Dr. Ahmet Çıtıpıtıoğlu sunumunda şunları söyledi:
“Sektör için çok önemli bir organizasyon olan Yapısal Çelik Günlerini düzenlediği için Türk Yapısal Çelik Derneğine çok teşekkür ederim. Sunumumda geniş bir anlamda dijitalleşmeden bahsedeceğim. Önce kısa örneklerle sayısal bilgi yönetimi süreçleri hakkında bilgi vereceğim. Özellikle son yıllarda standartlaşmayla ilgili gelen değişiklikler hakkında gelişim aşamalarının yanı sıra mühendisler ve mimarların projelendirme aşamalarını nasıl tanımladıklarını ve bu konudaki geliştirmeleri paylaşacağım. ‘Teslim gereksinimleri’ dediğimiz, ürettiğimiz tasarım bilgilerinin ne olduğunu, kimlerin hangi aşamalarda ne üreteceğinin nasıl tarif edildiğini paylaşacağım. Son olarak da sayısallaşma ile ilgili sektörümüzdeki yönelimler hakkında düşüncelerimi aktarıyor olacağım.
Sayısallaşma
Mesleki olarak yaptığımız, ürettiğimiz planlar çağlar geçmesine rağmen çok değişmedi. Milattan Önce 2000 yılındaki tablette gördüğümüz bir plan ile şu an kullandığımız modern çizimlerle ürettiğimiz plan arasında temel olarak ifade ediş şeklimiz anlamında büyük bir fark yok. Çalışma biçimimiz açısından değerlendirdiğimizde ise 30 yıl önceki bir ofis ortamı ile günümüzü kıyasladığımızda yine çok büyük değişiklikler olmadığını görüyoruz. Ancak çalışma hızımız ve ürettiğimiz tasarımlar eskiye kıyasla çok farklı. Değişikliklerin etkilemediği konu ise tasarım ve yapım çıktıları. Hâlâ sektörde ürettiğimiz çıktıların hepsi kâğıt. Bilgimizi kâğıttan kurtarmaya yönelik yaptığımız farklı altyapıda çalışmalar var. Dijitalleşme konusundaki bu çalışmaların amacı; sürdürülebilir bir şekilde paylaşımı optimize edecek ve işletim sürecine de yansıyacak şekilde üretme konusunda.
Tasarım ve Görselleştirme
Uzun süredir mimari çalışmalarda, görselleştirme yani son ürün, malzeme ve görüntü çok detaylı bir şekilde yapılmakta. Yazılımların ve tekniğin gelişmesi sonucunda mimarinin ötesinde mühendislik çalışmalarının da görsellere yansıması yaklaşık olarak son 20 yıldır mümkün oldu. Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) diye ifade ettiğimiz teknolojiler de artık yapılması planlanan ürünün tasarımını ve yapılmadan önceki son halini 3 boyutlu olarak yansıtıp, çalışmalardaki önceki koordinasyon problemlerini çözmeye yönelik bir modelleme. Ülkemizde de bu konuda çalışmalar devam ediyor.
Az önce bahsettiğim pratik çıktının kâğıda yansıması vakit alan bir konu. Uzun, yerleşmiş 2 boyutlu pafta üretim metotlarıyla bizde üretilen 3 boyutlu modellerin eşleşmesi aynı sekansa girmesi uzun bir süre alıyor. Şu an sektör, biraz önce bahsettiğim teknolojiler sayesinde daha detaylı ve tutarlı çizimlerin üretilmesi konusunda iyi bir noktada. Modellerle proje planlaması, farklı şekillerde kullanımı çokça anlatılan bir konu. Fakat tasarımın dışında gerçekleşen yapının ve tasarımın izlenmesi, tasarımla birlikte ortaya çıkan çıktının kıyaslanması ve takip edilmesi konularıyla beraber, mimari ve mühendislik çalışmasının kontrolü tarafındaki iz düşümde de çok farklı teknolojiler olduğunu görüyoruz. Özellikle son yıllarda saha kaydının daha detaylı lazer tarama ile yapılıp, modeller ve tasarımla karşılaştırılması çalışmaları yapılıyor. Milyonlarca noktanın taranmasıyla elde edilen görüntülerin model elemanlarıyla eşleştirilmesi sonucunda tarama bulutuna denk gelen iz düşümünü görmek mümkün. Saha kaydı ile yapısal çelik, elektronik aksamlar, mekanik modellerin iz düşümüne bakarak tasarımdaki niyetin sahadaki yansımasını da kontrol edebiliyoruz.
