H. Yener Gür’eş
Türk Yapısal Çelik Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS)
Önceki Başkanı
Albert Einstein, George Bernard Shaw, Max Nordau, George A. Kelly, Rita Mae Brown, John Larroquette, Jessie Potter ve Werner Erhard gibi isimlere de atfedilen, fakat kime ait olduğu kesin bilinmeyen bu sözler üzerinde düşünmeye ve onları, depremlerden yeterince ders alamadığımız ve alışkanlıklarımızın dışında çözümler üretemediğimiz sürece tekrarlayacağız.
Ajandam köşesinde bugüne kadar 6 Şubat Kahramanmaraş ve 20 Şubat Hatay depremiyle ilgili dört yazımızı paylaştık:
80. Ocak-Şubat sayımızda ”Deprem Manifestosu”,
81. Mart-Nisan sayımızda “İstatistik Bilimini Yok Saymayalım, Ders Alalım”,
82. Mayıs-Haziran sayımızda “Kalite ve Öz Denetim
Bir Kültürdür, Değişim Gerektirir”
83. Temmuz-Ağustos sayımızda da “Deprem İçin Ne Yapmalıyız” yer aldı.
Bugünkü beşinci Deprem yazımızda “İnsanlar Ölmesin Diye Çelik” konusunu ele alacağız.
Vaktiniz olursa beş sayıdaki yazıların peş peşe okunması yararlı olacaktır çünkü onlarda yalnız durum tespiti ve yorumlar değil, son kullanıcı, sektör, üniversiteler ve kamu kurumları için de çözüm önerileri var. Dileriz bu yazılanlar ilgilileri düşünceye ve eyleme sevk eder, yapılanları savunmak ve sürdürmek yerine insanların ölmemesi için bir şeyler yapmış oluruz.
Türkiye bir deprem ülkesi, diğer bir deyişle sismik aktivitesi yüksek bir ülke ve her yıl depremlerle haşır neşir oluyoruz. Tarih boyunca depremler 100 binlerce can almış. Cumhuriyet döneminde yaşadığımız büyük depremlerden ikisine bakalım: 26 Aralık 1939 tarihinde (bazı kaynaklara göre 27 Aralık 1939 gününde saat 01.57’de) moment büyüklüğü 7.9 Mw olan Erzincan Depremi’nde 32.962 vatandaşımızı, 17 Ağustos 1999’da başlayan ve 12 Kasım’da Düzce’de devam eden 7.4 Mw büyüklüğündeki Büyük Marmara Depremi’nde 18.373 canımızı kaybettik.
Sorun Deprem Yönetmeliklerinde mi?
Her seferinde deprem yönetmeliklerini geliştirdik. İlk kez “Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Müteallik Ahkam ile Birlikte Bilumum İnşaata Ait Teknik Normlar” adıyla bir talimatname yayımlandı. Bunu takiben, Erzincan Depremi’nin ardından bir yıl dahi geçmeden, 1940 yılında TC. Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) tarafından “Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi” (ZMYİAİYT-1940) yayımlanmıştır. Afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmelikler, günümüze kadar gelişerek geldi. 1940 Yönetmeliği, 1947, 1953, 1961, 1968, 1975 ve - 17 Ocak 1994’te ABD Kaliforniya Eyaleti’ndeki 6,7 büyüklüğündeki Northridge Depremi ve 17 Ocak 1995’te Japonya’da Kobe şehrini vuran Büyük Hanşin Depreminden sonra - 1998’de revize edildi. 1999 depreminden sonra 2007 yılında yürürlüğe giren Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY-2007) ve son olarak da Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY-2018) 18 Mart 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı ve 1 Ocak 2019 tarihinde de yürürlüğe girdi.
Depremde bu kadar çok binanın yıkılmasının nedeninin yönetmelikler olmadığını, hatta Türkiye’deki Deprem Yönetmeliği’nin birçok ülkedeki deprem standartlarından daha konservatif ve güvenli olduğunu daha önceki sayılarımızda da belirtmiştik. Bununla birlikte bu kadar can kaybına ve ekonomik kayıplara neden olacak sayıda binanın yıkılmasının kök nedeninin yönetmeliklerin yeterince uygulanmamasına neden olan teknik ve idari her kademedeki insan hatalarından ve ihmallerden kaynaklandığı yönündeki kanaatlerimizi ifade etmiştik. Yukarıda rakamlarla açıklanan bu acı deneyimi çok iyi değerlendirmemiz gerekir.
