Bu sayımızda, kapağımızda yer verdiğimiz, tek bir proje gibi görünse
de, aslında 4 ayrı çelik yapı olarak tasarlanmış, Bursa Teleferik
İstasyonları yapılarının mimarı Yamaç KORFALI ile gerçekleştirdik,
çelik yapı söyleşimizi. Türkiye’deki mimarlık eğitiminin ardından, 12
yıl İngiltere deneyimi ile, çelik yapılar üzerine düşüncelerini bizlerle
paylaşan Yamaç KORFALI, sözleriyle de, artık ülkemizde gerçekleştirmeye başladığı tasarımlarıyla da, sektörümüzün yakından takip etmesi gereken, özel bir mimarımız. Çelik Yapılar Dergisi olarak
Yamaç KORFALI’nın bundan sonra yapacağı projeleri büyük bir heyecanla bekliyor olacağız. Eminiz ki, gelecekte çelik yapıların çok
özel tasarımlarıyla tanıştıracak bizleri...
Mimarlık Lisans eğitimini 1999 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde
tamamladıktan sonra Londra’ya gidiyorsunuz, bundan sonrasını sizden dinleyelim...
Yamaç KORFALI: Londra’ya yerleştikten sonra daha önceden staj yaptığım bir mimarlık ofisinde çalışmaya başladım. Yaklaşık 3 sene
çeşitli projelerde çalıştıktan sonra 2003 senesinde, Londra’da The
Bartlett’ta Mimarlık Tasarımı Yüksek Lisansı’nı derece ile tamamladım.
Sonrasında Eric Parry Mimarlık ofisinde çalışmaya başladım. Benim ilk çelik strüktürlü yapı ile tanışmam Eric Parry Mimarlık ofisinde oldu. Eric Parry ve ekibi Londra’nın finans merkezi The City’de yüksek katlı ofis binaları projeleri yapan bir mimarlık şirketidir. Şu anda da, bu ofis Londra’nın ve hatta Avrupa’nın en yüksek ofis binasını tamamen çelik olarak yapıyorlar.
Neden Londra’’yı tercih ettiniz, yüksek eğitim yapmak için?
Yamaç KORFALI: Ben Londra doğumluyum, İngiliz pasaportum olduğu için oraya gittim. Dolayısıyla çalışma izni almama gerek yoktu. Ayrıca Londra her zaman Avrupa’da mimari ve tasarım alanlarında diğer Avrupa şehirlerine göre yenilikçi ve hep en önde olmuştur.
Ne kadar kaldınız İngiltere’de?
Yamaç KORFALI: 12 yıl
Oldukça uzun bir süre. İlk çelik yapı ile de orada tanıştığınızı söylediniz. Buradaki öğrencilik yıllarında nasıl bir çelik yapı eğitimi almıştınız?
Yamaç KORFALI: Üniversitede uygulama projesi olarak çelik yapı yapmıştım ama çok fazla detaya girmemiştik. Proje ve inşaat olarak
ilk çelik yapı deneyimim İngiltere’de oldu denebilir.
Eksik hissetiniz mi kendinizi?
Yamaç KORFALI: Okulda her ne kadar bir konu üzerinde eğitim alsanız da, inşaatı gerçekleşecek bir projede profesyonel olarak çalışmak daha farklı bir tecrübe ve aynı zamanda eğitim. Çelik projesinin mühendislerle koordinasyonunu yapmak ve daha sonra onun şantiye ortamında montajına şahit olmak, görmek, tabii ki farklıydı. Öğrenciyken eğer çok meraklı isen stajları çelik bir yapı şantiyesinde yapıp bilgi ve tecrübeni geliştirebilirsin. Ben aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi’nde yarı zamanlı proje dersleri veriyorum, öğrencilerime çelik yapılara bakmalarını tavsiye ediyorum.
Şöyle bir şey var, meraklı iseniz gidip Levent’te dolaşırken bile çeliğin nasıl uygulandığını görebilirsiniz. Yani çok fazla çelik yapı olmasa da araştırıp bulabilirler.
12 yılda İngiltere’de önemli ofislerde çalışıyorsunuz. Son olarak Zaha Hadid ofisinde yer alıyorsunuz. O dönemde ne gibi çelik yapı projeleri içinde oldunuz?