Bu teknolojilerin getirdiği bazı zorluklar ve yenilikler süreçleri de var. Konuşacağımız ana konu bu yeni teknolojilerin çalışma biçimimizi nasıl etkilediği, neleri değiştirdiği, başarmak için neler yapılması gerektiği yönünde. Lazer tarama ile özellikle son 3-4 yıldır daha sık karşımıza çıkan saha verilerinin takibi, özellikle 360 derecelik panaromik fotoğraflarla kaydı projelerin günler veya haftalar süren modelle karşılaştırma sürecini çok kısalttı. Şimdi üç boyutlu 360 derecelik panaromik fotoğraflar sayesinde mobil cihazlarda yapılan bir yorum aracılığı ile uygunsuzlukların belgelendiğini görüyoruz. Fotoğrafların üzerinde uygunsuzlukların takibi gibi birçok farklı teknolojilerin derlenmesi konusunda çok hızlı ilerlemeler var. Kaskın üzerindeki 360 derecelik bir kamerayla sahada gezen bir kişinin sağladığı görüntüyle hataların otomatik olarak yakalanıp değerlendirildiği sistemler de var elimizde.
Sayısallaşma konusundan bahsedip de robotlardan konuşmamak olmaz. Tarama ve fotoğraf çekme gibi teknolojilerin robotlarla yapılması hakkında belirli denemeler yapılıyor. Şahsi olarak bu tür teknolojilerin biraz erken olduğunu ve pek gerekli olmadığını düşünmesem de buradaki ana amaç bütün saha verilerinin en etkin ve kolay bir şekilde yakalanmasını sağlamak.
Sayısal Bilgi Yönetimi Süreçleri
Bu bölümde özellikle bahsedeceğim konu TS ISO 19650’de tanımlanan süreçler olacak. Sektörde belki de en sıkıntı çektiğimiz konulardan biri; sözleşmedeki kapsamların özellikle sayısal teknolojilerin uygulanması konusunda sadece bir model oluşturulmasının ötesinde, belgelerin ve bilgilerin dijital olarak oluşturulması açısından daha net tanımların yapılması yönünde. TS ISO 19650 nedeniyle uzun haliyle Yapı Bilgi Modellemesi de dâhil olmak üzere bina ve inşaat işleriyle ilgili bilgilerin düzenlenmesi ve sayısallaştırılması gerekiyor. Burada anahtar kelime olarak BIM var ama onun ötesinde çok daha geniş bir anlamda bilgilerin sayısallaştırılmasından bahsediyor standart.
TS ISO 19650-2’nin Türkçe versiyonu önümüzdeki haftalarda TSE’nin teknik komitesinden çıkıyor olacak. Böylelikle ülkemizde Türkçe terim ve tanımlarıyla bu süreçler aslında bir standart olarak yerleşmiş duruma gelecek. Kapsamı konusunda şu cümleleri eklemenin önemli olacağını düşünüyorum; çok esnek bir standart, kapsam olarak baştan sona tasarım, inşaat ve işletmeyi kapsayan bilgi yönetiminden bahsediyor. Herhangi bir inşa edilmiş varlığın tüm yaşam döngüsü için geçerli bir standart. Ana amaç etkili verimli bir şekilde bilgi üretilmesi ve doğru iş birlikçi bir ortam sağlanması. Burada iş birlikçi ortam anahtar bir kelime. Özellikle standartlar ötesi kontratlarda eksik bilgi verme gibi alışkanlıkların kırılmasını sağlayacak bir standart. Daha da önemli noktası ise her boyutta ve karmaşıklık seviyesindeki inşa edilmiş varlıklar için geçerli.
