Yeryüzünün bir bölümünde ya da tamamında, belirli bir süre içerisinde gelişen hava şartlarının ortalaması “iklim” olarak tanımlanır. İklim, bu özelliğiyle hem çevreyi hem de canlıların yaşam şartlarını biçimlendirir. Gezegenimizdeki iklim şartlarını sağlayan elemanlardaki artış veya azalma durumu ise iklim değişikliklerini meydana getirir.
İklim sistemi, atmosfer, karasal yüzeyler, okyanuslar, buzul kütleler ve diğer su kütlelerinin etkisiyle tanımlanan, son derece karmaşık ve etkileşime açık bir sistemdir. Dünya’nın jeolojik olarak geçmişine bakıldığında iklimlerin farklı nedenlerden dolayı birçok kez değiştiği görülmüştür. Bu değişimde, gezegenimizin yörüngesindeki hareketleri atmosferdeki değişimler, Güneş’in etkileri ve yer kabuğu hareketleri etkili olmuştur.
Günümüzde yaşanan ve gezegenimizdeki tüm canlıların hayatını derinden etkileyen iklim değişikliği insan kaynaklıdır. Bu süreç, 18. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan hayatımızı teknoloji, üretim ve yaşam standartları anlamında olumlu açıdan etkileyen Sanayi Devrimi ile başlamıştır. Atmosferimizde bulunan su buharı, karbondioksit, metan ve diazot monoksit gibi gazların miktarı arttıkça yeryüzü daha fazla ısınmaktadır. Zamanın normal akışı süresince doğa, atmosferde bulunan sera gazlarının dengesini sağlamaktadır. Ancak insan faaliyetleri sonucunda; aydınlatma, ulaşım, ısınma, soğutma, ormansızlaştırma fosil yakıtların kullanılması ve endüstriyel faaliyetler vb. nedenlerle atmosfere salınan karbondioksit miktarı günden güne artmakta ve bu durum da sera gazı artışına neden olmaktadır.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (BMİDÇS) iklim değişikliği, "Karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik." olarak tanımlanmaktadır.
Sera Gazları Neden Önemli?
Günümüzde “sera gazları” denildiğinde ilk olarak olumsuz bir süreç insanların aklına gelse de aslında sera gazları gezegenimizdeki yaşamın var olması sürecinde büyük öneme sahip maddelerden oluşur. Atmosferimiz bir sera gibi çalışır. Gezegenimize ulaşan Güneş ışınlarının neredeyse yarısı yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, karbondioksit ozon, metan, su buharı, azot oksit vb. gazları nedeniyle yeryüzünden yansıyan Güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne ulaştırır. Adeta bir battaniye görevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki sıcaklık canlıların hayatlarını sürdürmesine olanak tanıyan ortalama 15 °C ulaşır. Eğer sera gazları olmasaydı, yeryüzü Güneş ışınlarını tutamayacak, gezegenimizde tahmini ortalama sıcaklık – 18 °C olacak ve bu durum da yaşamı çok güç bir hale getirecekti.
Sanayi Devrimi öncesinde atmosferdeki karbondioksit oranı milyonda 280 seviyesinde iken bugün ise milyonda 409 seviyesine yükselmiş durumdadır. Atmosferimize salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisine müdahalesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklığında yaşanan artış iklim değişikliğini getirmektedir.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Altıncı Değerlendirme Raporu
Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve Dünya Meteoroloji Teşkilatının dâhil olduğu Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC), insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen iklim değişiklikleri ve bunun sonuçları üzerine araştırma yapan bir kuruluş. Organizasyonun “İklim Değişikliği 2022: Etkileri, Uyum ve Kırılganlıklar” başlıklı raporu kısa vadede iklim değişikliğine karşı oluşturulan küresel eylemlerin iklim krizinin yarattığı tüm sonuçlara çözüm getiremeyeceğini ortaya koydu.
