2017 yılında kamu yatırımlarının artmasına karşılık, özel sektörün çelik kullanımı önemli ölçüde azalmış, dolayısıyla çelik yapı talebinde fazla bir artış olmamıştır. Çelik sektörünü etkileyen kamu yatırımlarının başında mega köprü projeleri ve İstanbul’un üçüncü havaalanı projesi gelmekte, ancak Türkiye’nin teknik yeterliliğine rağmen, kaynak yaratabilmek için bu projeler de yabancı şirketler tarafından geliştirilmekte ve yönetilmektedir. Söz konusu projelerle ilgili olarak yaşanmış olması muhtemel finansman darlığının kaliteyi ve dolayısıyla can güvenliğini olumsuz yönde etkilememesi en büyük dileğimizdir.
Aralık 2017’de açıklanan 2017’nin üçüncü üç aylık dönemindeki büyüme, 2016 yılında 15 Temmuz’dan sonra gelen aynı döneme nazaran % 11.1 olmuştur. Bu üç aylık büyüme rakamı her ne kadar geçen yıl aynı dönemde yaşanan % -5 civarındaki ekonomik küçülme nedeniyle büyük görünse de memnuniyet vericidir ve reel olarak % 5-6 civarında bir büyümeyi işaret etmektedir.
Yurtiçinde sektöre yönelik olumsuz etmenleri aşağıdaki şekilde sıralamak mümkün:
• Piyasadaki güvensizlik ortamı devam etmektedir.
• Yabancılar Türkiye piyasasından çekilmeye / uzak durmaya başlamıştır.
• İşlerin azalıp artmasından daha önemlisi, piyasada nakit darlığı ve dolayısıyla tahsilat sıkıntısı çekilmektedir.
• Gerek piyasalardaki nakit sıkıntısı, gerek yatırımların azalmaya başlaması önümüzdeki dönemde enflasyonu körükleyebilir.
• İhracata dayalı ekonomi nedeniyle hammadde ve enerji ithal ediliyor. Türkiye tarafından ileri teknoloji ürünleri ithal edilirken, katma değeri az ürünler ihraç edilmekte ve küresel rekabet koşullarında satış fiyatları düşmektedir.
• Sürdürülebilir bir yurtdışı ekonomisi açısından yurtdışında yatırım olanakları değerlendirilmelidir.
• Enflasyon sarmalına girilmemesi için alınacak önlemler yakından takip edilmelidir.
Sonuç ve Öneriler
Yukarıda belirtilen nedenlerle, yapılarda kullanılan çelikte kayda değer bir artış olmamış ve kullanılan çelik (donatı çeliği hariç) yaklaşık 1,8 milyon ton mertebesinde olmuştur. Çelik yapı bileşenleri ihracatı da 1,5 milyar ABD doları mertebesinde gerçekleşmiştir.
Piyasalardaki güven noksanlığı, nakit darlığı ve tahsilat sıkıntıları Türkiye’deki yerli ve yabancı yatırımları olumsuz yönde etkilemiş, yatırımlar durma noktasına gelmiştir. Türkiye’de çelik yapıların çoğunluğunu endüstriyel yapılar teşkil ettiğinden, yatırımların azalması çelik yapıların da azalması anlamına gelmektedir. Buna karşılık, ticari ve kamu yapılarında hafif bir artış olmuş ama bu da genel çelik yapı endeksinin artması için yeterli olmamıştır. Türkiye’de imal edilen çelik yapıların yaklaşık üçte biri MENA bölgesine, Rusya’ya ve Orta Asya ülkelerine ihraç edilmektedir. Bu bölgelerde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve Orta Doğu’da yaşanan savaşlar ihracatımızı olumsuz etkilemektedir.
Ekonomimizin ihracata dayalı olduğu ve ithalat ihracat dengesi gözönüne alınarak, ülkemizde teknoloji üretilmesi için köklü önlemler alınmalı, katma değer sadece iş gücü ile değil teknoloji ile de arttırılmalı, ihracat yapmayan KOBİ’ler ihracata teşvik edilmeli, az ihracat yapanların ihracatı arttırmaları sağlanmalıdır. Sürdürülebilirlik açısından büyük avantajlar sağlayan çelik malzemesinin üretiminde ve kullanımında döngüsel ekonomi daha yaygın olarak kullanılmalıdır.
2018 yılında bölgedeki siyasi istikrarsızlığın artarak devam edebileceği, dolayısıyla ülke içinde ekonomik sıkıntıların bir süre daha devam edebileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, çelik üreticileri açısından % 3 civarında büyümenin gerçekleşebileceği, çelik yapı konusunda ise bu oranda olmasa da gerek kamu yatırımları, gerek ihracattan kaynaklı küçük bir büyümenin gerçekleşmesi olası görülmektedir.
Konut sektörüyle ilgili olarak, TUCSA tarafından hazırlanan ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği vasıtasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulan Deprem ve Kentsel Dönüşümde Çelik Yapılar Etüdü kapsamında belirtilen hususların hayata geçmesi halinde çelik konutların avantajlarından yararlanmak mümkün olabilir ve binalarda çelik kullanımında artış olabilir.
Yukarıda belirtilenlere ilave olarak;
• Sorunlar ve çözüm önerileri bilimsel verilere dayalı olarak çeşitli platformlarda değerlendirilmeli.
• Sektörler devletten yardım bekleme alışkanlığını terk edip, örgütlü bir şekilde kamu ile işbirliğini arttırarak, üniversiteler, meslek örgütleri ve sektörel dernekler vasıtasıyla, kendi sorunlarını çözme ve devlete destek olma yetilerini geliştirmeli, her şey devletten beklenmemeli.
• Bugüne kilitlenmemeli. Vizyoner bakışa ihtiyaç var.
• Bilimde ve sanayide meydana gelen gelişmeler yakından izlenmeli. Örneğin; Endüstri 4.0, Yapay zeka, öngörülebilir bakım (predictable maintenance).
• 10 yıl sonra hangi mesleklerin kalacağı, hangilerinin yok olacağı, hangi yeni iş dallarının ortaya çıkacağı konularında çalışma yapılmalı.
• Endüstri 4.0’ın iki büyük getirisi olan dijital dönüşüm ve kooperasyona hazır mıyız, bunun için yeterli alt yapımız var mı, istihdama etkisi ne olur, siber saldırı olasılığı ve tehdidi ne boyutlardadır sorularının yanıtları şimdiden araştırılmalıdır.
• Türk Eğitim Sistemi bu vizyonlara yanıt verecek şekilde geliştirilmeli, daha araştırmacı, sorgulayıcı, yaratıcı, bugünün değil yarının ihtiyaçlarını karşılamaya hazır gençlik yetiştirilmeli.
Yener Gür’eş
Türk Yapısal Çelik Derneği
Yönetim Kurulu Başkan