Gelişmiş Ülkelerde Neden Binalar Çelik Yapılıyor?
Her bir yönetmelik güncellemesinde çok değerli akademik çalışmalar yapıldı, hesap yöntemleri güncellendi, güvenlik katsayıları artırıldı. Ama şu soruyu yeterince hesaba katmadık ve değerlendirmedik: Japonya ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde neden bu kadar çok çelik yapı yapılıyor? Yanıt basit: İnsanlar ölmesin diye! Yıllarca, Prof. Dr. Psikolog Üstün Dökmen’in tanımıyla “öğretilmiş çaresizlik” içinde “çelik pahalıdır” gibi bahanelerin arkasında saklandık. Pahalı sandığımız bu fark, son depremden ölen 50.000’den fazla insanın canından daha mı değerliydi?
Çoğumuzun televizyonlardan tanıdığı Japon Deprem Uzmanı İnşaat Yüksek Mühendisi Yoshinori Moriwaki’ye Japonya’daki inşaat sektörü ile ilgili genel sorular soruldu ama çelik yapılar konusunda herhangi bir soru sorulmadı. Kamu, üniversite, inşaat sektörü gibi kurumlarda dahi çeliği bilen mimar ve mühendis sayısı %2-3 mertebesindeyken program yapımcısı nereden bilsin “Japonya’da neden bu kadar çok çelik yapı yapılıyor?” sorusunun sorulması gerektiğini. Onu da biz soracağız önümüzdeki günlerde.
Moriwaki’nin genel olarak inşaat sektörüyle ilgili dile getirdiği farklar şunlar:
Türkiye’de 350.000 müteahhit var, Japonya’da 10.000’den az. Türkiye’de müteahhit olabilmek için hiçbir eğitim yeterliliği aranmazken, Japonya’da küçük bir bina yapılırken dahi işin başında bir inşaat mühendisinin olması gerekiyor. Yapabileceği iş ile ilgili olarak müteahhit firmanın bünyesinde bulundurması gereken mühendis sayısı belirlenmiş (Örneğin çok katlı büyük inşaat yapan firma için “en az 100 inşaat mühendisi” gibi).
Türkiye’de 4 yıllık lisans eğitimi alan yeni bir inşaat mühendisi proje imzalama yetkisine sahip. İmza yetkisi alabilmek için; Japonya’da 4 yıllık eğitimden sonra doktorlar gibi 2 sene staj (şantiyede ve/veya proje ofisinde) yapmak gerekiyor ve bundan sonra da sınava giriyorlar. Bu sınavlara girenlerin de ortalama yaklaşık %7’si başarılı oluyor ve yetkilendiriliyor.
Çok nadir olmakla birlikte hatalı yapı yapanlara Japonya’da ağır cezalar veriliyor. Kayıtlarımıza göre Türkiye’de Veli Göçer dışında ceza alan ve cezası infaz edilen bir müteahhit galiba yok.
Japonya’da normal koşullarda binaların deprem esnasında farklı salınımlardan dolayı birbirlerini etkilememeleri için aralarında bir metre veya daha fazla mesafe bırakılıyor, Türkiye’de ise bitişik bina sayısı çok fazla.
Bu soruya gerek idare gerek akademik çevreler dâhil ilgililerin yeterince eğilmemesi sonucunda Türkiye’deki çelik taşıyıcı sistemli konut tipi binaların toplam yapı stoğuna oranı %1 civarında, sanayi yapıları da dâhil edildiğinde toplam çelik yapıların %5 civarında kalmasına neden olunmuştur.
