Gerçek nedir? Niyetim, yaşadığımız bu hayatın yüksek tempolu telaşı içinde dikkatinizi kısa bir süre de olsa bambaşka bir alana çekebilmek.
Evet, gerçek nedir?
Basit bir anlatımla, “Bu evrende beş duyu organımızla deneyimlediğimiz her şey gerçektir.” diyebiliriz. “Bu evren” ifadesini bilerek kullandım. Bugüne kadar yaşadığımız birçok şeyi anlatırken çoğunlukla böyle bir adres vermezdik. Ama şimdi “Bu evren” diye başlayan cümleler havada uçuşuyor. Böyle bir tanımı dile getiriyorsak başka evrenlerin de olduğunu kabul ediyoruz demektir. Peki, nedir bu başka evren? Yazımda bu evrenlerden sadece biri olan öte evreni yani Metaverse’i anlatmaya çalışacağım.
Hayatın akışı içinde, çoğu zaman gerçekliğini sorgulamadığımız birçok nesneye dokunuyoruz. Bunları görüyoruz, tadıyoruz duyuyoruz, kokluyoruz ve hiçbir zaman aklımıza “Bu gerçekten var mı?” diye sormak gelmiyor.
Peki, şimdi size desem ki “Başka bir evren var ve o evrende de var sandığımız her şey aslında yok. Ama biz onları gerçekten var(mış) gibi beş duyu organımızla deneyimleyebileceğiz.” O halde gerçekle ilgili sorulan soruya vereceğimiz cevapları tekrar düşünme ve gerçeği yeniden tanımlama zamanı geldi.
Her şey 1992 yılında Neil Stephenson’un Snow Crash (Kar Kazası) isimli kitabını yazmasıyla başladı. Stephenson bu kitabı yazarken 29 yıl sonra yeni bir dijital dönemi başlatacağını ve kitabının bugün 1992’den daha çok satacağını elbette bilmiyordu. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in şirketinin adını Meta olarak değiştirdiğini açıklamasının ardından Stephenson’ın kitabında bahsettiği “Metaverse” kelimesi gündelik hayatımızda kullandığımız sözcükler arasına girdi. Şu an özellikle teknolojik içerikli yayınlar ve sosyal medyada bu kelime çok konuşulur oldu. Görünen o ki daha da çok konuşulacak.
“Gelecekte bir şirket yöneticisine Metaverse’de olup olmadıklarını sormak bugün bir şirkete internet bağlantılarının olup olmadığını sormak kadar saçma olacak.” demişti Mark Zuckerberg. Dolayısıyla ne yapsak ne etsek bu Metaverse’den maalesef kaçış yok. Yani değişimden korkmak yerine değişime ve yeniliğe uyum sağlamak zorundayız.
Fiyatı ucuzlayacağı için çok yakında her yerde kolayca bulacağımız bir adet VR (Virtual Reality-Sanal Gerçeklik) gözlüğü ile Metaverse’e girmeye başladığımızda, bu öte evrende daha uzun süre kalmamızı sağlayacak dijital kıyafetlerin tasarım çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmış hatta ürün haline gelmiş ve teknoloji mağazalarının raflarında satışa sunulmuş olacak. Yani yakın bir zamanda evimizin içinde bile gözümüze normal görünmeyecek dijital kıyafetlerle dolanma ihtimalimiz az değil. Çok uzak görünen ama evimizin içinde ulaşabileceğimiz bu öte evrende gerçekliği deneyimleyebilmek için bu aksesuarlar olmazsa olmazımız olacak.
VR gözlüğümüzle o evrende, tamamen dijital ögelerle döşenmiş bir mekânda var olabileceğiz. Mesela boşaltılmayı bekleyen bir çöp kovası, sulanması ihmal edilmiş ve yaprakları sararmış çiçekler gibi bu evrende var olan bir ofise ait hiçbir objenin bulunmadığı sanal bir toplantı odasında çalışabileceğiz. Burada iş ortaklarımızın avatarları ile konuşarak toplantılarımızı yapacağız ve Yale Üniversitesinden Profesör David Gelernter’in kitabı Ayna Dünyalar’da (Mirror Worlds) söylediği gibi gerçek dünyanın dijital kopyası projeleri Metaverse’de tasarlayıp gerçekleştireceğiz.
Meta Mimarlar Dönemi
Her şeyin hızla değişeceği bu evren insan yaşamını değiştirirken, bu değişimi tasarlayanları da değiştirecek elbette. Bugün bilinen birçok meslek yakın gelecekte olmayacak. İş hayatımızdan sosyal yaşantımıza kadar birçok şeyi değiştiren bu küresel salgın süreci, gelmekte olan bu yeniçağın kısa bir demosuydu sadece.
Covid-19 küresel salgını sürecinde birçok şirket zorunlu olarak ticari faaliyetlerini sonlandırdı. Bir kısmı ise zaman kaybetmeden konvansiyonel yöntemleri bırakıp çalışanlarının çalışma şekil ve şartlarını değiştirdi. Bu şirketler uyguladıkları yöntemler sayesinde sabit maliyetlerini düşürerek değişime uyum sağladılar ve süreci fırsata çevirdiler.
Örnek vermek istersek, dünyaca ünlü moda markaları en son koleksiyonlarını bir video oyununda piyasaya sürmeyi seçti. Benzer yöntemleri kullanan işletmeler kiraladıkları ofisleri kapatarak küçülmeye gidince gayrimenkul sahipleri de gelir kaybına uğradı. Öte yandan elektronik ticaret şirketleri ve hepimizin bildiği zoom, google gibi teknoloji şirketleri bu süreçte büyük bir başarı elde ettiler. Sonuç olarak değişime uyum sağlamayı başaranların veya değişime hazır olanların küresel salgının ortasında hisselerinin büyük oranda değer kazandığını gördük.
