İstanbul Culinary Institute’de tencereler de, bina da çelik
İstanbul Culinary Institute binası çeliğin tüm zerafeti ile karşılıyor sizi. Yapının tasarımıyla kalmayıp tüm sorumluluğunu sahiplenen 2 Mim Tasarım Uygulama’dan Mimar Teoman Başaran ve Berka Çürüksu ile önce bu yapı üzerine, sonrasında da çelik binalar üzerine sohbet ettik...
İstanbul Culinary Institute İstanbul-Beyoğlu –Tepebaşı’nda güzel bir mekan. Mutfak Sanatları Merkezi olarak kullanılan yapıyı hem yemeklerinin hoşluğundan dolayı görmelisiniz, hem de iyi bir çelik bina örneği olması dolayısıyla ziyaret etmelisiniz. Türkiye’deki çelik yapıların çoğunluğu öyle kapatılmıştır ki, o yapının çelik olduğunu dışarıdan bakıldığında anlamak oldukça zor olur. Oysa İstanbul Culinary Institute binası çeliğin tüm zerafeti ile karşılıyor sizi. Yapının tasarımıyla kalmayıp tüm sorumluluğunu sahiplenen 2 Mim Tasarım Uygulama’dan Mimar Teoman Başaran ve Berka Çürüksu ile önce bu yapı üzerine, sonrasında da çelik binalar üzerine sohbet ettik…
Bu binanın öyküsü nasıl başladı? İş size nasıl geldi, neler yapmak istediniz? Nasıl planladınız?
Teoman Başaran: Burada 1975’lerde yapılmış eski bir bina vardı. Mimari değeri olmayan bir yapıydı. O binayı mal sahibi satın aldı. Biz bu aşamada devreye girdik. Kiracılar çıktıktan sonra kuralına uygun bir şekilde yıkılma işi başladı. Mal sahibi ile anlaşmamız, inşaat yönetimi anlaşmasıydı. Projeyi yapmayı elbette seviyoruz, mimar olduğumuz için ama uygulamasını da biz gerçekleştirmeyi istiyorduk. Tüm uygulamalar, taşaronların seçilmesi, deyatların çözülmesi, akla gelen bütün uygulamalar da bizim elimizden geçti.
Yıkılma aşaması nasıl oldu, yan yana yapışık düzende binaların arasındaki bir yapıdan bahsediyoruz…
Teoman Başaran: Bina tamamen kontrollü olarak yıkıldı. İki yanında biri 80 diğeri 110 senelik bina olduğu için ve o caddede çalışmak oldukça da zor olduğundan, çok özenli bir yıkım gerçekleştirildi. Bu binanın da altında iki kat bodrum katı, giriş ve giriş üstü 7 kat vardı. İki bodrum katı betonarme olarak yapılıyor tabii, çelik de olsa. Orada da kuyu temel yöntemi uygulandı, yanlarda binalar olduğu için. Çelik işlerini Galvaçelik firması yaptı. Hem mühendislik açısından, hem de atölyelerindeki işleri açısından çok iyilerdi. İşi vermeden önce gidip gezdik fabrikalarını. Betonarme bölümü hariç çelik kısmını onlarla birlikte yaptık. Mimar- mühendis birlikte çalıştı.k. Onlar tabii cephesi çok dar olmasına rağmen çarpazlar koymak istediler, biz buna kesinlikle izin vermeyiz dedik, çünkü sadece önden ve arkadan nefes alıyor yapı, çaprazları görmek istemiyoruz dedik. Bu sefer kirişleri çok fazla yapıyorlar, bu sefer de kat yükseklikleri, iste havalandırma fanları falan, sıkıntılı oluyor, onu böyle yapsak, bunu böyle yapsak olmaz mı diye konuşa görüşe projeyi birlikte geliştirdik. Onların iyi bir mühendislik bürosu var, bu çalışmaların hepsi üç boyutlu olarak yapıldı.
Bu “Enstitü” kelimesinin çağrıştırdığı bir şey vardı bizde. Eski jenerasyonun alışık olduğu enstitüler vardır, biraz onu çağrıştırsın istedik. Hem böyle bir yemek okulu, fabrika niteliğinde bir yer, çok düşündük ve sanıyorum becerdik onu. İşte cam, çelik birleşimi, ahşapla yumuşatılmış olarak gerekli olan sağlandı. Tabii bu süreç içinde bir de belediye unsuru var. Aslında estetik kurulu olan bir belediye ile karşılaştık, bünyelerinde ayrı bir birim olarak estetik kurulu var. Orada aslında uygar mimar arkadaşlar vardı, onarla proje sürecini tartıştık. Çevreye saygılı olmak onlar için çok önemiydi ama çevreye saygının tarifi de çok farklı. Biz hep saygılı olmayı geride durma olarak anlıyoruz. Aynısının başka rengini yapmak saygılı olmak değildir. Louvre Müzesi’nin bahçesindeki çelik pramitten bahsettim, böyle bir şey yapıldı. Mimarlık dünyasında bu çok tartışıldı ama bence doğru bir şey yapıldı, eski müze binasının aynısını yapmadı adamlar.