Şimdi rakamlarla 6 ve 20 Şubat Kahramanmaraş ve Hatay Depremlerindeki duruma bakalım. 6 Şubat’ta merkez üssü Kahramanmaraş olan, biri 7.7 diğeri 7.6 büyüklüğünde, 9 saat arayla meydana gelen iki deprem ve ardından yaşanan depremlerden “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilen 17 ilimizin (Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Osmaniye, Adana ve Elazığ ile Bingöl, Kayseri, Mardin, Tunceli, Niğde ve Batman) doğrudan etkilendiğini geçen sayılarımızda da paylaşmıştık.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının 17 Mart 2023 tarihinde yayımlanan raporunun (https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/03/2023-Kahramanmaras-ve-Hatay-Depremleri-Raporu.pdf) 65. sayfasında yer alan Tablo 34 (Bölgedeki Yıkılan/Yıkılacak Binaların Durumu) rakamlarına göre depremden etkilenen 11 ilde; 35.355 binanın (96.100 bağımsız bölümün) yıkıldığı, 17.491 binanın (60.728 bağımsız bölümün) acil yıkım beklediği, 179.786 binanın ağır hasarlı olduğu, 40.228 binanın orta ve 431.421 binanın ise hafif hasarlı durumda olduğu tespit edildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün, 19 Şubat 2023 tarihi itibarıyla yayımladığı Hasar Tespit Raporu’ndan sonra 28 Şubat 2023 tarihinde yayımladığı bilgide şu veriler yer almaktadır: İncelenen bina sayısı 1.520.000, yıkık ve ağır hasarlı olan bina sayısı 202.000 ve bağımsız birim sayısı 582.000’dir. Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün 12 Haziran 2023 tarihli incelemelerine göre ise yıkık bina sayısı 38.901, acil yıkılacak 21.208, ağır hasarlı 202.366 (toplam acil, ağır hasarlı ve yıkık konut sayısı 262.475), orta hasarlı 44.346, az hasarlı 627.805 bina tespit edilmiş, 132.780 binada ise hasar tespiti yapılamadığı açıklanmıştır.
Yukarıda belirtilen Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu’nun 35. sayfasında yer alan Tablo 19 (Deprem Bölgedeki Binaların Taşıyıcı Sistemi %) rakamlarına bakalım;
Bu tabloya göre, depremden etkilenen ilk 11 ildeki 5.649.317 bağımsız birimin de yer aldığı binaların (sanayi yapıları dâhil) %86,7’si betonarme, %3,5’i yığma, %3,6 prekast beton prefabrik, %2,4’ü çelik (büyük çoğunluğu sanayi yapısı), “Daire” olarak belirtilen satırda konut özelinde bakıldığı zaman %95,4’ü betonarme, %1,3’ü yığma, %0,6’sı prekast beton prefabrik, %0,4’ü çelik taşıyıcı sistemli yapılardır. Tablo 20 [İl bazında Hasar Tespit Raporu (6 Mart 2023)] rakamlarına göre; bu binalardan 518.009 konutun yıkılmış / ağır hasarlı / acil (%9,2), 131.577 adedi orta hasarlı (%2,3) ve 1.279.727 adedi az hasarlı (%22,7) olarak belirlenmiştir. Bu rakamlar daha sonra yapılan incelemeler sonucunda bazı değişikliklere uğramış olabilir.
Depremin bilançosuna baktığımızda; yerinde yapılan incelemelerde de görüldüğü üzere, hiçbir çelik yapı yıkılmazken 200 binden fazla betonarme, beton prekast prefabrik ve yığma yapı yıkıldı, deprem sonrasında yayımlanan resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde insan beton blokların ve yığma yapıların altında can verdi.
Çelik Yapılar Yıkılmadı Ama Hasar Almadı mı?
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün 29 Mart 2023 tarihli talimatı üzerine Türk Yapısal Çelik Derneği tarafından oluşturulan uzman ekipler tarafından deprem bölgesinde çelik yapıların hasar tespit çalışmaları yürütülmüştür. Bu kapsamda Çelik konutların hasarlarına baktığımızda, geçen sayımızda fotoğraflarıyla da gösterdiğimiz gibi Hatay Antakya’daki yan yana 3 “Çelik Apartman” 6 Şubat depreminde hasar almış ancak içindekiler rahatlıkla binayı terk edebilmişlerdir. 20 Şubat Hatay depreminde ise hasarlı bu üç binadan biri muhtemelen zeminde meydana gelen sıvılaşma veya çökmeden kaynaklanan ikinci bir hasar almış ve ağır hasarlı hale gelmiş, ancak çelik yapının sünek ve hafiflik özelliği nedeniyle bina yıkılmamıştır.
