Malsahibi: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Bakanlığı - AB ve Dış İlişkiler Gn.Md. AB Mali Programları Daire Başkanlığı
Ana Müteahhit: TransT İnşaat A.Ş.
Çelik İmalat ve Montaj: Temsan A.Ş.
Müşavir: UBM Müşavirlik A.Ş.
İnsanlık Tarihinde yeni bir sayfa açacak olan 12.000 yıl öcesiden günümüze gelen Şanlıurfa Göbeklitepe arkeolojik yerleşim alanı, 1 Temmuz 2018 tarihinde Bahreyn, Manama’da gerçekleşen Dünya Miras Komitesi 42. oturumunda UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı.
Şanlıurfa İlinin yaklaşık 15 kilometre kuzeydoğusunda konumlanan Göbeklitepe deniz seviyesinden 770 metre yüksekte konumlanan ve Germuş Dağlarının en yüksek noktalarından birinin üzerindedir.
Nemrut Dağı dahil olmak üzere, doğu Toros Dağlarının tepe noktası görülebilmekteyken, doğusunda ise volkanik Karacadağ’ın kara silueti seçilebilir durumdadır.
Güneyde -Türkiye-Suriye sınırına uzanan-Harran Ovası’na bakan yerleşimin, üç tarafı kuzeyde Germuş, batıda Fatik ve doğuda Tektek Dağlarının yükseltileri ile çevrilidir.
Göbekli Tepe ilk kez 1963 yılında, Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları projesi kapsamında İstanbul Üniversitesi’nden Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi Oriental Institute’den Robert J. Braidwood başkanlığındaki yüzey araştırması ekibi tarafından tespit edilmiştir.1980’lere gelindiğinde, bölgede yaşayan çiftçiler Göbekli Tepe’de karşılarına çıkan birkaç buluntuyu Şanlıurfa Müzesi’ne teslim eder; ancak bölgenin önemi 1994’te Klaus Schmidt’in ziyareti ile anlaşılacaktır. Göbekli Tepe’de arkeolojik kazı çalışmaları 1995 yılında, Şanlıurfa Müzesi başkanlığında Harald Hauptmann’ın (Alman Arkeoloji Enstitüsü) alan yönetiminde, Heidelberg Üniversitesi ile işbirliği içerisinde başlar.
Göbeklitepe’yi kazmak gibi oldukça önemli bir görevi üstlenen kişi, Hauptmann’ın eski bir öğrencisi olan Prof.Dr.Klaus Schmidt olacaktır. Schmidt, 2014 yılındaki vefatına dek bu görevi sürdürmüş, 2014 yazından sonra kazı çalışmaları Şanlıurfa Müzesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü ile yakın işbirliğiiçerisinde gerçekleştirilmektedir.
Zaman içinde kazı sürecinde ortaya çıkan buluntuların geniş bir alana yayılması ve alanının doğal şartlardan korunması ve buna paralel olarak kamuya açık bir ören yeri olarak sağlıklı bir şekilde gezilebilmesi için yeni bir yapısal tasarım gerekliliğini ortaya çıkartmıştır.
Buradan hareketle kazıların koordinasyonunu üstlenen Alman Arkeoloji Enstitiüsünün Berlin’de bulunan merkezi tarafından 2010 yılında kazıların sonuçlandırıldığı ve ana kayaya inilmiş olan alan GT1 Alanı ile kazıların devam ettiği GT2 Alanını içeren davetli bir mimari proje yarışması düzenlenmiş, değerlendirmeler sonucu Mimari Projesini Kleyer – Koblitz –Letzel -Freivogel Ortaklığı’nın, Statik Projesini ise Ei-Sat Gmbh - Eisenloffel.Sattler Ortaklığı’nın yaptığı tasarımlar uygun bulunmuştur.
Projelerin T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Şanlıurfa Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylanmasının ardından uygulama sürecine geçilmiştir..