Yamaç KORFALI: Zaha Hadid mimarlık ofisinde çalışmaya başladığım zaman, ticari ofis binaları projelerinden çıkıp Londra Olimpiyatları’ndaki yüzme havuzu projesinde çalışma fırsatım oldu. 2012 Londra Olimpiyatları’nda yüzme müsabakalarının yapıldığı Londra Aquatics Center projesinde yer aldım. Bu yapının hem proje hem de şantiyesinde çalıştım. Binanın 3000 Ton’luk çelik çatısı, kafes kirişlerden oluşan kompleks bir taşıyıcı ve yaklaşık 120 metreye 80 metre bir açıklığı kolonsuz geçiyor. Bazı yerlerde bu kirişler 10 metre derinliğe kadar çıkıyor. Alt yüzeyi lamine ahşap kaplı çatının, dış yüzeyi aluminyum kenet sistem ile kaplı ve 3 adet beton ayak üzerinde oluşturulmuş bir bina. Olimpiyatlar sırasında 12500 kişi kapasiteli yapı, oyunlardan sonra yerel halkın kullanabilmesi için kapasitesi 2500 seyirci kapasitesine dönüştürüldü. 2010 yılında Structural Steel Design Ödülüne’a layık görüldü.
O ofisteki işlerden çok etkilenmişsinizdir herhalde...
Yamaç KORFALI: Evet, orada çok şey öğrendim.
Oradaki çelik yapı teknolojilerini gördükçe “Bunlar Türkiye’de yapılamaz” gibi geliyor muydu?
Yamaç KORFALI: Aslında böyle bir düşüncem olmadı. Kompleks ve özgün projelerin yapılması tamamen vizyon sahibi işveren, proje bütçesi, tasarım, mimarın yetenekleri ve bütün projenin yönetimi ile ilgili.
İki çelik köprü tasarımı var sizin işleriniz arasında, biraz da onlardan bahsetsek. Malum şu an Türkiye’de epey bir çelik köprü yapılıyor ama çoğunlukla bu köprülerde mimari bir hüner görmekten çok uzağız. Köprü sanki mühendislik yapısıymış gibi algılanıyor, mimari tasarımıyla da öne çıkan köprümüz nerdeyse yok, onun için sizin köprü tasarımlarınızı dinlemek isteriz.
Yamaç KORFALI: Londra’da bir yandan ofiste çalışıp bir yandan da
yarışmalara giriyordum. Bu yorucu bir süreçti ama hedefim bir mimari
yarışma kazanıp kendi mimarlık ofisimi kurmaktı. Bu hedefle iki tane köprü yarışmasına katıldım. Birincisi çelik imalatı ile ünlü Sheffield şehri için planlanan yaya köprüsü idi. Bu köprü otoyol üzerinde etrafının da tamamen yeşil, ağaçlık olduğu bir alan için planlanmıştı ve biz yeşil bitki örtüsünün devam ettiği, yayaların, bisikletlilerin hatta atla gezenlerin kullanabileceği bir çelik köprü tasarımı hazırladık. Diğer köprü ise Liverpool’da bir nehir üzerinde yaya köprüsü idi ve burada da uzaktan bakıldığında köprüye sis kaplamış hissi vermek istedik. Çelik halatlarla karmaşık örümcek ağı yapısına benzer bir tasarım yaptık.
Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nden de bir ödülünüz var, o hangi projenizle geldi?
Yamaç KORFALI: O biraz spekülatif tamamem kurgusal bir proje idi, akademik bir çalışmaydı. Görünmez bir bina yapmayı hedeflemiştim.
Burada Bond filmlerinde kullanılan, aston martinin görünmez arabaya dönüştüğü bir teknoloji vardı,onu kullanarak, binanın cephesine yerleştirilen kameralar ile çevredeki görüntülerin yansıtıldığı ve böylece kamuflaj olan bir yapı tasarladım.
Oldukça ilginç tasarım ve ödül de getiriyor sizi... Tüm bu deneyimlerin
ardından Türkiye’ye dönüyorsunuz ve çok ses getiren bir çelik yapı, hatta 4 çelik yapı diyebileceğimiz tasarımınızla sizi tanıyoruz bizler de...
Yamaç KORFALI: Evet, Türkiye’ye dönmeye karar verdim, kendi ofisimi açtım. Belli bir birikimim vardır ve artık bir yerde çalışmak değil, daha bağımsız devam etmek istiyordum. Ve bir fırsat doğdu, Bursa’daki teleferik projesi gündeme geldi. 4 yıl boyunca teleferik projesinin istasyonlarının tasarım ve uygulama projeleri üzerinde çalıştık. İlk başta ilk iki istasyon yapıldı, sonrada diğerleri yapıldı. Toplam 15000 m2 inşaat yapıldı. 2016 yılında da tamamlandı. Londra’da çalıştığım 2012 Olimpiyatları yüzme havuzu projesinden aldığım birikim ve tecrübe, form ve strüktür açısından bu teleferik yapılarını projelendirme ve inşaatı sırasında yardımcı oldu.