Teknoloji, hayatımızın her aşamasında böyle hızlı değişimlere sebep olurken mimarlık ve mühendislik meslekleri de bu değişimden kendi payına düşeni almaya başladılar. Yakın gelecekte özellikle mimari alanda belki de mimar ve meta mimar adı altında iki farklı unvan göreceğiz. Geleneksel mimarlık, barınma sağlamada ve günlük faaliyetlerimizi kolaylaştırmada kritik bir rol oynarken, meta mimarlar yalnızca form, geometri ve görseller üzerinde çalışacaklar.
Meta mimarların 3D (3 boyutlu) modelleme, kullanıcı arayüzü içerik, karakter, oyun tasarımı konularında değişik perspektif ve becerilere sahip olmaları gerekeceğinden söz konusu durum bu mesleğin kapılarını pek çok insana açacaktır. Oyun tasarımcısı ve programcıları, meta mimari tasarım ekiplerinin en büyük paydaşı haline gelecek böylece bu yeniçağın meta mimari tasarım sürecine daha fazla insan katılacaktır.
Metaverse'de yerçekimi, yapısal kararlılık, iklim sorunları veya fiziksel yasalar gibi gerçek yaşam kuralları veya kısıtlamaları geçerli olmayacağından, meta mimarlar ayrıca mevcut koşulların üstesinden gelme, istisnai ortamlar ve özgün sanat eserleri yaratma özgürlüğüne de sahip olacaklar.
Somnium Space ve Decentraland gibi dijital platformlar insanların edinebildiği ve üzerine bu özgün sanat eserlerinin inşa edilebileceği sanal arazi parsellerini satmaya başladılar. Bu arz talep de bulunca dijital gayrimenkul alanında bir harekete neden oldu. Meta mimarlık firmalarına olan talep, son zamanlarda arzı aştı ve mimarlara bu yeni dijital dünyaya katılmaları ve tasarım yapmaları için yeni fırsatlar sağladı.
Metaverse, gerçek dünyada uygulanmakta olan teknik koşullar ve kuralları taklit ediyor gibi görünse de Metaverse tasarımları gerçek dünyada uygulanabilir tasarımlar değildir. Mesela meta veri deposunda yerçekimi ve malzeme kısıtlaması yoktur.
Metaverse için tasarım yapmak, zamanlarının çoğunu sanal formda mevcut alanları taklit ederek geçiren birçok mimar için gerçek dünyada olmayan ve birçok imkâna sahip olan başka bir evrende çalışmak anlamına da geliyor.
Spatial'in (spatial.io) kurucu ortağı ve kendisi de bir tasarımcı olan Jinha Lee, ekibinde fiziksel binalardan 3 boyutlu (3D) mimariye geçiş yapan bir avuç mimarla çalıştığını söylüyor. Bu ekip kendilerine “Metaverse Mimarları” adını uygun görmüş. Lee, Spatial'ın tüm ortamları, ortam aydınlatması ve sanal sanat eserlerini sergilemek için gerçek dünyada bilinen ve kullanılan tasarım ayrıntılarına sahip olurken lobinin tavanından zemine akan bir şelalenin zihinlere sunduğu imkânsızlığın ipuçlarını da veriyor. Kendisi bu durumu “Alanlarımızın gerçeğe dayanmasını, ancak geleceğe bakmasını istiyoruz.” sözleriyle tanımlıyor. Bu özelliklere sahip eserler de alıcı buluyor. Sanatçı Krista Kim, “Mars Evi” adını verdiği NFT destekli ilk dijital evini birçok Kuzey Amerika şehrinde gerçek bir evden daha pahalı bir rakam olan 512.000 dolara sattı.
Yakın gelecekte hayatımıza girecek Metaverse, insanları eğlendirmek için büyük veri içeriklerine de ihtiyaç duyacak. Sanal ortamda eğlence parkları, sinemalar, konserler, okullar ve konferanslar bunlardan sadece bazıları.
Bu evrende deneyimleyemediğimiz her şeyi Metaverse’de deneyimleme imkânımız olacak. Tabii ki bu ortamların tasarlanmış olmaları gerekiyor. Dolayısıyla mimarlar için Metaverse, olasılıklarla dolu, bakir, uçsuz bucaksız bir alan ve fiziksel dünyanın kısıtlamalarına sahip olmayan bir ütopya olarak değerlendirilmelidir.
Mimarlar için Metaverse dünyasında türünün tek örneği varlıkları toplamaktan hoşlanan koleksiyonerler için NFT ile desteklenen benzersiz tasarımlar ile şehirler, binalar mobilyalar, heykeller, vb. gibi dijital varlıklar oluşturmak ve bunları sanal dünyaların hizmetine sunmak yepyeni ticari fırsatları da beraberinde getirebilir.
Başta mimarlar ve mühendisler olmak üzere yapı alanında çalışan orta ve üst düzey yöneticilerin, şirketlerin acilen hazırlıklarını gözden geçirmesi gereken bir döneme geldik. Bu vesileyle konunun önemini fark eden ve sayfalarında bu konuya yer veren Çelik Yapılar’ı geleceğe bakış perspektifi nedeniyle kutluyorum.
Heraklitos’un dediği gibi; “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”