Bu süreçte ”Yararlanıcı Kurum” olan "Karacadağ Kalkınma Ajansı"nın eşgüdümünde Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti fonlarından yararlanılarak işin yapım ve müşavirlik İhalesi T.C.Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü
AB Mali Programları Daire Başkanlığı tarafından yapılmış, bu ihaleler sonucunda İşin yapımını; TransT İnşaat A.Ş, Proje Yönetim, Müşavirlik İşlerini ise, ;UBM Müşavirlik A.Ş üstlenmiştir.
İşyeri teslimi 07.04.2016 tarihinde yapılan işi tümü 17.12.2018 tarihinde bitirilmiştir.
Proje; 2 adet koruma çatısının yapımını kapsamaktadır.
Bu çatılardan GT1 olarak adlandırılan koruma çatısı ve gezi platformu, kazı çalışmaları bitmiş ve ziyarete açılacak olan alandır.
GT2 olarak adlandırılan kuzey platodaki alan ise bundan sonra uzun yıllar devam etmesi planlanan kazı çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve kazı alanının koruması planlanan alandır.
Her iki çatıdaki ana prensip çelik çatı strüktürlerinin arkeolojik alana olabildiğince az noktada oturacak taşıyıcılarla taşıtılmasıdır.
GT1 Koruma Çatısı
GT1 Alanı Çatı Örtü Projesinin ana fikri; 5 metre derinlikteki arkeolojik alanı çevreleyen eliptik formu takip edecek çelik karkas bir yürüyüş platformunun yapımı ve onu örtecek hem estetik hem de işlevsel "Hiperbolik Paraboloid" formda bir çerçeve ringininin oluşturulması ve bu strüktüre gerilecek membran bir örtünün oluşturulmasıdır.
Yüzey yapısı 37m x 45m genişliktedir ve çatının en yüksek noktası yaklaşık 11 m'dir. Membran çatı; eğimli çevresel elips çatı makas halkası tarafından desteklenmek-tedir.
Membran yapısının seçimi; bölgede hakim rüzgarlara da dayanacak formda hafif kendi kendine ağırlığı taşıyabilen, iç kısmında kolon içermeyen , tüm 4 kazı örtüsünü kaplayan bir yapıdır.
Öncelikle tüm arkeolojik alanın tamamı geotekstil keçelere sarılıp ahşap koruma sandıkları içine alınmışlardır. Arkeolojik duvar açmaları ise yaklaşık 30 bin adet kum torbası takviyesi ile koruma altına alınmıştır.
Çelik çatının temelini oluşturacak derin kazık temellerininin kazılabilmesi için, özel olarak geliştirilen karot tekniğindeki kazı makinası ile derinlikleri 5 - 8 mt olan 7 adet temel kazılmıştır. Temelden çıkan hafriyat çuvallara doldurularak alandan uzaklaştırılmıştır. Bu sayede arkeolojik alanın korunması sağlanmıştır.
Açılan temel çukurlarına Temel kalıpları ve ankrajları yerleştirilerek, C35 değerinde beton dökülerek temel işlemi bitirilmiştir..
Beton dökümü yapılan temellerin ankrajlarına çelik taşıyıcı kolonların montajları yapılmıştır.
Çatının ana taşıyıcısı olan ve aynı zamanda yürüme platformunu da oluşturacak olan strüktürün 70 cm çapında yaklaşık 6 mt uzunluğunda, 14 adet ana çelik kiriş, vinç yardımı ile yerlerine konulup kolonlar ile bağlantıları yapılmıştır.
Alt ring tamamlandıktan sonra ,yükseklikleri birbirinden farklı olan 38 adet ara bağlantı kolonlarının montajları yapılmıştır.
Çelik sistem tamamlandıktan sonra, membran örtüyü taşıyacak tellerin gerilmesine başlanmış, ardından da arkeolojik alanı iklim şartlarından koruyacak olan membran örtüsünün montajına geçilmiştir.