Bahçeşehir Üniversitesi ne zaman başladı? Ne kadar şanslı ğrencileriniz var, buradan mezun olanlar çelik yapılarla çok daha erken tanışmış olacaklardır sayenizde.
Yamaç KORFALI: 2012 yılında itibaren proje derslerine girmeye başladım. Aslında proje dersinde öğrenciyi çok fazla taşıyıcı sistem
çözümü ile uğraştırmıyoruz. Projelerin çevresi ile ilişkisi, programın
nasıl işlendiği kamusal alanlara getirdiği olumlu çözümler gibi kavramsal konular üzerinde duruyoruz ve bu yüzden, taşıyıcı sistem biraz daha geri planda kalıyor. Ama çelik ile ilgili statik dersinde yapılar inceleniyor. Projede çelik yapılarla ilgili temel bilgilerin öğrenciler tarafından işlenmesini bekliyoruz. Aslında profesyonel hayatta statik çözümleri mühendisler ürettiği için öğrencilerden temel bilgiler dışında hesap yada çizim yapmalarını beklemek biraz fazla olabilir. Mimar - Mühendis uyumu çelik yapılarda fazlasıyla önem kazanıyor.
Biraz yurtdışı deneyimlerinizle bu konu üzerine düşüncelerinizi bizlerle paylaşmanızı istesek, neler söylemek istersiniz?
Yamaç KORFALI: Yurt dışında çalıştığım yerlerde, inşaat mühendisleri
neredeyse mimar kadar projeyi sahipleniyorlardı. Başından itibaren projenin içinde yer alıyorlar ve mimarın vizyonunu yada hayalini gerçekleştirmek için çaba sarf ediyorlardı. Burada tabii ki İngiltere ve Türkiye kıyaslaması yapmak yanlış olabilir çünkü orada mühendislere ayrılan bütçe buraya göre çok yukarıda.
Londra’da bir mal sahibi Türkiye’deki kadar büyük bir rahatlıkla “Çelik çözüm pahalı çıktı, vazgeçelim” noktasına gelebilir mi?
Yamaç KORFALI: Gelemez, çelik tonajı dolarla alakalı olduğu için Türkiye’de döviz arttığında doğrudan inşaat maliyetine yansıyor. O yüzden burada betonarme yapıya dönüşme ihtimali daha yüksek zaten çevremizde en çok gördüğümüz 6 metreye 6 betonarme aks üzerinden inşa edilmiş yapılar. Londra’da çalışmaya başladığım zaman çevremde ne kadar çok çelik yapı olduğunu fark etmiştim. Burada da tam tersi betonarme kalıplarla hazırlanmış yapı iskeletleri. İngiltere’deki çelik kültürü ile Türkiye’dekini karşılaştırmamak lazım bence.
Çelik yapıdan kaçmak için Türkiye’de bahane çok. Siz bu bahanelerin
olmadığı bir yerden gelerek çelik yapıların önemi ile ilgili ne söylersiniz?
Yamaç KORFALI: Şöyle ki, çelik ile daha esnek, özgün ve yaratıcı formlar yaratmak mümkün. Çelik bence aynı zamanda estetik de bir malzeme ve geniş açıklıklar geçildiği için kullanıcı açısından esnek mekanlarda tasarlamaya daha uygun. Gelişmiş çizim programları sayesinde hazırlanan tasarımların mühendisler tarafından detaylandırıldıktan sonra kontrolü mimari açıdan kolay oluyor. Aynı şekilde imalat için hazırlanan çizimlerde kontrol edildiğinden ortaya çıkacak ürünün hatasız olması sağlanabiliyor.
Sizi etkileyen çelik yapıları öğrenmek istersek, hangi yapılar öne çıkar?
Yamaç KORFALI: Londra’da Foster’ın yaptığı Swiss Ofis Binası ve London Eye önemli yapılar, ayrıca Eyfel Kulesi de. Bir kaç yıl önce açılan Londra’daki Terminal 5 havalanı, Richard Rogers tarafından tasarlanan yapı, etkilenmemek çok güç. Aşırı amorf bir yapı da değil aslında ama çelik konstrüksiyonu çok etkileyici, detayları iyi çözülmüş ve imalatı çok iyi yapılmış.
Son olarak nereye doğru gider çelik yapılar, beklentileriniz nasıl bu alanda?
Yamaç KORFALI: Son zamanlarda gelişen üç boyutlu yazıcılar var. Binaları robotların yapmaya başladığı zamanlara yaklaşıyoruz. Bence bu teknolojiler sayesinde çelik gibi malzemelerin önemi daha da artacak diye düşünüyorum. Binalar daha hızlı ve kusursuza yakın inşa edilecek ve inşaat sırasında meydana gelen kaza ve yaralanmalar bitecek.