TR|EN
Güncel
Steelorbis
Depreme Dayanıklı Binalar
E-Bülten Aboneliği
Tevfik Seno Arda Lisesi
Yayınlar > Çelik Yapılar
Sayı: 31 - Mart 2012

Söyleşi


Double Tree By Hilton Avcılar'ın mal sahibi Nedret OGAN:

"BU YAPI TÜRKİYE'NİN GERÇEĞİDİR"

Çelik Yapılar Dergisi'nde çelik yapı projelerimizi hep projenin mimar ve mühendisleri ile görüşmeler yaparak derledik. Ama bu kez bir değişiklik yapıp çelik yapının mal sahibinin sözlerine kulak verelim istedik ve Double Tree By Hilton Avcılar binasının mal sahibi Nedret OGAN'ı sayfalarımıza konuk ettik.
Double Tree By Hilton Avcılar'ın mimari projesi Uras+Dilekçi; Mimarlar, Durmuş DİLEKÇİ, Emir URAS, Fikret SUNGAY tarafından gerçekleşti. Yapının statik mühendisliğini Yapı Teknik; İnş. Müh. şakir TEKER, İnş. Müh. Halil İbrahim BOZTEPE üstlendi. İmalat ve Montajı Gülermak A.ş., Proje Müdürü Deniz BAKAN, şantiye şefi Erdal GEDİK tarafından yapıldı. Mal Sahibi: Sonkar Otomotiv; İnş. Müh. Nedret Y. OGAN.
Taşıyıcı sistemi çelik konstrüksiyon olarak tasarlanan yapı, tümüyle çelik konstrüksiyondan oluşan yapılar arasında Türkiye'nin en yüksek çelik binası olma özelliğini taşıyor. Üç bloktan oluşan yapının toplam inşaat alanı 28.700 m2. 29 kat çelik olmak üzere toplam 32 katlı. 110 metre yükseklikte.
Double Tree By Hilton Avcılar'ın proje detaylarını
www.tucsa.org adresindeki Türk Yapısal Çelik Derneği internet sitesinden okuyabilirsiniz. Biz bu çelik binanın yapım aşamasında kulisdeki konuşmaları, görüşleri Nedret OGAN'dan öğrenelim istedik...

Türkiye'de konu çelik yapı olunca mimar ve mühendisler hep topu mal sahibine atıyorlar. Bu projede nasıl oldu bu süreç, mal sahibi olarak böyle görkemli bir çelik yapıyı Türkiye'ye kazandırmanın arkasındaki öykü nasıldı?

Nedret OGAN: 1972 yılı Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunuyum. şimdiye kadar milyon metrekare inşaat yaptım. Ama ben hep "ölmeden önce bir çelik bina yapayım, Türkiye'ye kazandırayım, bunu bir gün birisi muhakkak yapacak, o kişi ben olayım" dedim. "Türkiye'deki ilk yüksek katlı çelik binayı yapan" olarak literatüre geçeyim istedim. Mal sahibi olarak ben buranın çelik olmasını destekledim. Mimarımız da çok istekli idi. Elbirliği ile olan bir şey bu. Türkiye'nin gerçeği bu. Türkiye'de bunu birinin yapması gerekirdi.

Ekibi nasıl oluşturdunuz? Mimarı, mühendisi, çelik imalatçısını nasıl seçtiniz?

Nedret OGAN: Türkiye'de böyle bir tecrübe pek yok, ne mimarda var, ne statikçide var, ne mal sahibinde var. Biz bu yapıda hepimiz öğrenerek ilerledik. Bir pilot proje gibi oldu ve hakikaten çok ilgi çekti, çok dikkat çekti.

Bu yapı işin başında da otel olarak mı düşünüldü, projeler ona göre mi hazırlandı?

