de kara yoluyla mümkün, bir şekilde gemiye de yükledik diyelim. Ancak gittiğiniz yerde limandan şantiyeye kadar akıllı bir çözüm yaratılması gerekiyor. Bunun bedelini ödeyebilecek müşterilere satış yapmamız gerekiyor. Bugün Londra’da, seramik ustasının saat ücreti en az 60-70 sterlin arasındadır. Bu ustanın Londra’nın yağmurlu ve rüzgârlı ortamında çalışamayacağı günler bile maliyetleri büyük ölçüde artırır. Türkiye’de bunun yapılıp ihraç edilmesini hep birlikte sağlamalıyız. Sadece yapısal çelikçiler değil. Bu işi tüm ilgili inşat malzemesi üreticilerinin katkısıyla yapmalıyız. Rahmetli Turgut Özal, “Turizm denize atılan bir taş gibidir, halka halka büyür.” demişti. Bunun böyle olduğunu gördük. Ülkece ciddi bir gelirimiz oluştu. Modüler konutlar işi de buna benziyor. Bir tek nakliye problemimiz var. Biz bu ürünü Türkiye’ye satamayız, şansımız yok. İstanbul’da bir inşaat yapıyorsanız bir şekilde yolu kapatıp, vinci de getirerek inşaatı yapıyorsunuz. Kimse de gelip “Ne oluyor?” diye sormuyor. Yurt dışında saat 18.00’den sonra çekiç sesine bile izin vermiyorlar. Bu şartlara uyum sağlayabilmemiz için mutlaka OSM imalata geçmeliyiz.
Mimarın sürecin içerisinde olması şart. Modüler binaya uygun tasarım yapacak mimarlar lazım. Geçen sene Almanya’dan bir proje geldi. Üç katlı bir bina istediler. Almanya için bu projeyi gerçekleştirelim dedik. Mimar Berk Arınç/ARNC Mimarlık ile bir tasarım gerçekleştirdik. Bina 3,5m ve 3,0m genişlikte modüller halinde tasarlandı. Çelik karkaslı bir imalat yaptık. Tam bitirdik ve mobil vinçle nasıl kolayca indirilip kaldırıldığını gördük. Tabii çelik yapı sehimlerinden dolayı sıvalı iç kaplamalarda çatlaklar oluştu. Anladık ki sehimler minimumda olacak şekilde güçlü karkas gerekiyor. Konteyner tipi piyasada birçok ürün var. Konteyner demek kalıcı konut demek değil. Gerek statik açıdan, gerek bina fizyolojisi açısından gerçek anlamda kalıcı bir konut yapıyorsunuz sonuçta. Ayrıca bu modülü naklederken indirip bindirirken de hiçbir çatlak dahi oluşmamalı. Yine eğer çok kata çıkıyorsanız, bir gemide üst üste dizilmiş konteynerlerin devrilmesi gibi ciddi riskler var.
Düşünün, çelik kutu profil ve karkas üreticileri ile inşaat malzemesi üreticileri bir araya gelseler, bu konuda uzmanlaşmak üzere büyük ve kapasiteli bir firma oluştursalar, malzeme temincileri bir süre için malzemelerine finansman sağlasa, firma da işçiliği finanse etse, o zaman göreceğiz ne kadar doğru bir iş yaptığımızı. Eğer bu gerçekleşirse, sektördeki herkes para kazanacaktır. Avrupalının konutlarını işçimizi gurbete göndererek değil, ülkemizde, evimizde imal edip satacağız. Bunun için nakliye bizi engelliyorsa, bir destek almamız lazım. İngiltere, Almanya, Fransa ve İskandinav ülkeleri doğru pazar.
Bu konuda ben şahsen çok ümitliyim. Bu hepimizi disipline eden bir konu aynı zamanda. Oradaki standartlara uyum sağlayacağız. Gelişeceğine inanıyorum. Pazarımız Türkiye değil. İhracatın nakliye anlamında desteklenmesi gerekiyor. Çelik kutu profil veya inşaat malzemesini, ham şekilde ihraç ettiğimizde çok üzülüyorum. Bunun yerine, mümkün olduğunca fazla katma değer katarak, binayı tam olarak bitmiş şekilde ihraç etmeliyiz.