Rapor, iklim değişikliğinin erken ölümlere, yerleşim yeri kayıplarına ve gıda güvensizliğine neden olduğunu belirtirken ayrıca gezegenimizi büyük risklerin beklediğinin de altını çizdi. 67 ülkeden 270 bilim insanının katkılarıyla hazırlanan ve 195 hükümet tarafından onaylanan raporda, iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün gezegenimizdeki tüm canlılar için daha kötüye gittiği ve küresel ölçekte tahribata neden olduğu belirtildi.
Tüm Canlılar Risk Altında
İklim değişikliği nedeniyle yaşanacak sıcaklık artışları öngörülemeyen doğa olayları (seller, heyelanlar, kasırgalar hortumlar vb.), kuraklık, okyanus ve deniz seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi, orman yangınları, besin kaynaklarının azalması gibi başlıca etkiler nedeniyle küresel göç dalgalarının yaşanmasını, bunun sonucunda bitki, hayvan ve insan ölümlerini beraberinde getirecek.
Son yıllarda gerçekleşen doğal afetlerin büyük bir çoğunluğunun iklim değişiklikleriyle ilgili olduğu görülmekte. Küresel ısınma nedeniyle artan sıcaklıklar ve yaşanan kuraklıkla beraber insanların ağaç kesimi ve tarım alanı yaratma adına ormanları tahrip etmesi büyük felaketleri beraberinde getiriyor. 2019 ve 2021 yıllarında Amazon ormanlarında yaşanan yangınlar, 2019,2020 ve 2021 yıllarında gerçekleşen ve aylarca söndürülemeyen milyonlarca canlının hayatını kaybettiği Avustralya yangınları bu durumun en net örnekleri arasında. İklim değişikliği nedeniyle Sibirya’da insanların ayak basmadığı ormanlarda yaşanan yangınlar, aslında insanlık adına sürenin hızlıca tükendiğini de ortaya koyuyor. Bu yangınlar nedeniyle iklim değişikliğine karşı en büyük gücümüz olan oksijen sağlayıcımız ormanları kaybederken atmosfere karbon salımı da gerçekleşmiş oluyor.
İklim değişikliği, sanıldığının aksine sadece kuraklık ve orman yangınlarını beraberinde getirmiyor. Beklenmeyen aşırı yağışlar, şiddetli kasırga ve fırtınalar iklim değişikliği sonucunda meydana gelirken ülkemizde yaşanan sel baskınları (yanlış yapılaşma dışında gelişenler), hortum gibi nadir görülen doğa olaylarının son yıllarda sıkça görülmesi iklim değişikliklerinin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye Ciddi Oranda Etkilenecek
Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden biri durumunda. İklim değişikliği, ülkemiz açısından beklenmeyen hava olayları, sıcaklık artışı orman yangınlarında artış, kuraklık ve tarım ile hayvancılık ürünlerinin azalmasını beraberinde getiriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü Araştırma Dairesi Başkanlığı, Klimatoloji Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Yeni Senaryolarla Türkiye İçin İklim Değişikliği Projeksiyonları” raporu, iklim değişikliğinin ülkemize olan etkilerini farklı senaryolarla ortaya koyuyor. 2016 ile 2099 yılları arasında iklim değişikliğinin ülkemize olan etkilerini inceleyen rapor, küresel modeller ile iklim projeksiyonları kullanılarak gerçekleştirildi. RCP4.5 (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin belirlediği düşük/orta ve yüksek CO2 salımı olasılıklarını temsil eden senaryo) temelindeki HadGEM2- ES (Hadley Küresel Çevre Modeli Versiyon 2) kullanılarak üretilen sıcaklık ve yağış projeksiyonlarına göre şu veriler ortaya çıktı;
2013-2040 periyodu
• Isınmanın genel olarak 2 °C ile sınırlı olacağı, yaz mevsiminde Marmara ve Batı Karadeniz bölgelerinde bu ısınmanın 2-3 °C artacağı,
• Yağışlarda ise kış aylarında Kıyı Ege, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da bir artış beklenirken, ilkbahar yağışlarında Kıyı Ege ve Doğu Anadolu’nun doğusu hariç yurdun önemli bir kısmında yağışların %20’ler civarında azalacağı ön görülmektedir.