Nedret OGAN: Biz burasını önce Toyota Plaza yapacaktık, bu arsayı bize Toyota aldırttı. Bunun yanında hemen bizim Toyota bayiimiz var, ama sonra vazgeçtik bundan ve bir fizibilite çalışması sonucunda burada bir otel yapmaya karar verdik. Double Tree By Hilton ile anlaştık. 2012 Haziran'ında da açacağız inşallah. Yani mimari tasarıma da otel olarak başladık. Bu projede bizim kolonlarımız HISTAR, ST64'tür. Bütün kirişlerimiz ST52'dir. Bizim otelimizin tabanı 500 metreye oturuyor. 14 tane kolonla geçiyoruz. En büyük açıklığımız 9,80. 110 metreye, 27 katı, 48'e 48 bir kolonla geçtik. Müthiş bir şey bu, odalarda çok büyük alan kazançları elde ettik. Çok fazla alan karımız oldu. Tam 2683 ton çelik kullanıldı bu yapıda. Ben bu 2683 tonu, ArcelorMittal'den ithal ettim, kendilerine de çok teşekkür ediyorum bana çok çok yardımcı oldular, Lüksemburg'dan Gebze'ye getirdim çelikleri, oradan Ankara'ya götürdüm işlendi, oradan da İstanbul Avcılar'a getirdim montaj yapıldı. Bir yılda çelik kısmını bitirdim. Hatta 7-8 ayda bitti. 110 metre yüksekliğinde bir bina yapmışım, 32 katlı, gurur duyuyoruz tabii ki. Biz akılı bir bina yaptık, yeşil, çevreye duyarlı bir bina bu, güneş enerjisinden yararlanıyoruz. Yeşil Bina sertifikasını almak için başvurumuzu da yaptık. Her konuda çok hassas davrandık, yapının yangın dayanımı için çok özel bir ürün kullandık. Mükemmel bir ürün, İngiliz bir firmanın üretimi ve hatta İngiltere'deki bir dergide bu projenin tanıtımı da yapıldı ama Türkiye'de haber bile olmadı.

Türkiye'de "çelik yapı yanar" diyerek geçip gitmek istiyorlar çünkü...

Nedret OGAN: Evet, dinlemek istemiyorlar..

Biraz zorlamaya kalkarsanız da "o boyalar ne kadar pahalı biliyor musunuz, proje maliyeti iki katına çıkıyor" sözleri geliyor ardından. Gerçekten de sizin projenizde yangın koruma maliyeti projenizin maliyetini iki katı artırdı mı?

Nedret OGAN: Hayır hayır, bu doğru değil. Bizim projeden söyleyebilirim, proje maliyetinin 8 de 1'i düzeyinde bir yangın koruması maliyeti yaptık. En iyisini yaptık üstelik, 90 dakika yangına dayanıklı bir ürün. En büyük risk yangındır çelik yapıda, ama betonarmede de vardır yangın. Ancak bu ürünleri kullandıktan sonra hiç bir sorununuz kalmıyor. İngiliz firma buraya geldi yerinde incelemeler yaptı. Ellerinde mikrometrelerle denetlemeye geldiler, ürünün doğru kullanıldığını kontrol ettiler, kalınlığını ölçtüler, onay verdiler. Ben çok titiz davrandım, cephemi yapan Çuhadaroğlu'nun Ar-Ge'sinde çelik yangın boyasının testini yaptım. Çeliği kestim, yangın boyasını sürdüm bir tarafına ve derece derece ısıya maruz bırakıp, 1000 derecede ne oluyor test ettim. Ben de inanamadım, pasta gibi kabardı, gördüm, ondan sonra uygulamayı yaptırdım. Bu ürünlerin çimento bazlısı da var, çok da ucuz ama binaya ek bir ağırlık getiriyor, o ürünü kullansam 176 Ton binaya yük getiriyordu, biz bu ürünle 47 Ton'la çözdük bu sorunu. Ama bu elbette daha pahalı. Fakat bizim binamızın tüm aşaması büyük bir titizlik ve hassasiyetle yapıldı. Mesela çelik imalatı gerçekleştiren Gülermak firması, daha önce tanımıyordum ama araştırmalarım sonucunda bu konuda iyi olduklarını tespit edip birlikte çalışalım istedim. Abu Dabi'de 216 metrelik kule yapan bir firma bu. Çok bilgili, çok kültürlü, her şeyi hassasiyetle gerçekleştiren bir firma. 98 bin tane saplama var bu yapıda, bir tane bile kayan olmadı, hepsi bire bir örtüştü. Çok iyi bir imalat kalitesi bu. Torklamaları çok güzel. Öyle olunca da dostluğumuz halen devam ediyor. şu kadar söyleyeyim, bin tane çelik projem olsa bininde de Gülermak ile çalışırım. Beni o kadar memnun ettiler. Türkiye'nin böyle bir firmaya sahip olduğundan dolayı gururlanması lazım.
Ben inanıyorum ki şu anda Türkiye'nin en sağlam binalarından bir tanesi bu yapıdır. Burada en şanslı olduğumuz taraf zeminin çok sağlam olmasıydı. Avcılar'da zemin genel olarak sıkıntılı olmasına karşılık bizim arsamızın olduğu yerde zemin ölçümlerimiz iyi çıktı. Hafriyatı yaparken zorlanarak kırdık mesela. Açıkçası ben burada bir nevi mesleki Don Kişot'luk yaptım. İnanın uyuyamadım, çünkü ben de bilmiyordum ne olacağını. Ama şimdi bitirmiş olmanın rahatlığıyla söyleyebiliyorum ki, mimarımıza, mühendisimize, imalatçımıza, projede destek aldığımız hocalarımıza, kullandığımız çelik malzemeyi temin eden firmaya çok teşekkür ediyorum. İyi bir ekip çalışması gerçekleşti. Muhteşem bir bilgi birikimi oluşturuldu.