İlk gözlemlediğimiz şey “hiçbir çelik yapının yıkılmamış olması” idi. Çelik Yapılar dergisinin 80. (Ocak – Şubat 2023) sayısının 10 ve 81. (Mart – Nisan 2023) sayısının 15. sayfalarında İskenderun’daki Steel Towers ve Antakya’daki Müze Otel çelik binalarından bahsetmiştik.
Soğuk şekillendirilmiş ince cidarlı çelik profillerle yapılmış bir hafif çelik okul incelendiğinden hiçbir hasar almadığı gözlemlenmiştir.
Bunların dışında, günlerce sosyal medyada yıkılan binalardan geriye kalan ve sapasağlam ayakta duran bir çelik yangın merdivenini hatırlarız. Çelik taşıyıcı sistemin depremde hasar alsa da yıkılmamasını sağlayan özelliklerinden üçünü elastikiyet, süneklik (ductility) ve hafiflik olarak sayabiliriz. Merak edenlerin bu konuda youtube kanalında yayımlanmış çelik çerçeve, çok katlı yapılar ve/veya hafif çelik yapılar için gerçekleştirilmiş olan deprem (earthquake) / sarsma tablası (shaking table) testlerini izlemelerini öneririz.
26-28 Nisan 2023 tarihlerinde deprem bölgesine inceleme maksadıyla yaptığımız ve Çelik Yapılar dergisinin 81. (Mart – Nisan 2023) sayısının 10-17. sayfalarında anlatılan (https://tucsa.org/tr/celik_yapilar_yazi.aspx?yazi=1378) ziyarette, küçük bir sanayi tesisini ziyaret ettik. Muhtemelen ruhsatı olmadığı için envanterde yer almayan, dolayısıyla hasar değerlendirmesi yapılamayan bina bizlere yeterli mühendislik hizmeti almamış ve kötü yapılmış izlenimi veriyordu ama hâlâ ayakta duruyordu. Tabii bu demek değildir ki her çelik yapı her depremde ayakta kalır. Hatta bunun üzerine TUCSA Hasar Tespit Komisyonu yaptığı değerlendirmede şu iki hususu da gündemine aldı:
1. Deprem hasar tespit mevzuatı, binanın deprem nedeniyle aldığı hasarın belirlenmesini esas almaktadır. Depremde yıkılmamış bir bina, hasar almış hatta hasarsız olarak depremden çıkmış dahi olsa, standart ve yönetmeliklere uygun yapılmamışsa bir sonraki depremde göçmeyeceğini garanti etmek mümkün değildir. Bu nedenle, hasar tespiti sırasında sadece depremden kaynaklanan hasarlar değil, standart ve yönetmeliklere uygun yapılıp yapılmadığı, bir sonraki depreme dayanıp dayanmayacağı da değerlendirilmelidir. Komisyonun değerlendirmesine şunu da ekleyebiliriz: Aksi takdirde, hasarsız veya az hasarlı raporu verilen bir binanın depremden önce standart dışı yapılmasından kaynaklanan yapısal eksikliklerden dolayı bir sonraki depremde yıkılması halinde bunun vebali kimde olacaktır: raporu düzenleyende mi, raporun bu şekilde verilmesini öngörende mi?
2. Deprem sonrasında yapılan hasar tespit çalışmaları, depremden önce şu veya bu nedenle belirlenemeyen ruhsatsız yapıların tespiti, envantere dâhil edilmesi ve gerekiyorsa eksikliklerinin tamamlanması için olumlu bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Çünkü, Japon Deprem Uzmanı İnşaat Yüksek Mühendisi Moriwaki’nin de dediği gibi, ruhsatsız binanın da tasarımı iyi yapılmış ve inşaatı da iyi olabilir. Bunun için önce tespit yapmak, performans analizine göre zayıfsa güçlendirmek gerekebilir.