2041-2070 periyodu
• İlkbahar ve sonbaharda sıcaklık artışı 2-3 °C civarında beklenirken, yaz aylarında 4 °C’ye kadar artacağı ön görülmektedir.
• Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta ve Doğu Akdeniz bölgelerinde kış yağışlarında %20’ler civarında azalışlar olacağı,
• Yaz yağışlarının önemli olduğu Doğu Anadolu’da %30 civarında azalışlar olacağı,
• Sonbahar yağışlarında ise Kıyı Ege ve İç Anadolu’nun küçük bir bölümü hariç azalmalar olacağı ön görülmektedir.
2071-2099 periyodu
• Kış sıcaklıkları 2 °C’lik, ilkbahar ve sonbahar sıcaklıklarında 3 °C’lik artışlar beklenirken, yaz sıcaklıklarında Kıyı Ege ve Güneydoğu Anadolu’da 4 °C’yi aşan sıcaklık artışları ön görülmektedir.
• İlkbahar yağışlarında Kıyı Ege, Orta Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgeleri hariç yağışlarda %20 civarında azalmalar olacağı,
• Kış yağışlarında özellikle kıyı şeridinde %10 civarında artışlar olacağı,
• Ege, Marmara ve Karadeniz kıyıları hariç yaz yağışlarında %40’lara varan azalmalar olacağı,
• Sonbahar yağışlarında ise hemen hemen bütün yurtta azalmalar olacağı ön görülmektedir.
İklim Değişikliğini Önleme Çalışmaları
Canlıların yaşamını olumsuz olarak etkileyen iklim değişikliği sorununu çözmek adına oldukça önemli adımlar da atıldı. 1979 yılında gerçekleştirilen Dünya İklim Konferansı, ozon tabakasının korunmasına yönelik 1987 yılında imzalanan Montreal Protokolü, 1992 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, 1997’de imzalanan Kyoto Protokolü ve 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen Paris Anlaşması bunlara örnek gösterilebilir. Paris Anlaşması, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girdi. Türkiye’nin de taraf olduğu anlaşmanın amacı, sera gazı salımlarını azaltarak küresel sıcaklık artışının 2 °C’yi aşmaması, mümkünse 1,5 °C’nin de altında kalmasıdır.
Yenilenebilir Enerji Çözümleri
Ağırlıklı olarak fosil yakıtların kullanımı nedeniyle ortaya çıkan iklim değişikliğini önleme açısından yenilebilir enerji çözümleri öne çıkıyor. Temel olarak yenilenebilir enerji doğal kaynaklardan elde edilen, doğada her zaman bulunabilen enerji olarak özetlenebilir. Yenilenebilir enerji kaynakları genel olarak; güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerji ve biyokütle enerjisi olarak sınıflandırılır. Hem artan enerji maliyetleri hem fosil yakıtların gelecekte tükenecek olması hem de iklim değişikliğinin sonuçları nedeniyle gezegenimizde yenilenebilir enerjiye olan yöneliş hız kazanmaktadır. Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, enerji sektörünün geleceğine ilişkin öngörülerini ortaya koyduğu Küresel Enerji Perspektifi (Global Energy Perspective) 2022 raporunu yayımladı. Rapora göre, petrole olan küresel talebin 2025 yılından önce zirveyi göreceği ardından ise düşüşe geçeceği belirtilirken, yenilenebilir enerji çözümlerine dair dönüşümün hız kazanacağı belirtildi.
Dergimizin 75. sayısında konuya değinen, PwC Türkiye’nin Çevresel, Sosyal, Yönetişim (Environmental, Social, and Corporate Governance-ESG) ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Direktörü Mehmet Özenbaş, yenilenebilir enerji ve sıfır emisyonla ilgili olarak şu noktaların altını çizmişti:
“Dünya çapında yaşanan iklim krizi ve su güvenliği politikaları doğrultusunda, Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı, imzacısı olduğumuz Paris İklim Anlaşması ve devamında COP26’da alınan kararlar uyarınca ülkemiz 2053 yılında net sıfır emisyon hedefini ortaya koydu.