Berka Çürüksu: Ben araya giriyorum ama bu binada Beyoğlu Belediyesi ile çok uyumlu çalıştığımızı söylemek isterim. Biz başka bir belediye ile çok büyük sorunlar yaşıyoruz mesela. Beyoğlu Belediyesi ile biz hiç sorun yaşamadık. Hem çeliğe çok sıcak baktılar, bir örnek teşkil edeceğini düşündüler hem de bizi serbest bıraktılar. Çıkan sonuçtan da memnun oldu her taraf.
Bu yapıyı çelik olarak yapmanızda ana nedenler nelerdi?
Teoman Başaran: Bir kere konseptimize o uygundu. İkincisi de çeliğin büyük bir bölümü fabrika ortamında yapılıyor burada sadece montajının yapılıyor olması önemliydi. Trafik açısından çok zor bir bölge, bizim çok kısa bir süre içinde karkası çıkmamız doğru olacaktı, betonarme ile karşılaştırdığımızda çelik daha pahalı çıkmasına rağmen çeliği seçtik, mal sahibi ile beraber. Görüntü olarak da ilk başta arzu ettiğimiz konsepte çeliğin daha uyacağını hissettiğimiz için de çelik olmasını istedik.
Pahalı olmasına rağmen dediniz.. Dernek olarak söylemlerimizde ucuz ya da pahalı değil, ekonomik olmasını, projenin bütününe bakılmasını öneririz. Pahalı derken nasıl bir hesaplamayla bu sonuca varıldı, açabilir misiniz?
Teoman Başaran: Tabii yani biz de karşılaştırmayı bu bina için düşünürsek doğru yapamıyor olabiliriz.. 6,5 metre cepheli 12-13 metre derinliği olan bir yapı. Biz bunu betonarmeden yapmış olsaydık çelikten ucuz olacaktı, ayrıca içerideki havalandırma kanalları gibi bir takım engellerle de karşılaşmayacaktık. Temiz alanlarda, net olarak geçecektik kat yüksekliklerini ama biz bütün bunları baştan beri bilmemize rağmen çeliğin kullanılması gerektiğini düşündük. Özellikle İstanbul’da bir de deprem faktörü var, her ne kadar unutsak da önemli bir faktör, sadece bu amaçla bile çeliğin yaygınlaşması gerektiğini, konuta bile girmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Berka Çürüksu: Bir de tabii çelikle çok hızlı yaptık. Bina 6 ay önce kullanılmaya başlandı. Bu da önemli bir getiri. Böyle bir şekilde betonarme ile karşılaştırmak doğru olmaz yani. Hatta şöyle bir şey oldu, biz temel üstü ruhsatımızı aldık cuma günü, pazar günü çeliklerimiz geldi, bütün dikey parçalar bir günde monte edildi, pazartesi günü belediyeden gelip baktılar ve çok şaşırdılar. Gerçekten çok hızlı bir süreç, bir anda çıkıyor bina.
Teoman Başaran: Mesela binanın yüksekliği 24 metre, aslında biz tek parça olarak yapabilirdik ama bu boyutta çeliği taşıyan araç Tarlabaşı’ndan Meşrutiyet Caddesi’ne dönemiyordu, onun için ikiye böldük, ek yeri yaptık.
Başka zorluklar yaşadınız mı, yapının çelik olması dolayısıyla?
Teoman Başaran: Zorluk olduğunu söyleyemem ama çelikle ilgili dezavantaj olarak söyleyebileceğim iki tane şey var ya da dezavantaj demeyelim de zaman içinde düzeltilmesi gerekir diye altını çizmek istiyorum. Çelik üreticileri inşaat ölçeğinde hassasiyete alışkın değiller. Betonarmede santimetre mertebesinde toleranslarla çalışıyorsunuz, çelikte milimetrelik hassasiyetlerdesiniz. Fabrikada otomasyonla çelikler hazırlanıp geliyor ama montaj aşamasında bu derece hassasiyet olmadığını gördük. Montaj anında daha dikkatli olmak gerekiyor. Bizim projemizde döşeme kolonlardan biraz daha içerde, kolonları biz biraz daha dışarıda bıraktık. Duvarları o çıkıntıların üzerine oturttuk ki çelikler görünsün diye ama fark ettik ki sorun var, sonra çözdük tabii ama hassasiyet önemli çelikte. Bir diğeri de yangın konusunda katı kurallar var. Yangın açısından hakikaten çelik boya ile tedbir alıyorsanız baya yüksek maliyetleri var.
Bu şekil bina özellikle Beyoğlu’nda çok fazla var. Sizin yapınız iyi bir örnek olabilir. Geldi mi sonrasında başka teklifler?
Berka Çürüksu: Evet oldu. Asmalımescit de bir proje vardı, avlusu da olan guzel bir projeydi ama yabancı bir firmanın yatırımıydı, sonradan vazgeçtiler kaldı öyle. Bu bina benim ilk çelik deneyimimdi ama çok zevkle çalıştım. Betonarmenin kirliliği, yoruculuğu yok çelikte ve ortaya çıkan da hakikaten hoş oluyor. Bundan sonra da çelik yapmayı çok isterim.