Yaklaşık 1700 metrekarelik alanı kapatan su sızdırmaz membran örtü ışığı geçiren özelliği ile eserlerin ziyaretçiler tarafından daha iyi görülmesini sağlamaktadır. Üst membran montajları tamamlandıktan sonra, suya dayanıklı ahşaptan üretilen, uzunluğu 126 mt genişliği değişken olan, 4 adet seyir terası bulunan ve ziyaretçilerin eserleri her açıdan görmesini sağlayan yürüyüş platformunun montajına gerçekleştirilmiştir.
Ziyaretçilerin eserlerin bulunduğu bölgeye girmesini engellemek ve alanın ziyaretçiler tarafından daha rahat görülebilmesini sağlamak amacı ile özel üretim olarak dizayn edilen mesh çelik korkuluklar yürüyüş yolu kenarlarına monte edilmiştir.
Tüm çatı membran yüzeyinin ve yürüyüş plaformunun yağmur suları strüktür içindeki drenaj boruları ile giriş platformu altında toplanarak toprak altından arazinin alt kotlarına taşınmıştır.
GT2 Koruma Çatısı
GT2 Arkeolojik alanı GT1 Alanının 300 mt kuzeybatısında yer almaktadır. Bu alanda halen kazıların devam emekte aşağıdaki buluntulara banzer taşlar ve duvar oluşumlarına rastlanmaktadır.
Yaklaşık 2750 m2 alanın üzerinin örtülmesi için tasarlanan çatıdaki ana tasarım kararı ; bundan sonra uzun yıllar devam devam edeceği planlanan kazı çalışmalarının rahat yürütülmesini ve buluntuların doğal şartlardan korunmasını sağlayacağı ve zaman içinde genişleyecek alanının çatı örtüsünün mevcut çatıya bağlanarak üretilmesine olanak verecek bir kafes kirişli sistemi ile geçilmesidir.
Bu çatıda da ana tasarım kararı; az sayıdaki taşıyıcı kolon ile taşıtılan çatı yapımıdır.
Bu alanda da öncelikle arkeolojik alanın yapım çalışmalarından zarar görmemesi için noktasal koruma önlemlerine paralel olarak alan geçici bir koruma çatısı ile örtülerek çalışmalar yürütülmüştür.
Çelik çatının temelini oluşturacak derin kazıkların kazılabilmesi için özel olarak geliştirilen kazı makinası ile derinlikleri 8 m olan 8 adet temel kazılmış ,çıkan hafriyatlar çuvallar ile alan dışına çıkarılmıştır. Plan düzleminde yaklaşık 5.00 x 500 mt açıklığındaki kafes kirişlerin yükseklikleri 2.50 mt’dir.
Tüm kafes kiriş elemanları fabrikasyon olarak sahaya getirilip sahada bulonlu ve plakalı birleşim sistemi ile montajı gerçekleştirilmiştir. Kolon montajlarından sonra çelik kafes sistemi bağlantı elemanları yerlerine monte edilerek çerçeve kapatılmıştır. İrili ufaklı civatalar ile bütün kirişler birbirlerine bağlanmışlardır.
GT 2 Çatı alanında yaklaşık 12 bin adet cıvata kullanılmıştır. Çelik elemanların montajları tamamlandıktan sonra , özel olarak Almanya'dan getirilen kenetli çatı kaplaması ile yaklaşık 2750 metrekarelik çatı alanı kapatılmıştır.
Üçgen formdaki saçak kısımları hafif alüminyum paneller ile kaplanarak hem estetik bir görünüm hem de çatı strüktürünün korunması sağlanmıştır.
Çatının tüm yüzeyinin eğimi, yağmur sularının tasarlanan drenaj noktasına gelmesi için kuzey ve batı yönüne doğru %1.5 suları drenaj sistemi ile vadinin alt kotlarına yönlendirilerek arkeolojik alandan uzaklaştırılmıştır.
Hava şartlarından korunması için, çatı yüzeyi alüminyum kenet sistemiyle, kayan klipsler yardımıyla çelik taşıyıcıya sabitlenmiştir. Çatı örtüsünün üzerinde yer alan 24 Adet üçgen şeklindeki ışıklıklar devam edecek kazı sürecinde aydınlık bir ortam sağlayacaktır.
Çatının alt kısmı , gerekli olduğu