Standart, belirttiğim gibi işletmelerin içerisinde, varlık yönetimi de dâhil olmak üzere hem tasarım hem inşaat aşamalarını kapsıyor ve tüm paydaşların tek bir çatı altında iş birliğiyle çalışmasını hedefliyor. Burada tabii bu standart ile birçok yeni kavramlar da geliyor. Kapsayıcı olması amacıyla çok esnek bir dil kullanılmış.
Burada muallak olarak değerlendirilebilecek, ‘atayan taraf’ ve ‘ana atanan taraf’ gibi farklı taraflar tanımlanmış ve bu tarafların ne olduğu açıklanmadan sadece aralarındaki ilişki belirtilmiş. Bunu bir proje mantığındaki bir çerçeveye oturtursak, ‘atayan taraf’ genellikle işveren, bir kamu kuruluşu, bir kurum ve onun yanındaki proje yönetim firması olabilir. ‘Atanan taraf’ var ise tasarımı yönetecek bir mimari veya mühendislik firması olabilir veya işletme aşamasında bilgilerin yönetiminden bahsediyorsak da işletme için çalışan danışmanlar olabilir. İnşaat aşamasında ise ‘ana atanan taraf’ ana müteahhitlik firması, ‘atanan taraflar’ ise alt yükleniciler olarak düşünülebilir. Bu süreçler bir döngü olarak atayan taraf, ana atanan taraf ve atanan taraf olarak tüm aşamalara (tasarım-yapım-işletme) hitap edecek şekilde tanımlanmış.
Şimdi TS ISO 19650-2 ile ilgili hızlı bir şekilde yapılması gereken adımların üzerinden geçmek istiyorum. Özellikle kamu kuruşları veya firmalar için işverene bir hayli bir yük yükleniyor. Eğer sayısal altyapıda bir çalışma yapılacaksa önce beklentinin tanımlanması, kurumsal bilgi gereksinimlerinin belirlenmesi gibi farklı dokümanların oluşturulması gerekiyor.
Birinci aşama ‘değerlendirme ve ihtiyaçlar.’ Bu aşamada kişilerin, süreçlerin ve gerekli bilgilerin belirlenmesi konusunda adım adım işveren ve atayan tarafından yapılması gereken işler bulunuyor.
Ardından projenin tasarım aşaması adına bir teklif toplanıyorsa, teklif ile ilgili gerekli bilgiler ve referans bilgilerin değerlendirilmesi açısından işveren ve atayan tarafın hazırlaması gereken ‘teklif daveti’ olarak bir adım tanımlanmış.
İşe talip olarak taraflar için ‘teklif hazırlığı’ adı verilen bilgi yönetimi konusunda yapılacak işlerin neler olduğu gibi süreçlerin derlenip anlatılması adına birçok belgenin hazırlanması bekleniyor. İhale öncesinde bütün bu sürecin kim tarafından nasıl ve ne zaman yapılacağının anlatılması gerekiyor. İhalenin sonuçlanması ve atamanın yapılmasıyla işi alan firmanın yaptığı çalışmaların teyit edilmesi, bilgi alışveriş gereksinimlerinin belirlenmesi, bilgilerin oluşturulması için iş planlarının yapılması gibi dokümanların hazırlanması da var.
Burada en önemli konulardan biri de bilişim altyapısının mobilize edilmesi. Bununla beraber kaynakların mobilize edilmesi, projenin bilgi üretim yöntem ve prosedürlerinin sınanması olmak üzere proje başlamadan önce işveren tarafından bir altyapı tanımlaması gerekiyor. ‘Mobilizasyon’ standardın en fazla yaptırım getiren maddesi.
Tasarım veya inşaat olsun gerekli model ve bilgilerin üretilmesi, değerlendirilmesi ve kontrol edilmesi için ‘iş birliği ile bilgi üretimi’ süreci standarda göre mutlaka yapılmalı. ‘Bilgi modeli teslimi’ ise işin teslim edilmesi, onaylanması ve süreçlerin tanımlanmasını niteleyen bir aşama. Son olarak ‘proje kapanışı’ ise proje bilgi modelinin arşivlenmesi ve gelecek projeler için öğrenilen derslerin değerlendirilmesi süreci.
Bilişim altyapısı Ortak Veri Ortamı (OVO) olarak tanımlanmış durumda. Burada olmazsa olmaz konu herkesin verilerinin sadece model olarak değil bütün belgelerin kontrollü bir şekilde paylaşımını sağlayan bir altyapıda olması. Bu konuda ileri fonksiyonları olan altyapılar veya basit altyapılar kullanılabiliyor. Ama standardın bu konularda getirdiği tanımlar özellikle ‘Bilgi Kabı’ denen bir doküman model, tablo, dosya veya klasör şeklinde. Paydaşlar arasında herhangi bir sayısal bilgi kabında statü, revizyon ve sınıflandırılmanın tanımlı olması gerekiyor. Bu parçalar paydaşlar arasındaki ilişki ve iş sürecinin tanımlanmasını sağlayacak bir altyapı olması için tanımlanmış durumda.
Şantiyelerde çizimler ve modeller ötesinde yüzlerce farklı cins doküman tanımlanıyor. Alt yükleniciler ile tasarım ekipleri arasındaki paylaşım döngüsünü sağlayan, bunlarla birlikte süreçlerin tanımlanmasını da yürütecek altyapılar var. Ayrıca isimlendirilen ve statünün tanımlanmasının sağlandığı çok basit bir dosya düzeneği bilgiyi kâğıttan kurtarabilir gecikmeleri yaratan aksaklıkları önleyebilir ve bütün bilgilerin takip edilmesine olanak sağlayabilir. Tabii ileri fonksiyonlara sahip yazılımlar, neredeyse hiç kâğıda başvurulmadan bütün bu işlemlerin, onay ve yorumların yapılmasını sağlayabiliyor.
Aynı şekilde sahadaki bilgilerin ortak bir platformda ilerlemesi, iş güvenliği, sağlık gibi farklı grupların bilgilerinin derlenmesini sağlayacak fonksiyonlarda altyapılar da var. Tabii bu kadar bilgiyi bir araya getirdiğimizde bu bilgileri raporlama ve otomasyona yönelik kullanmak adına müthiş fırsatlar yaratmış oluyoruz. Baştan ince düşünülmüş altyapılar aslında çok emek gerektiren raporlamaları ve sahadaki durumu yönetime aktarma konusunda büyük başarı sağlıyor. Burada saha bilgileri, paftaların üretimi ve onay süreçlerinin yanı sıra statü bilgilerinin otomatik olarak güncellendiği ara yüzler görebiliyoruz. Yeter ki bilgiler düzenlenmiş, standardize edilmiş ve sayısal olsun.
İnşaat Projeleri Gelişim Aşamaları
Gelişim aşamaları biraz paralel bir konu. Özellikle inşaat ve proje tasarımında farklı ülkelerin geliştirdiği bazı aşamalar var. Ama ideal dünyada bunların yorumlanması veya kontratta tanımı yapılmadıysa farklı paydaşlar arasında anlaşılması her zaman doğru olmayabiliyor. Bu projede risk yaratan bir unsur. İşin zamanında tamamlanması, elden ele geçen bilgilerin tanımlanmasını yapabilmek için bunların ortak bir zeminde yapılması lazım.