Türkiye'nin en sağlam binası olduğuna inandığınızı söylediniz. Bu bina deprem açısından nasıl tasarlandı?

Nedret OGAN: Artık betonarme inşaat bugün Amerika'da deprem bölgelerinde yok olmuştur. Japonya'da yoktur, bitmiştir betonarme, çünkü betonarmenin çok riskleri vardır. Risklerin en başında da soğuk derzler gelir. Bu soğuk derzler tam da momentin çok yüksek olduğu yerlerde oluşuyor. Kolonun döşeme ile birleştiği noktalardaki soğuk derzler, depremde en büyük risk noktalarıdır. Van'daki depreme bakarsanız kolon bir alttan kopmuştur, bir üstten kopmuştur, kolonun kütlesi sapasağlam durmaktadır. Soğuk derz yerlerinden kopuyor. Bu da şundan geliyor farklı zamanlarda beton dökülüyor, aynı anda yapılabilse sorun olmayacak ama betonarmede başka türlüsü teknik açıdan imkansız. Çelikte biz kolonumuzu 4 kolon birden yerleştirdik ve küt kaynak yaptık. Dolayısıyla çelik yapıda asla ve asla soğuk derz diye bir risk olmaz.
Kompozit binada da ortada betonarme bir çekirdek vardır ve buna bağlı olarak da çelikler vardır ama ortadaki çekirdek bölümde de soğuk derzler vardır. Depremde çekirdek giderse, zarar görürse çelik kolonlar durur mu? Gülermak'tan önce bir firma ile daha görüşmüştüm, kompozit yapın dediler, betonarme perdeler önerdiler, daha az çelik gider dediler. Benim gayem daha az çelik kullanmak değil ki, benim gayem sağlam bir çelik bina yapmak. Betonarme yapardım daha ucuza çıkardı ama ben bunu yaptım, çelik yapı yaptım. 68 yaşındayım, Türkiye'ye örnek olsun diye yaptım. Bunu devlet anlarsa anlar, insanlar anlarsa anlar, tüm teknik elemanlar anlarsa anlar. Gerçi maalesef devlet çok geriden geliyor. Çelik Türkiye'nin gerçeğidir. Türkiye bunu bugün yapmasa yarın, olmasa öbür gün o da olmazsa daha sonrasında mutlaka yapacak, yapmak zorunda. Kurtuluş bunda, başka çaresi yok.

Devletin ne yapmasını bekliyorsunuz?