AB Yeşil Mutabakatı, 1990 seviyesine göre 2030 yılı için toplam emisyonların %55 oranında indirilmesi hedefini koyarken, bununla ilgili olarak AB Emisyon Ticaret Sistemi’ni (EU-ETS) uygulamaya geçirdi. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM-SKDM) kararları ile üye 27 ülkenin ithalat yaptığı ülkelerden gelecek olan ürünlerde mutabakat ve diğer mekanizmaların çalıştırılacağı net bir şekilde belirtildi.
AB Yeşil Mutabakatı sonucunda üye ülkelerin emisyonlarının azaltılması ile birlikte, AB’ye ihracat yapan ülkelerin emisyonlarının azaltılması yönündeki kararlar ülkemizi de önemli ölçüde etkilemekte. İhracat faaliyet ve gelirlerimizin aksamaması için, yenilenebilir enerjiye geçiş ve enerji verimliliği ile emisyonlarda azaltım hedefleri daha fazla önem kazandı.
2021 yılının ikinci yarısında Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan AB Yeşil Mutabakatı Eylem Planı ve 2022 yılının ilk çeyreğinde yapılmış olan İklim Şurası’nda alınan kararlar uyarınca, ülkemizde Emisyon Ticaret Sistemi’nin AB ile uyumlu bir uygulamaya geçiş için 2024 yılı itibariyle test edilmeye başlanacağı belirtildi. Bununla ilgili acil aksiyonlar için de kurulların oluşturulmasına ilgili tüm bakanlıklar bünyesinde başlandı.
Güneş ve rüzgâr enerjisi ekipmanları, güç üretim ekipmanları iletim ve dağıtım şebekesi ekipmanları ve perakende enerji kullanıcılarının kullandığı ekipmanlar noktasında birçok üretim tesisine sahip olan ülkemizde, global yatırımcıların da üretim tesisleri bulunuyor. AB başta olmak üzere ihracat pazarlarımızdaki yenilenebilir enerji üretiminin arttırılması çalışmaları ile birlikte ülkemizdeki bu tesislerin üretim kapasitelerinin parabolik olarak artacağı ve yeni oyuncuların pazarda yer almak için yeni yatırımlar yapacağını öngörmekteyim.
Özellikle son yaşanan gelişmeler doğrultusunda AB’nin enerjide bağımsızlık için hızlandırdığı çalışmalar, 2030 ve 2035 yılları için önemli hedefler barındırmakta olup, orta ve uzun vadede, sadece yenilenebilir enerji potansiyelinde bile yaklaşık beş kat büyüme öngörülüyor.”
TÜRK YAPISAL ÇELİK DERNEĞİ (TUCSA) ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜYOR
İklim değişikliği, enerji sorunları, Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiş ve yayımlanmış olan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması başta olmak üzere tüm süreçlerin çelik sektörüne etkileriyle ilgili olarak Türk Yapısal Çelik Derneği çalışmalarına devam ediyor.
Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) 2019 yılından bu yana başkanlığını yürüttüğü Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) ile koordineli olarak iklim değişikliğinin sektörümüze etkileriyle ilgili çalışmalara başlamıştır. ECCS tarafından yürütülen NEW SKIN projesi de bu konuyu kapsamaktadır. Türkiye’de de Mart 2021’de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Metal Sanayi Dairesi Başkanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilen Metal-Tek toplantısı ile bu konudaki çalışmalara hız verilmiştir.
30 Eylül 2021 Perşembe günü gerçekleştirilen, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde, Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından düzenlenen Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) Çalıştayı’nda, AYM ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) başta olmak üzere sera gazı salımını %55 azaltma hedefine ulaşma yollarına dair çözümler uzmanlar tarafından değerlendirildi ve sektör paydaşlarına iletildi.
İklim değişikliğinin bir sonucu olarak yaşanan doğal afetlerin yarattığı sonuçları minimuma indirmek amacıyla akademik ortamda çalışmalarını sürdüren TUCSA, Çelik Yapılar dergisi ve internet sitesi başta olmak üzere tüm iletişim kanallarında iklim değişikliğinin yarattığı sorunlar ve çözümlerine dair incelemelere yer vermeye devam edecek.
Kaynakça: