Kulluk, müzik dinletisi, Mevlana şiirleri ve video içerikleriyle gerçekleştirdiği sunumunda şunları söyledi:
“Öncelikle tüm emeği geçenlere, katılımcılara ve konuşmacılara teşekkür ederim. Sektörden, endüstriden çok kıymetli dostlar güzel bilgiler verdiler. Ben onların verdiği bilgilere ulaşamam. Daha farklı açılardan yaklaşacağım. Eski bir akademisyen günümüzde ise iş adamı kimliğimle neden yeşil ortamlara doğru gittiğimizi ve yeşil olmanın önemini sizlere anlatmaya çalışacağım. Daha da önemlisi şunu hatırlatmak istiyorum, bir Amerikan yerlisi sözü vardır: “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık. Çocuklarımızdan, torunlarımızdan ödünç aldık” şeklinde, ben buna çok inanırım. Düşünüyorum, 26 sene önce demir-çelik sektöründe toz toplama sistemleriyle ilgili bir özel seminer yapmıştık. Yine böyle bir giriş yapmıştım. Demek ki 26 sene sonra yine bu özdeyişi kullanma ihtiyacı hissediyorum. Harekete geçme zamanı geldi.
Çok konuşulan bir konu sürdürülebilirlik ama sürdürülebilirlik nedir? Intekno ekibi arasında çok küçük bir anket yaptım. Çok güzel cevaplar geldi. Düşüncelerde, gönüllerde sürdürülebilirliğin yerleşmiş olduğunu gördüm. Ancak eyleme geçebiliyor muyuz? Hemen hemen tüm konuşmacılarımız eylem planından sonra harekete geçmenin öneminden bahsetti. Bilhassa ark ocaklı tesislerde süreç hurda ile başlıyor. Gün geçtikte ve hurdadaki geri dönüş arttıkça hurdadaki kirlilik de artıyor. Dolayısıyla başlarken, doğru başlamak, temiz başlamak gerekiyor. Kıblemizin daha yeşile doğru olması lazım. Çevreyi o andan itibaren düşünmemiz gerekiyor.
Bugün Öğretmenler Günü. Çok kitaplar okuduk, söyleşiler yaptık fikir teatisinde bulunduk. Ama bugünlere gelmemiz çok değerli öğretmenlerimiz sayesinde oldu, başta Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.
Benim sunumlarım Mevlana’sız da olmaz biliyorsunuz. Demiş ki Rumi;
Yolda kılavuzsuz giden için,
İki günlük yol yüzyıl olur.
Hocasız, ustasız bir meslek bulan için,
Şehirde, köyde alay olur.
Yine bir şiirinde Mevlana şunu demiş;
Şu beş duyudan, altı yönden,
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çok uzak dur,
İnsanlara karış, insanlara,
İnsanlarla, bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu, değerli bir madensin,
Bir ulu derya.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Dolayısıyla sürdürülebilirlikte adımlarınızı atarken, hedefe doğru giderken, bir olmak, birlikte olmak çok önemli. Bunu da Mevlana’nın bir şiiri ile yansıtmış olalım.
Zihniyet Değişimi Gerekli
Sürekli olarak bir gelişim ve ekonomik büyüme içerisindeyiz. Bu gelişim ve büyüme olumsuz anlamda çevreyi de etkiliyor. Sanayiye bağlı ekonomik büyüme, “daha iyi, daha hızlı, daha ucuz” sloganıyla gerçekleştiriliyor ama hedef bu olmamalı. Bu çok önceden fark edilmeliydi. Hedef, “daha iyi, daha temiz ve daha yeşil” olmalıydı. Bunun için de her şeyden önce bir zihniyet değişimi gerekli. Baktığımız zaman beş katmanımız var. Önce birey bazında, aile bazında, toplum-ülke bazında uluslararasılık bazında tabii sonunda da Dünya bazında. Dünya’yı korumak, yeşil dünyayı korumak zorundayız. Bu çok önemli.
Intekno olarak “Yeşil Adımlar” attık. Öncelikle Türk Yapısal Çelik Derneğinin gerçekleştirdiği Avrupa Yeşil Mutabakatı çok başarılıydı. Çalıştaya katıldık, bir katkımız olduysa ne mutlu bizlere. Geri dönüşüm, yüksek verimlilik ve kalite konusunda aktivitelerimiz oluyor. Biliyorsunuz ben aynı zamanda Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunda (DEİK) uzun yıllardır görev alıyorum. Yeşil Mutabakatın başladığı yerler ve uygulanmasının çok etkili olduğu ülkelerden biri olan Finlandiya’da aktivitelerimiz bir hayli fazla. Türkiye-Finlandiya İş Konseyi olarak da bu yolda devam ediyoruz. Intekno olarak, SGM, Luxmet, Aiforsite ve Heliostorage firmalarıyla yeşil ortaklıklarımız var. Bunların detayına girmek istemiyorum ancak SGM firması çok uzun yıllardır beraber çalıştığımız, gerçek anlamda ortaklık yaptığımız konseptinin bize ait olduğu hurda temizleme sistemlerini beraber geliştirdiğimiz bir kuruluş. Airforsite da şantiyelerde yapay zekâ çalışmalarıyla ve veri analizleriyle şantiye yönetimi işlerini gerçekleştiriyor. Heliostorage ise ısıları bir şekilde saklayıp, gerektiği zamanlarda ısıtmada kullanmak üzerine çalışmalarını yürütüyor. Luxmet ise ark ocakları üzerine yapay zekâ algoritmaları üzerine faaliyetlerini sürdürüyor. Daha önce de bahsettiğim gibi derneğinizi çok takdir ediyorum. Çünkü iki önemli sektörümüzün kesiştiği, birleştiği bir kavşak noktası demir-çelik sektörü ve inşaat sektörü. Bu iki sektörü bir arada değerlendiriyorsunuz.
Biz bu konulara nasıl başladık? Verimlilik, enerjiden tasarruf etme ve yeşile doğru gitme neden ilgimizi çekti? Sizi 1995 yılında Florida, Orlando’ya götüreceğim. 17. Elektrik Ark Ocakları Proses Sistemleri Sempozyumunda demir-çelik sektöründen üç kıymetli yönetici dostum, Muammer Bilgiç, Aydın Özgen ve Enver Soner ile beraber sunduğumuz “Köpüren Cüruf Pratiği Uygulaması ve Türkiye’deki Sonuçları” isimli bir tebliğimiz vardı. Bilhassa ark ocaklı tesislerimiz hakikaten demir-çelik sektörümüzle beraber çok iyi durumdalar. Birçok etken var bunun içinde. Biraz odaklanıp eğer konuya girersek şunu görüyoruz ki köpüren cüruf tekniğinin çok iyi, verimli bir şekilde kullanılması ve tecrübe birikimi bize bir hayli yol aldırmıştır. Biz de bunları o günlerde paylaşmıştık. Orada sağlanan avantajlar bugün hurda temizleme sistemlerinde de geçerli. Luxmet isimli Finlandiya firması ile yatırım ortaklığımız var. Arktan çıkan ışıktaki bilgilerin, ışık emisyon spektrometresiyle analizi yapay zekâ algoritmalarıyla yapılıyor. Bu analiz sonucunda ocağın optimize edilmesi sürecinde yine aynı avantajları yakalamaya çalışıyoruz.
Bakış açısı o kadar önemli ki Prof. Carol Dweck yazdığı “Mindset: The New Pschology Of Success” isimli kitabında çok güzel açıklamış, seneler önce bu kitabı okudum. Hayatıma yön veren kitaplardan biri. Tünel bakışıyla olduğu yerde duran, kendini değiştirme esnekliği olmayan, bir de büyümek ve gelişmek isteyen zihniyetten bahseder kitabında. Aradaki farkı anlatır. Gelişmek isteyen zihniyetlere sahip, o zamanlar çok farklı firmalarda, şu an ise başka yerlerde olan bu üç dostumu gönülden selamlıyorum. Demir-çelik sektöründe bizi bugünlere getiren çok değerli dostlarıma, ağabeylerime kardeşlerime gönülden teşekkür ediyorum.