Türkiye’de buildingSmart tarafından yapılan bir çalışmada mimarlar, serbest müşavirlik mühendislik hizmetleri ve farklı odaların hazırladığı belgeler ve yönetmelikler karşılaştırıldı. Burada ortak bir dil olmadığını görüldü. Bu kadar sayısal süreçlerden bahsederken bu aşamaların da yeniden revize edilmesi gerekiyor. Birçok farklı ülkede revizelerin yapıldığını yeni tasarımların eklendiğini ve düzenlendiğini görüyoruz. Biz de bu düşünceyle ‘İnşaat Projeleri Gelişim Aşamaları’ adı altında, farklı aşamalardan, projelerin başlangıç noktasından işletme ve bakım aşamasına kadar bütün paydaşların yapması gereken beklenti ve çıktıların bulunduğu bir çalışma oluşturduk. QR kodla internet üzerinden bu çalışmanın orijinal belgesine ulaşabilirsiniz.
Tasarım sonrasında yani inşaatta ISO’nun tanımladığı bilgi süreçleri 9 aşamadan oluşan ve tekrarlanan bir süreç. Tasarımın başındaki ihalede tasarım ekibinin yapılandırılması ve bütün proje aşamaları geçildikten sonra tekrar bir ihale ile inşaat aşamasının başlangıcında TS ISO 19650’ya uygunluğun kontrol edilmesi tekrarlanan bir döngü olarak karşımıza çıkıyor.
Teslim Gereksinimleri
Bu döngü içerisinde neler üretiliyor, farklı bildiğimiz neler yapılması gerekiyor? Süreçlerde ISO’nun tanımladığı farklı belgelerin ilişkisini görüyoruz. Bilgi gereksinimlerini baştan kurumun tanımlaması, farklı bilgi protokolleri, tasarım ve bilgi süreçlerinin oluşturulması, bunlar tamamen standartta tanımlanmış konular. En önemlisi ise iş bilgisi ve ana bilgi teslim planları. Yani kim ne zaman, hangi detayda teslim edecek? Bütün süreçte hazırlanacak çıktıların özeti olarak bunu düşünmek lazım. Bilgi Kabı dediğimiz, tasarımda ve inşaat sürecinde üretilecek bütün dokümanların etiketlenmesi gerekiyor.
Projede paydaşların toplamda ortalama 100-200 ayrı doküman tipi ürettiklerini görüyoruz. Bunların kodlanmasının tanımlanması çok önemli. Benzer şekilde 2 ve 3 boyutlu modellerin de kodlanması gerekiyor. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde teslim gereksinimleri ve planlama döngüsünde tasarım aşamasında düşündüğümüz bir mimarlık firması ve diğer mühendislik firmalarının yani her paydaşın kendi üreteceği bilgilerin özet olarak bir araya getirilip, ‘ana bilgi teslim planı’ olarak tarif ettiğimiz planın oluşturulması gerekiyor. Verileri, sayısal olarak üretilecek dökümün tarifi de yapılmalı. Bunları bir araya getirdiğimizde bilgi teslim planı ortaya çıkmış oluyor. Sürecin proje boyunca geliştirilmesi güncellenmesi mutlaka gerekli ama proje başında bunların tanımlanıp çalışılması gerekiyor.