Sanayi yapılarında çelik taşıyıcı sistem farklı nedenlerden dolayı daha da önem kazanmıştır. Depremden sonra bir süre için bölgede ekonomi durma noktasına gelmiştir. Çelik yapıların bildiğimiz fakat fazla sözünü etmediğimiz, ancak bu depremde ne kadar önemli olduğunu gözlemlediğimiz bir özelliği öne çıktı. Bu özellik: çelik yapılarda tüm taşıyıcı sistem elemanlarının değiştirilebilir olması idi. Böylece, bir kolonu dahi hasar alan betonarme ve prekast beton prefabrik sanayi yapıları devre dışı kalırken, çelik yapıların kolon, kiriş, çapraz ve stabilite bağlantısı gibi taşıyıcı elemanları kısa sürede onarılarak veya değiştirilerek tesisin faal hale gelmesi sağlanmıştır. Bunun dışında, bir veya bazı kolonları hasar almış ancak binanın tümünün taşıyıcılığını etkilemeyen hasar durumlarında binanın bir holü veya bölümü emniyete alınarak diğer bölümlerde ekonomik faaliyet sürdürülebilmiştir. Sonuç olarak gerek can güvenliği gerek ekonomik sürdürülebilirlik gerek sağladığı moral ve motivasyon sayesinde yaşamın bir an önce normale dönmesine katkısı gibi sosyolojik etkilerinden ve yararlarından dolayı deprem bölgelerindeki tüm sanayi yapılarının çelik taşıyıcı sistemli olması gereklidir.
Konutlara oranla daha sık işlev (fonksiyon) ve buna bağlı yük değişikliğine uğrayabilen sanayi yapıları proje değişikliğine ve yapısal tadilata daha fazla imkân vermektedir. Bu da sanayi yapılarında çelik kullanılmasının gerekliliğine bir neden daha oluşturmaktadır.
Binalar Neden Yıkılıyor?
Bugüne kadar yeterince ders alamadığımız bunca depremde binaların yıkılma nedenlerini şu beş grupta değerlendirmiştik:
Bilgi noksanlığı
Denetim noksanlığı
Meslek etiği sorunları
Ahlak değerlerindeki erozyon
Alışkanlıklarımızı değiştirememek
Bütün bunların birkaç ayda ya da yılda değişmesi mümkün mü?
Tabii ki hayır!
Neden mi?
Nedenleri üç grup halinde sıralamak mümkün:
Önce %5’i %30’a çıkaracak insan kaynağımız yetersiz.
Değişim toplumun bir kesiminin menfaatleri ile çelişebilir.
“50.000 insan ölmüş ne gam” umursamazlığı.
Toplum olarak, bilimsel ve düşünsel anlamda muasır medeniyetler seviyesine gelmemizin bir parçası olan bu radikal değişimin bugünden yarına sağlanması mümkün değil. Bunun kazanılması için kanaatimizce en az bir neslin eğitilmesine ihtiyaç vardır. Ancak bu süre içinde kamu kurumları, üniversiteler, sektör paydaşları bunların nedenlerini araştıracak, alışılagelmişin kalıpların arkasındaki gerçekleri, kök nedenleri belirleyecek ve çözüm üreteceklerdir. Böylece bu konuda örneğin 10, 20 ve 30 yıllık hedeflerin belirlenmesi, bu hedeflere kamu, üniversiteler, meslek örgütleri ve STK’ların iş birliği ile aceleye getirmeden, örümcek ağı gibi değil, ipek böceği kozası gibi ilmek ilmek ve sağlam adımlarla ilerleyerek ulaşılması gerekecektir.
Deprem Dirençli Yapılaşmaya Doğru
Depremden sonra alınacak önlemler çok önemli olmakla birlikte, depreme karşı alınacak önlemlerin birinci önceliğinin depremden önce deprem dirençli (resilient) yapılar yapmak olduğu konusunda toplum bilinci oluşmaktadır.
Kamu tarafında da çelik yapıların öneminin ve gerekliliğinin fark edilmeye başlanması ve aşağıdaki girişimler memnuniyet vericidir;
- Çelik yapı yapılması konusundaki girişimler,
- Yukarıda da belirtildiği gibi mevcut deprem hasar kontrolü mevzuatının çelik yapıları kapsam dışı bırakmış olması nedeniyle deprem bölgesindeki çelik yapıların hasar tespitlerinin yapılmasının uzmanlık alanı olan Türk Yapısal Çelik Derneğinden ilk kez istenmesi,
- Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 15-17 Eylül 2023 tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği “Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası” kapsamında -sınırlı da olsa- çelik yapılar konusunun gündeme getirilmesi,
- Dünya Çelik Birliği (WSA) bünyesindeki constructsteel tarafından “Global infrastructure opportunities for steel construction” teması ile 26 Eylül 2023’te Güney Kore’de Seul kentinde gerçekleştirilen toplantıya Türkiye’yi temsilen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Banu Aslan’ın konuşmacı olarak katılması ve orada çelik üretici ve tedarikçileriyle ikili görüşmeler gerçekleştirmesi çelik yapıların öneminin anlaşılmaya başladığının belirgin göstergeleridir.
