TR|EN
Güncel
Steelorbis
Depreme Dayanıklı Binalar
E-Bülten Aboneliği
Tevfik Seno Arda Lisesi
Yayınlar > Çelik Yapılar
Sayı: 77 - Temmuz / Ağustos 2022

Güncel


KÜRESEL RESESYON ORTAMINDA MAKROEKONOMİK GELİŞMELER

Ekonomi alanında ülkemizin uzman isimlerinden biri olan Doç. Dr. Evren Bolgün, son IMF (International Monetary Fund – Uluslararası Para Fonu) raporu doğrultusunda küresel ve bölgesel gelişmeler ile bu gelişmelerin sektörümüze etkilerini değerlendirdi.

IMF, 2022 Temmuz ayında hazırlamış olduğu son Dünya Ekonomik Görünümü raporunu “Kasvetli ve Çok Daha Belirsiz” başlığı ile yayımladı. IMF’in bu başlıkla yola çıkmasının arkasındaki nedenler çok önemli. 2020 yılı ilk çeyreğinde başlayan Covid-19 küresel salgını döneminde dünya ekonomisi arz ve talep şokunu yaşadı. Ardından geçen iki yılı aşkın süre neticesinde özellikle 2021 yılı ikinci yarısından itibaren yükselen küresel enflasyonist eğilimler ve devamında tedarik zincirinin küresel salgın nedeniyle kırılmasının yarattığı problemler global ekonomilerin arz yönünden toparlanamamasına yol açtı.

Mevcut küresel makro görünümü bu şekilde özetledikten sonra kamuoyu ile paylaşılan son IMF raporundan alıntılar ile devam edebiliriz. Dünya ekonomilerinde 2021 yılında geçici toparlanma yaşanırken, olası ekonomik riskler gerçekleşmeye başlayınca 2022 yılında daha karamsar bir tablo karşımıza çıktı. Küresel üretim, Çin ve Rusya'daki gerileme eğilimleri nedeniyle 2022’nin ikinci çeyreğinde daralırken, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) tüketici harcamaları beklentilerin altında kaldı. Küresel salgın sebebiyle zaten zayıflamış olan dünya ekonomisini böylece birkaç şok dalgası daha vurmuş oldu.

Hane Halkını Zor Bir Dönem Bekliyor

Küresel konjonktür açısından temel tahminler, dünya genelinde 2021 yılındaki %6,1 büyüme oranının 2022 yılında %3,2'ye gerileyeceği doğrultusunda. Nisan 2022’deki dünya ekonomik görünümünden de 0,4 puan daha düşük olacağı tahmin ediliyor. Bu yılın başlarındaki düşük büyüme azalan hane halkı satın alma gücü ve daha sıkı para politikası ABD'de %1,4 puanlık aşağı yönlü bir revizyona neden oldu. Çin'de daha fazla sokağa çıkma yasağı ve derinleşen emlak krizi, büyümenin küresel yayılması ile birlikte %1,1 puan aşağı revize edilmesine yol açtı. Avrupa'da ise kredi not indirimleri Ukrayna'daki savaştan ve daha sıkı para politikasından kaynaklanan ekonomik yayılımları yansıtmakta. Gıda ve enerji fiyatları ile arz – talep dengesizliklerinin devam etmesi nedeniyle yukarı yönlü revize edilen küresel enflasyonun, bu yıl gelişmiş ekonomilerde %6,6'ya, yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde %9,5'e ulaşması bekleniyor. 2023'te dezenflasyonist para politikasının ve küresel üretimin sadece %2,9 oranında artacak olması sonucunda hane halkını zor bir dönemin beklediği ortada.

Küresel ekonomik makro görünüme yönelik riskler ezici bir çoğunlukla aşağı yönlü durumda. Ukrayna’da uzayan savaş ortamı, Avrupa’nın Rusya’dan gaz ithalatının sonbahardan itibaren tamamen durmasına yol açabilir. İş gücü piyasaları beklenenden daha sıkıysa veya enflasyon beklentileri sabit değilse, enflasyonu düşürmek beklenenden daha da zor olabilir. Daha sıkı küresel finansal koşullar, yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde borç sıkıntısına neden olur; tekrarlanan COVID-19 küresel salgınları ve karantinaların yanı sıra emlak sektörü krizinin daha da tırmanması ise Çin’in büyümesini daha da baskılayabilir. Tüm bunların sonucunda yaşanacak olan jeopolitik parçalanma küresel ticaret ve iş birliklerini engelleyebilir.