Sayısallaşmayla İlgili Yönelimler
Son olarak sayısallaşma ile ilgili yönelimlerden bahsedeceğim. Farklı teknolojiler, profesyonel hayatta çalışma biçimlerimizi etkilerken, bu teknolojilerin orta vadede hem kontrat hem de tasarım ve inşaat arasındaki ilişkileri değiştirecek etkileri olduğunu görüyorum. En kuvvetli etki olarak, bir modelle çıkmış ihalede normalde belki on binlerce paftada ifade edilmiş bir tasarımla kıyasladığınızda tasarımla ilgili çok daha detaylı bir bilgiye erişme, çok kısa sürede bir yorum yapma yeteneğine sahip oluyor paydaşlar. Bu tasarım aşamasında ya da ihale aşamasında olabilir. Tasarımın irdelenmesi hem pozitif anlamda hem de negatif anlamda çatışma yaratabilecek yanlışların ortaya çıkmasıyla kontratsal bir dürtü yaratacak bir noktaya getirebilir projeyi. Bir projede yaklaşık binlerce sayfa rapor hazırlayabildiğimiz durumlara geldik. Artık üç ay veya beş ay mobilizasyonu bekleyerek, iş işten geçtikten sonra bunları tespit etmek yerine projenin hemen başında, birkaç hafta içerisinde birçok şeyi tespit edebilecek noktaya geliyoruz. Bu pozitif anlamda tasarım ekibinin de kendi içerisindeki tasarımları düzenlemesi açısından bir avantaj.
Aşamalarda bahsettiğimiz en sıkıntılı şeylerden biri de tasarımdaki vizyonla inşaatta gerçekleşen işin arasındaki kopukluk. Bunu tabii negatif anlamda düşünmemek lazım. Sektörümüzün belki de en zor aşılması gereken konulardan biri de tasarım aşamasında gerek malzeme gerek sahadaki değişikliklerin yarattığı bilinmezliklerin çokluğu. İşverenlerin ihaleye çıktıktan sonra çok kısa süre içerisinde tasarımlarıyla ilgili olumsuz geri bildirim aldıklarını gördükçe bu iki dünya yani tasarım ile inşaat arasındaki uyumu artırabilmek için farklı yaklaşımlar üretilmeye başladığını görüyoruz.
Yap-işlet-devret gibi projeler zaten uzun süredir bu problemleri aşmak hem finansal tarafı hem de tasarım ve inşaatı bir arada yürütmek için üretilmiş yöntemler. Ancak her proje ve ortamda bunu yapmak çok mümkün değil. Özellikle Covid-19 dönemi öncesinde çok yaygın olarak konuşulmaya başlanan inşaat ekiplerinin tasarım sürecine erkenden dâhil edilmesi ile ilgili kontratsal yöntemler tasarımın son aylarında inşaat ekibinin de sürece dâhil olarak projenin tasarımının girdilerle tamamlanması üzerine çalışmalar sürüyor. Ama çok zor, kolay bir konu değil. İşin sorumluluğu, girdilerin işlenmesi, maliyeti gibi birçok bilinmezliği var. Burada teknolojinin girmesiyle geleneksel rollerin ve süreçlerin değiştiğini görüyoruz. Tabii ileride tasarım ve performans beklentileri arttıkça, yani sadece bir bina değil, binaların yeşillenmesi veya performansa dayalı beklentiler, özellikle enerji, sürdürebilirlik anlamında beklentiler kontratlara girdikçe bu tip altyapılar ve iş birliği ile ilgili süreçler kaçınılmaz olarak artacaktır.
Geleneksel olarak basılı bilgilerin artık kâğıtsız bir şekilde sayısal belgelerle ortak veri ortamında ISO 19650’de tanımlanmış süreçlerle kullanılması, ilerisi için aslında planlanan yönelim, tasarım ve inşaatın artık belgeden bağımsız bir şekilde veri ve obje tabanlı bilgilerin paylaşılmasını hedefliyor.
Son olarak birçok sektöre hitap eden bu verilerin oluşturulması, sayısal olarak raporlanması, farklı projelerin bir arada derlendiği ‘veri gölü’ olarak ifade edilen bu durum inşaatta ilerleyiş ile ilgili öngörü yeteneklerinin ve otomatik tepkilerin sağlanacağı bir noktaya doğru bizi götürüyor. Bu sürecin olmazsa olmazı verilerin belirli bir kurguda dijital olarak paylaşılmasını sağlamaktan geçiyor. Herkese beni izlediklerini ve dinledikleri için çok teşekkür ederim.”