Peki bu iyi niyetli girişimlerin yanında daha neye ihtiyaç var? Bu niyeti hayata geçirecek kamu kadrolarındaki mimar ve mühendisler, üniversitelerdeki öğretim elemanları, uygulama ve denetimi yapacak kuruluşlardaki yetkin mimar ve mühendisler de yapı oranlarında olduğu gibi ya yok denecek kadar az ya da %3-5 oranını geçmeyecek sayıda.
Türk Yapısal Çelik Derneği Neler Yapıyor
Türk Yapısal Çelik Derneği, insanların depremlerden can ve mal kaybının en az seviyeye indirilmesine katkıda bulunmak, çelik yapıların yarar ve avantajlarını anlatmak üzere 30 yılı aşkın süredir çaba göstermektedir. Bu kapsamda; eğitim, tanıtım, teknik komite çalışmaları, bilimsel tartışmaların yapılacağı platformlar oluşturmak, çelik yapılar konusunda dünyadaki gelişmeleri takip etmek, mevzuat çalışmalarına destek vermek, ülkemizdeki çelik yapılar konusundaki yeterliliğin artmasına ve bu olanakların yurt dışında da tanıtımına katkı sağlamak üzere çeşitli etkinlik ve çalışmalar yapılmaktadır.
TUCSA Yaz Okulu
Büyük açıklıklı beş çelik asma köprüye sahip olan ülkemizde, çelik yapı tasarımı, mühendisliği ve yapımı için gerekli teknolojimiz, tesislerimiz, deneyimimiz ve mevcut talebi karşılayacak insan gücümüz var. Buna rağmen deprem kuşağında yer alan ülkemizde bugüne kadar çelik yapılara gereken önem ve önceliğin verilmemesi sonucunda 100 binlerce insanımızı kaybettik. Bu depremde bir kez daha gördük ki kamuda, yerel yönetimlerde, inşaat sektöründe çeliği bilen mimar ve mühendisimiz, üniversitelerimizde çelik dersi verecek yeterli sayıda akademisyenimiz yok. Bu düşüncelerle iki yıllık çalışmalar sonunda 18 Eylül 2023’te açılan TUCSA Yaz Okulu 6 Ekim’de başarıyla tamamlandı.
TUCSA tarafından mimarlık ve inşaat mühendisliği lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri için tasarlanan ücretsiz online TUCSA Yaz Okulu (TYO), daha sonra arzu eden mezunların da katılımına olanak sağlayacak şekilde düzenlendi. Duyurusuna ve kayıtlara 10 Ağustos 2023 tarihinde başlanan TYO kapsamında 15 günde toplam 60 saat eğitim verilerek tamamlandı. Süreç içinde kontenjan 1.000’den 1.500’e çıkarıldı, katılım davetini ve/veya telif sözleşme belgesini imzalamayanlar çıktıktan sonra eğitimlere mimarlık ve inşaat mühendisliği öğrenci ve mezunlarından 1.031 kişi katıldı.
Prof. Dr. Mimar Özlem Eren koordinatörlüğünde yürütülen iki yıllık bir hazırlık sonunda çok değerli bir eğitimci kadrosu ile büyük bir ciddiyet ve disiplin içinde gerçekleştirilen bu eğitimin; %70 ve üzerinden katılım sağlayarak sertifika alanlar ile sadece geliştirmek istediği derslere katılanlara önemli yararlar sağladığına ilişkin geri bildirimler kıvanç, gelecek için ümit verici niteliktedir.
Kaynak Teknolojisi 13. Ulusal Kongre ve Sergisi
(KAYKON 2023)
Makina Mühendisleri Odası (MMO) adına Ankara Şubesi yürütücülüğünde planlanan Uluslararası Katılımlı KAYKON 2023 17-18 Kasım 2023 tarihlerinde Ankara’da ANFA Altınpark Fuar ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilecek. Uluslararası katılımlı olarak planlanan bu kongrede farklı disiplinlerin bir araya getirilmesi fikri de çok önemli. Ne kaynak sadece makina mühendislerini, ne çelik yapılar sadece inşaat mühendislerini ilgilendiriyor. Her ikisinde de makina, inşaat, metalürji, korozyona karşı kimya, yangına karşı yangın güvenliği, zemin için jeoloji ve geoteknik deprem mühendisleri ve mimarlar gibi farklı disiplinlere ihtiyaç olacaktır.
MMO Ankara Şubesinin bu öngörülü daveti üzerine TUCSA; 6 Şubat depreminden yola çıkarak “Kaynaklı Çelik Yapıların Deprem Esnasındaki Davranışları” teması ile Türkiye’nin Deprem Gerçeğine bir de Kaynaklı Çelik Yapılar penceresinden bakılması amacıyla, 17 Kasım 2023 tarihinde 11:00-12:00 saatleri arasında MMO Kongre Bilim Kurulu tarafından uygun görülen aşağıda konu başlıkları belirtilen üç tebliğ sunacaktır:
Kaynaklı çelik yapıların 6 Şubat depreminde genel performansı
Depremin Çelik Yapılar Üzerindeki Etkisi ve 6 Şubat 2023 Hatay Depremi Sonrası Yapılan Hasar Tespit Çalışmaları.
Çelik Taşıyıcılı Üst Yapı ve Altyapılarda Gelişen Kaynak Teknolojileri ve Yorulma Etkisine Karşı Güvenirlik.
Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi
OSTİM OSB, OSTİM Teknik Üniversitesi ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) ile 11 Mart 2023 tarihinden itibaren yapılan koordinasyon sonucunda Ankara’da OSTİM Teknik Üniversitesi yerleşkesinde “Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi” yapmayı planlamış bulunuyoruz.
Söz konusu zirvenin gerek 6 Şubat depreminin yaralarının sarılmasına sağlayacağı katkılar gerek bundan sonraki depremler konusuna getireceği çözümler ve öneriler dikkate alındığında bu zirvenin, uygun görüldüğü takdirde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı himayelerinde ve Bakan Mehmet Özhaseki Bey’in teşrifleriyle gerçekleştirilmesi için koordinasyon çalışmalarımız devam etmektedir. Zirve tarihi bakanlığın programına göre mümkün olan en kısa zamanda belirlenecektir.
20. Çelik Yapı Tasarımı Öğrenci Yarışması
(SteelPRO 2023)
TUCSA tarafından 2004 yılından beri her yıl gerçekleştirilen Çelik Yapı Tasarımı Öğrenci Yarışması için bu yıl deprem konusuna ve deprem bölgesine dikkat çekmek amacıyla yarışmanın konusu “çelik taşıyıcı sistemli bir eğitim yerleşkesi” olarak belirlenmiştir. Tasarımda Antakya bölgesinin depremsellik ve iklim koşullarına göre gerekli yük ve önlemler göz önünde bulundurulması için, Antakya’da şehir planı çalışmaları henüz tamamlanmadığından, projenin yapılacağı arazi için depremde yıkılmış olan, Şenbük, Ötençay, Belen/Hatay adresindeki Antakya Anadolu Lisesi arazisi örnek alınmış ve buna göre zemin sınıfı ve deprem yükü kriterleri verilmiştir.
24. Yapısal Çelik Günü
Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) tarafından 2000 yılında başlatılan ve 23 yıl içinde sektörün tüm ilgililerini buluşturan Yapısal Çelik Günlerinin 24’üncüsünde, 6 Şubat 2023 tarihinde vuku bulan ve 17 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş deprem felaketinden çıkarılan derslerin ve elde edilen sonuçların da incelenebilmesi için iki gün süreli olarak planlanan 24. Yapısal Çelik Günü, bu yıl 6-7 Aralık 2023 tarihlerinde yine Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Konferans Salonunda gerçekleştirilecek.