Enflasyon Birinci Öncelik Olmalı
Artan fiyatlar dünya çapında yaşam standartlarını düşürmeye devam ederken, politika yapıcılar için enflasyonu düşürmek birinci öncelik olmalı. Daha sıkı para politikası kaçınılmaz olarak gerçek ekonomik maliyetlere sahip olacak. Hedeflenen mali destek, en savunmasız durumdakilerin üzerindeki etkinin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Ancak küresel salgının sonuçları tarafından zorlanan hükümet bütçeleri ve dezenflasyonist bir genel makroekonomik politika duruşuna duyulan acil ihtiyaç nedeniyle, bu tür politikaların artan vergiler veya daha düşük hükümet harcamaları ile dengelenmesini beraberinde getirecektir. Daha sıkı parasal koşullar, makro ihtiyati araçların akıllıca kullanılmasını ve borç çözümleme çerçevelerinde reformların daha da gerekli hale getirilmesini sağlayacak ve bu durum finansal istikrarı da etkileyecektir.

Geçtiğimiz günlerde Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkan Yardımcısı Uğur Dalbeler, Rusya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği çelikte fiyatları düşürdüğünü ve bunun sonucunda Türkiye’deki yerli üreticinin rekabet gücünün olumsuz yönde etkilendiğini dile getirmişti. Ayrıca ilave olarak çelik sektörü başta olmak üzere Rusya ile iş yapan birçok sektörün olası yaptırımlardan etkileneceğini söyleyen Dalbeler önümüzdeki süreçte Rusya’dan ithal edilmiş ürünlerin Türkiye’de işlendikten sonra diğer ülkelere ihracatında sorunlar yaşanacağını belirtti. Örnek olarak ise Kanada’nın bu uygulamayı başlattığı ifade etti.

Rusya – Ukrayna savaşının 6.ayını tamamlamasının ardından ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere Rusya’ya uygulanmakta olan ekonomik ve siyasi ambargolar bugüne kadar savaşın Rusya aleyhine neticelendirilmesine yol açmamış durumda. Rusya da bu dönem içerisinde Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine doğal gaz tedarikinde %80 düzeyinde kesintilere gitti. Kış sezonu öncesinde bu kesintilerin daha da artarak 2023 yaz sezonuna kadar sürdürülmesini beklememiz gerekiyor.

Avrupa’daki doğal gaz fiyatları 26 Ağustos günü tarihi rekor bir seviyede kapandı: 339 €/MWh. Yani 1000 metreküpü 3.600 Euro. Rusya henüz Ukrayna’yı işgal etmemişken 2021 Ağustos sonunda aynı doğal gazın fiyatı 27 €/MWh yani 1000 metreküpü 287 Euro idi. 1 yılda yaklaşık 11 misliyi aşan düzeyde bir yükseliş yaşandı. Avrupa’daki aşırı doğal gaz fiyatlarındaki artış, Türkiye’nin dış ticaret dengesinin hızla bozularak enerji ithalat faturasının hızla birkaç misli artması riskini beraberinde getirmekte. Avrupa’da yükselen enerji fiyatları ile bölge ülkelerinin bu çeyrekten itibaren resesyon ortamına girmeleri Türk İhracatçısını olumsuz etkileyecek bir diğer husus olacaktır.

Son olarak da Amerikan Merkez Bankasının (FED) politika faizinin düzenli yükseltim patikasına girmesi ve 2022 sonuna kadar ilave 200 baz puana (%2) arttırım yapabileceği beklentisi söz konusu iken Euro/Dolar paritesinin kısa vadede 1.00 seviyesinin altında baskıda kalacağını planlamamız gerekmekte. Euro/Dolar paritesindeki düşüş trendinin şiddetleniyor olması (son 1 yılda %15 düşüş) Türkiye’nin dış ticaretine önemli ölçüde olumsuz etkileri olacaktır. Malum ithalatımız Dolar üzerinden, ihracatımız ise büyük ölçüde yarı yarıya yakın oranda Dolar ve Euro arasında dağılmış durumda. Euro’nun Dolar karşısında gerilemesinin ihracatta %10’a varan gelir kaybına neden olduğunu belirten ihracatçılara göre, paritedeki gerilemenin resesyondan daha büyük risk oluşturduğunu da bir kenara not almakta yarar var.
Çelik Yapılar - Sayı: 77 - Temmuz / Ağustos 2022

Kendimizi Sınayalım

KENDİMİZİ SINAYALIM SORU 77



© 2014 - Türk Yapısal Çelik Derneği