Nedret OGAN: Bu doğrudan doğruya hükümetin iki dudağı arasındadır. Bu kadar da basittir. Düzgün kararlar alsa binalar çelik olacaktır. Çünkü bu çeliği kalfa yapamaz, bu çeliği manav müteahhit yapamaz, çelik yapı yapabilmek için teknik adam olmak lazım. Bu nedenle çelik proje bilimsel olarak yapılmalı ve ülkeye kazandırılmalı. Yoksa Türkiye'de ne olursanız olun yapı yapabiliyorsunuz ama çelik olunca yapamaz. Kalfaya veremez, herhangi bir betonarme demircisine veremez işi. Bizim bu yapımızda da betonarme bölümler var, temelde de var, üstlerde de var ama biz ne yaptık, trapezleri studlarla çaktık, mevcut çelik kirişlerine çaktık ki yüzer bir şey olmasın diye. Söylüyorum, betonarmenin en büyük handikabı soğuk derzler'dir. Betonarmenin tümünü birden dökebilseniz fazla sorun yok, ama ayrı ayrı zamanlarda yapılınca aderans sağlayamayan yerlerde kırılma kaçınılmazdır. Üstelik bu kırılmalar momentin en yüksek olduğu yerlerde, altta ve üstte oluyor, ortada değil. Depremlerimizde gördük işte kolon alttan kopmuş, üstten kopmuş, koskoca kolon olduğu gibi yatmış, kolonda başka deformasyon yok nerdeyse. Bunun neden kimse üzerinde durmuyor bilemiyorum gerçekten. Onun için bu binamızın kompozit olmasına da karşı çıktım. Benim bu binada 2 metrelik radye temelim var, bunun kolonlarının içersine altına ankrajımı yaptım, harcımla da doldurdum. Bunlar betonarme kolon, benim HISTAR çelik kolonlarım da bunun içinde dümdüz gidiyor. Kirişin içinden de devam etti, sonra diğeri geldi ve küt kaynak yapıldı, ama nerede yapıldı, momentin sıfır olduğu yerde. Yani soğuk derz problemim yok.

Tam bir mühendislik yapısı olmuş yani...

Nedret OGAN: Hakikaten öyle, geçen gün çok rüzgar oldu, 87 km'yi buldu saatteki hızı, salınım yapmadı. En üst kata çıktık biz o rüzgarda, bir de lazermetre vardı, kolonlara elimizi tuttuk, dinledik sallantı var mıdır diye, lazermetre hissetti ama biz hissedemedik bir şey. Ben İngiltere'de 6 katlı bir çelik binada yemek yerken hissettim sallandığımızı, yanımdaki hanımefendi deprem oluyor sandı, yok dedim bina çelik ve salınım yapıyor. Ama çok şükür bu binada 110 metre kotunda salınım olmadı.

Bu kadar emek vermişsiniz, yeni çelik yapı yatırımları da gelecek mi ilerde?

Nedret OGAN: Evet yapacağım. Bu işi öğrenmeye başladık. Öğrendim diyemiyorum ama öğrenmeye başladım. Ömrüm olursa yeniden yapacağım. Burada muradıma erdim. Bu bina benim çocuğum, gece yarıları uykularım kaçtı burası yapılırken, çok düşündüm ama sonunda başardım.

Türkiye'deki yatırımcılara yapılarını çelik yapmaları için neler söylemek istersiniz, neden çelik yapsınlar?

Nedret OGAN: Çünkü öncülük yapın, Türkiye'nin buna ihtiyacı var, insanların buna ihtiyacı var. Yarın yıkılmaması için çelik yapsınlar. Vicdanınız için yapın. Evet üç kuruş, beş kuruş pahalı olur ama ucuz etin yahnisi de acı olur. Tabii ki kolay değil. New York'a gittiğimde 1908 yılında çekilmiş, çelik yapı inşaatında çeliklerin üzerinde oturan işçilerin fotoğraflarını gördüm ve üzüldüm. Biz ne kadar geri kalmışız diye düşündüm. Çok acı. Bizim devletimiz bu çelikleri imal edebilecek düzeyde. Güney Kore imal ediyor, Çin, Japonya ediyor. Ben Arcelormittal'den aldım ama akıllı bir iş adamı, ki iş adamları genellikle aklıdır, iyi program yaparlar, iyi hesaplar yaparlar, akıllı iş adamı bunu yapmalı, çelik yapıya yatırım yapmalı. Yerli çelik yapı imalatçısı ve montajcısı firmalarımız var zaten. Bu kadar mühendisimiz var, bu kadar teknik elemanımız var ve çok üzülüyorum, o kadar duyarsızlar ki, bu insanları depremde ölüme terk ediyorlar. O kadar toplantılar yapıyorlar hiç bir teknik adam çelik yapılara geçelim diye bir laf etmiyor, en acı taraf burası. Bunu devlete anlatamıyorlar, bunu devlet de bilmiyor. Bilinse zaten çeliğe geçilir. Burada tabii beton lobisi de devreye giriyor ama insanlar öldükten sonra o lobi neye yarar...

© 2014 - Türk Yapısal Çelik Derneği