Bence proje yönetim ofisleri de etkili olabilir. Belli bir yerden sonra proje yönetim ofisleriyle çalışmak alışkanlık haline geldi. Onların daha fazla ikna yeteneği var, mimar bir yere kadar savunabiliyor. “Maliyet” dendiği zaman bizlerden çok, bu kurumların devreye girmesi gerekiyor.
Ali ERAY: Yerli çelik imalatı yeteri kadar var mıdır, önce onu merak ediyoruz tabii. Profil bazlı, tedarik sırasında rahatlıkla temin edilebilen yerli çelik malzememiz yeteri kadar var mıdır, bilemiyorum. Çünkü sacdan üretme profiller biraz güvensizlik yaratabiliyor.
Yerli çelik üreticilerimiz de mimarlar talep ederse üretiriz diyorlar...
Ali ERAY: Biz somut olarak yaşadığımız örneklerden bahsediyoruz.
Çelik bir proje önerirken yaşadıklarımızdan.
Burçin YILDIRIM: Mesela Gökçeada Lise Kampüsü projemiz çelikti, çünkü en önemli hedeflerden birisi ada koşullarıydı. Gökçeada’da bir okul yapısı olduğu için inşaat süresi, ve nakliye çok önemliydi. Sonuçta malzemeyi oraya gemi ile taşıyorsunuz. Bu gerekçelerle projeyi çelik düşündük ve öyle önerdik; fakat idare bunu kabul etmedi, sistemi betonarmeye çevirdi. “Buralarda yerli malzeme bulamayız, ithal zaten zor” gibi görüşlerle çelik proje betonarmeye dönüştü. Oysa bizlere destek olabilecek bir üretici olsaydı yatırımcıyı ikna edebilirdik ve o proje, çok daha kolay üretilebilecek bir çelik yapı olabilirdi.
Ali ERAY: Bir de yurtdışından gelen malzemenin geliş suresiyle ilgili bir endişe vardı.
Bu konuda da sektör oyuncularımız sizlerle buluşamamış anlaşılan, artık stoklardan bile temin edilebiliyor yapısal çelik. Tamam, malzeme bir sorun, başka neler var sıralarsak?
Pınar GÖKBAYRAK: Biz üreticileri tanımıyoruz çoğunlukla. Sektördeki
firmaların birkaç tanesini biliyoruz, çoğunluğunun adını bile duymadım. Halbuki beton tarafına baktığımız zaman üretici firmalar ve markalar, ürünleri konusunda çok bilgiliyiz, çünkü onlar çok büyük bir pazarlama yapıyorlar ve biz birebir tanıyoruz onları. Markalarını tanıyoruz, hangi projemizde neyi tercih edebileceğimizi az çok biliyoruz. Çelik endüstrisi biraz mesafeli. Biraz önce proje yönetim ofislerini konuştuk. Onlar belki tanıyorlardır ama bence mimarın da tanıması çok kritik. Uzak olduğunuz
bir dünya ve bu sebeple aklınızın bir köşesinde kalıyor, hemen
hatırınıza gelmiyor. Ben bunu şöyle çözerim, bunun desteğiyle yapabiliriz, orada bulamazsam şuraya danışabilirim gibi kafanızda
bir kurgu yaratamayabiliyorsunuz.
Tasarım aşamasında bu da bir güvensizlik mi yaratıyor?
Pınar GÖKBAYRAK: Tabii...
Burçin YILDIRIM: Bence mühendis de çok önemli. Hatta mimardan daha önemli. Mimarlar aslında çelik proje yapmak isterler, heveslidirler de ancak mühendislerin bu alanda çok deneyim sahibi olduğunu düşünmüyorum. Her mühendis çelik proje yapamıyor.
Çelik olarak tasarladığımız projelerden birisi bir inşaat fakültesi binasıydı. Orada bizzat inşaat fakültesi hocalarının isteğiyle, özellikle
talep etmeleri üzerine proje betonarmeye döndü. Yani derneğinizin ve çelik sektörünün üniversitelerin Ar-Ge kısmıyla daha iyi bir iletişim içerisinde olması, onları desteklemesi lazım herhalde. Çünkü şu anda mühendisler mimarlara göre çeliğe daha kapalılar. Bunun dışında proje süreçlerinde çelikten betonarmeye dönülmesinde bir etken de, yangın boyası. Yangın boyası çok masraflı bir kalem oluyor. Nedense öncesinde öngörülmeyen bir kalem gibi oluyor, aslında hepimiz biliyoruz ki burada yangın boya koruması yapılacak ama son aşamada çelik metrajı çıkıp, boya metrajı yapıldığı zaman yangın boyasının getirdiği maliyet çok göze batıyor ve istenmiyor. Sonuç olarak çelik projeden uzaklaşılıyor.
Çelik Yapıların bitirilemeyen mazeretlerine geldik yani, “çelik yanar”, “pahalıdır”...
Burçin YILDIRIM: Çelik yanar, çelik titreşir, çeliğin detay sorunu olur...
Ali ERAY: Akustik sorunu vardır, trapez döşemeyi kaplamazsanız
tozuma, kir... gibi söylemler çok.
Pınar GÖKBAYRAK: Deneyim aktarımı çok önemli. Bence Türkiye’de
yapılan örneklerde mimar ve mühendislere sorularak teknik olarak ne gibi sorunlarla karşılaşıldı, bu sorunlar nasıl aşıldı gibi bilgilerin paylaşılması çok önemli. Çünkü mimar olarak biz bitmiş, güzel imajları görüyoruz ama buraya nasıl gelindi? Arkasındaki hikayeyi, özellikle de çok fazla tanımadığımız alanlarda nasıl sorunlar çıkabilir ve nasıl aşılabilir, merak ediyoruz. Bunların paylaşılması çok değerli olur. Bu paylaşım hepimizin önünü açar.
Yine Arkitera’ya verdiğiniz röportajda “Yapı sektörünün en aktif döneminde üretimi gençler tanımlayacaklar” diyorsunuz. Etkileyici bir görüş, biz de istiyoruz ki genç mimarlarımız çelik yapıların önünü açsınlar bu yeni dönemde. Ne isterseniz, neler yapılırsa bu gelişme yaratılabilir?
Ali ERAY: Mimarlar dışındaki diğer aktörlerdeki algıyı kırma konusunda çalışmalar yapabilirseniz bizlerin de mücadele gücü artabilir. Örneğin mühendisler, proje yönetim firmaları, müşavirlik kuruluşları olabilir. İşverenin karar vermesinde daha fazla ikna gücüne sahip olan aktörleri ikna etmeniz ve bilgilendirmeniz gerekiyor. Ardından da bizleri özellikle detay konusunda daha fazla beslemek. Biz detay konusunda yayınları takip edebiliyoruz ya da örnek projeleri inceleyebiliyoruz, bunun haricinde danışabileceğimiz firma ya da kurum yok gerçekten de.