Bu etkinliğin birinci gününde Kahramanmaraş depreminden elde edilen sonuçların, çıkarılan derslerin ve somut önerilerin ele alınacağı, “Deprem Dirençli Yapılaşma” temasının işleneceği sunumlar ve “Depremde ve Sonrasında Çelik Yapılar” konulu panel yer alacaktır. Etkinliğin ikinci gününde ise küresel ısınmaya karşı sera gazı salımının azaltılması ve döngüsel ekonomi gibi konular ile Endüstri 4.0 paralelinde inşaat sektöründe teknolojinin yoğun kullanımını içeren “Sürdürülebilirlik ve Dijitalleşme” temasına ağırlık verilirken, insanların depremde ölmemesi için çelik yapı kullanım oranının yaklaşık %5’ten kademeli olarak %30’a çıkarılmasını hedef alan “Deprem Gerçeği Karşısında Çelik Yapı Stratejisi” en yetkin panelistler tarafından ele alınacak, çözüm önerileri paylaşılacak. Program, daha önceki yıllarda olduğu gibi projelerden seçkiler, teknik sunumlar, ödül törenleri ile devam edecek.
Çelik Yapıların Hasar Tespit ve Değerlendirme Esasları Kılavuz Dokümanı
Muhtemelen ülkemizdeki çelik yapıların sayıca olması gerekenin çok altında olması ve uzman sayısının da buna paralel olması nedenleriyle mevcut Deprem Hasar Tespit Mevzuatı’nın betonarme ve yığma yapılara özgün olduğu görülmüştür. Bu konuda Yapı İşleri Genel Müdürlüğü (YİGM) tarafından yürütülen çalışmalara destek vermek üzere TUCSA Çelik Yapıların Hasar Tespit ve Değerlendirme Esasları Kılavuz Dokümanı Hazırlık Komitesi tarafından çalışmalara başlanmış ve aşağıdaki dört bölümden oluşması düşünülen dokümanın taslak kapsamı 25 Ağustos 2023’te YİGM’ye sunulmuştur.
- Giriş
- Hasar Tespiti ve Sınıflandırması
- Deprem Sonrası Hasar Tespiti ve Ön Değerlendirmesi
- Deprem Sonrası Uzman Değerlendirmesi
FEMA 352 dokümanının 6. bölümünde belirtilen “Hasar Sonrası Onarım” çalışması paralelindeki hazırlıkların ikinci aşamada gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
Avrupa’da Çelik Yapılar için Deprem Konferansı
TUCSA tarafından 2012 yılında Avrupa Yapısal Çelik Birliğine (European Convention for Constructional Steelwork - ECCS) önerilmiş olan, Avrupa’daki -batıdan doğuya- Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Romanya gibi deprem riski yüksek Avrupa ülkelerinin dönüşümlü olarak düzenlemeleri önerisi bu yıl 13 Eylül’de ECCS yıllık toplantısında yapılan “Türkiye’de 6 Şubat Depremi ve Çelik Yapılar” konulu sunumda tekrarlanmış ve hazırlık çalışmalarına başlanmıştır. İlk toplantının 2025 yılında TUCSA tarafından başlatılacağı değerlendirilmektedir.
Hazırlığı ve yürürlükteki mevzuatın buna göre değiştirilmesi/geliştirilmesi önerimiz YİGM tarafından da benimsenmiş ve önerimize paralel olarak bu konu TUCSA’ya görev olarak verildi, çalışmamızın ilk aşamasında içerik planının bir ay içinde gönderilmesi istendi. 1 Ağustos 2023’te tüm üyelerimize ve paydaşlarımıza duyuru yapıldı, katkı verebilecekler davet edildi. 2 Ağustos 2023’te TUCSA Hasar Kontrol Dokümanı Çalışma Grubu’na bilgilendirme ve 7 Ağustos’ta sınırlı katılımla Çalışma Grubu toplantısı yapıldı. Kapsamın ana hatlarını içeren içindekiler sayfası 25 Ağustos 2023 tarihinde YİGM’ne gönderildi.
Depremde İnsanlar Ölmesin temasıyla 80. (Ocak-Şubat 2023) sayıdan itibaren beş sayımızda yayımladığımız bu yazı dizimizin amacı yapı malzemelerinden birini övmek diğerini yermek değildir. Amaç gelişmiş ülkelerdeki gibi insanların depremden ölmemesi için teori ile pratiği birlikte değerlendirmek, romantik değil uygulanabilir sonuçlar üretmek, değer mühendisliğini (value engineering) ve teknolojik gelişmeleri hesaba katarak her malzemenin özelliklerinden uygun koşullarda azami yararı sağlamaktır.