Çok sayıda ülke ve şirket 2050 yılında net sıfır hedeflerine ulaşmayı taahhüt etti. Birleşmiş Milletler iklim değişimi müzakereleri sürecinde belirlenen Ulusal Niyet Beyanları da düşük karbon ekonomisini hayata geçirecek bir sürece işaret ediyor. Fakat iklim konusundaki taahhütlerin yerine getirilmesi için bugüne kadar atılan adımlar yetersiz. Karbon emisyonları artmaya devam ederken, yükselen enerji ve gıda fiyatları, daha fazla geç kalacak zamanımız olmadığını gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency - IEA), Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (International Renewable Energy Agency - IRENA) ve Birleşmiş Milletler İklim Yüksek Temsilcileri (UN Climate High- Level Champions) tarafından hazırlanan Atılım Gündemi Raporu (The Breakthrough Agenda Report) liderlere, yöneticilere ve bireylere atılması gereken adımlara yönelik kritik öneriler sunuyor.
Raporun öncelikle dikkat çektiği konu; iklim krizi ile mücadelede uluslararası iş birliğinin önemi. Dünya gazetesinden Didem Eryar Ünlü’nün haberine göre; hükümetlerin ve şirketlerin birlikte aksiyon alması, düşük karbon ekonomisine geçişte çok önemli bir rol üstleniyor. Raporda; iş birliğinin inovasyonu hızlandıracağına, yatırım potansiyelini artıracağına dikkat çekiliyor. Atılım Gündemi Raporu’nda özellikle enerji, hidrojen, ulaşım, çelik ve tarım sektörlerinin küresel sera gazı salımlarının yaklaşık %50’sinden sorumu olduğu belirtiliyor.
Rapor; bu sektörlerde sürdürülebilirliğin sağlanması ve Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşılabilmesi için, yatırım bilgi ve teknoloji alanlarında iş birliklerinin önemini ortaya koyarken, düşük karbon ve temiz teknoloji altyapılarının yaygınlaştırılmasının aciliyetini de hatırlatıyor.
Atılım Gündemi Raporu’na göre beş sektörde atılması gereken adımlar;
1 - Enerji sektörü
Enerji sektörü küresel salımların yaklaşık %23’ünden sorumlu. Bu rakam 2010 yılından bu yana yaklaşık %10 oranında artış göstermiş durumda. İklim ve sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleşmesi için enerji sektörü karbon emisyonlarının 2030’a kadar %50 oranında düşmesi gerekiyor. Bu hedefe ulaşmanın yolu; 2030 yılına kadar her sene yaklaşık %8’lik bir azalmanın gerçekleşmesi elektriğe erişim oranının %100’e çıkarılması ve yeşil dönüşüm yatırımlarının her yıl %25 oranında artırılmasından geçiyor. Bu süreçte, gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere enerjiye erişim ve sürdürülebilirliğe geçişin önündeki sosyoekonomik engellerin ortadan kaldırılması şart. 2030 yılına kadar 8 TW’lık yenilenebilir enerji kapasitesinin hayata geçirilmesi için gerekli yatırımların harekete geçirilmesi çok önem taşıyor. Bunun yanı sıra, ülkelerin düşük karbonlu temiz enerjinin payını artırmak için fırsatları değerlendirmesi, enerji sektöründe esnek çözümler üretmesi ve yüksek miktarlarda enerji tüketen araçlar için minimum enerji performansı standardı getirmesi de gerek olan diğer önlemler.
2 - Ulaşım sektörü
Ulaşım sektörü küresel salımların yaklaşık %10’undan sorumlu. Bu oran, 2010 yılından bu yana %13 oranında bir artışa denk geliyor. 2030 yılına kadar bu salımların yaklaşık üçte birinin düşmesi gerekiyor. Bu süreçte kamusal şarj altyapısının 10 kat genişlemesi gerekiyor. Bu hedefe ulaşmak için şirketlerin yeni teknoloji yatırımlarını hızlı bir şekilde artırmaları öncelik taşıyor.
Karayolu taşımacılığında, ülkelerin ve üreticilerin hedeflerini uyumlu hale getirmesi; yeni araçların sıfır emisyonlu olması için net tarih belirlemesi şart. 2021 yılında sıfır emisyonlu araçlar küresel otomobil satışlarının yaklaşık %9’unu oluşturuyor. Bu oranın 2030 yılına kadar yaklaşık %60’a ulaşması gerekiyor. Bu alanlarda özellikle gelişmekte olan ülkelere destek sağlanması önemli.
3 - Hidrojen
Hidrojen üretimi ve kullanımı toplam karbon salımlarının yaklaşık %1,5’inden sorumlu. Yenilenebilir ve düşük karbonlu hidrojen üretimi ise salımların %1’inden daha azına denk geliyor. Yenilenebilir hidrojeni kullanmak için oluşturulan hedefler ise toplam hidrojen talebinin sadece %3’ünü oluşturuyor.
Şirketlerin; hidrojenin halihazırda kullanıldığı sektörlerde fosil yakıt kullanımını sonlandırması ve çelik, nakliye, enerji depolama alanlarında hidrojenin kullanımını sağlayacak yeni uygulamaların yerleşmesi için iş birliği yapması önem taşıyor. Öte yandan hidrojen bazlı çözümlerin yaygınlaştırılması, uluslararası mutabakat sağlanması ve standartlar oluşturulması gerekiyor.
4 - Çelik sektörü
Çelik sektörü toplam salımların yaklaşık %5’inden sorumlu. Sektör emisyonları 2010 yılından bu yana her sene %15 oranında artış gösteriyor. Çelik sektörü kaynaklı karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar dörtte bir oranında düşmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra çelik üretimindeki doğrudan emisyon yoğunluğunun da 2030 yılına kadar %30 oranında düşürülmesi lazım. Bu hedefi gerçekleştirmek için yatırımların artırılması ve geliştirilmesi; çelik üreten bölgelerde ticari boyuttaki projelerde iş birliklerinin sağlanması gerekiyor. Üretici ve tüketici ülkeler arasında uluslararası sahada rekabet edebilecek “net sıfır çelik” üretimi konusunda anlaşma sağlanması; ortak tanımların ve standartların belirlenmesi de çok önemli.
5 - Tarım sektörü
Tarım kaynaklı emisyonlar toplam emisyonların yaklaşık %17’sini oluşturuyor. Bu salımlar 2000 yılından bu yana her sene yaklaşık %1 oranında artış gösteriyor. Tarım faaliyetleri ve toprak kullanımından kaynaklanan salımların %27’si uluslararası ticareti yapılan ürünlerden geliyor. 2030 yılına kadar bu salımların %20 oranında azalması ve tarım için yeni toprak kullanımının sona ermesi gerekiyor.
Raporda, küresel gıda arzının %30’unu sağlayan küçük çiftçilerin önemi vurgulanıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki küçük çiftçilerin yatırıma erişiminin artırılması gerektiğinin altı çiziliyor. Bu süreçte akıllı ve verimli tarımsal yöntemleri geliştirmek ve yaygınlaştırmak için yeni yatırımlara ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.