Bizim burada gördüğümüz neydi? Köpüren cüruf teknolojisi iyi kullanıldığı zaman, enerji, refrakter, grafit elektrot, ferro-alyaj ve kireç sarfiyatı düşüyor. Döküm zamanı kısalıyor, verimlilik artıyor. Köpüren cüruf teknolojisi kimyasal bir proses, ocağın içinde oluyor. Bir yerden sonra da ocaktan duyduğunuz ses bile değişiyor. Tecrübe dediğimiz bilgilerin, binlerce, on binlerce, yüz binlerce yaşanmışlıkların bir araya gelmesiyle algoritma çalışıyor. İyi pratik olduğu zaman, doğru ve yerinde kullanıldığı zaman bu tecrübe büyük avantajlar sağlıyor.
Temiz Hurdayı Elde Ediyoruz
Dostlarımız Intekno’yu bilirler. Bir taraftan mühendislik müteahhitlik, teknoloji işlerimiz varken diğer taraftan da ticaret işlerimiz var. Son zamanlarda bir takım firmalarla hissedar olarak yatırımcı kimliğimizle işlerimiz, sonra da onların ürünlerini buraya getirmemiz söz konusu. Ama hurda ticareti zor bir ticaret. Hurda hem kıt hem de sürekli olarak kalitesi düşen bir kaynak. Bu zorlukları görünce hurdanın daha temiz olabileceğini düşündük ve SGM firmasıyla bir ortaklığa girdik. Hurda alınıyor, bir şekilde besleniyor, manyetik tambur demir ve çeliği alıp bir tarafa atıyor, demir ve çelik dışındaki metaller başka bir tarafa gidiyor. Dolayısıyla temiz hurdayı elde etmiş oluyoruz. Daha sonra demir dışı metallerin de ayrıştırılması var. Bu da bir kazanç kaynağı. Çelikçiler çok iyi bilirler, empüriteleri istemezsiniz, hele yassı mamul yaparken bakırı hiç istemezsiniz. Ama bakırı dışarıda yüksek fiyatlara satabilirsiniz.
Temiz hurdayla çok şey kazanıyoruz. Taş, toprak, çer çöp, plastik malzemeden kurtuluyoruz. Hurdaya verdiğimiz bir rakam var. Eğer içerisindeki empürite %5-6 ise paranın bu oranını taşa toprağa veriyoruz. Bu sektör ve ülke olarak büyük bir kayıp. Sadece buna verilen para değil, bunları yok etmek için de ocak içerisinde daha fazla enerji harcıyoruz. Döküm zamanı uzuyor, verimlilik düşüyor ve sarfiyatlar artıyor. Temiz hurdada da aynı köpüren cürufta olduğu gibi enerji sarfiyatımız düşüyor. Paramız cebimizde kalıyor ve en önemlisi Dünya bizde kalıyor. Çevreyi kirletmiyoruz. Köpüren cüruf teknolojisi nasıl kimyasal bir süreç olarak bu avantajları sağlıyorsa burada da fiziksel olarak sağlıyoruz. Hurda ayrıca kimyasal sürece daha avantajlı bir şekilde giriyor. Bu da çok önemli.
Küresel şartlar temiz hurdaya bizi daha da yönlendirmiş durumda. Çünkü sektörel bir gereksinim oluştu. Sonunda da yüksek katma değerli yeşil üretime gideceğiz. Aslında burada temizlemeden öte biz bu sürece “hurda değer arttırma sistemi” diyoruz. Çünkü bizim hammaddemiz olan hurdamızın değeri artıyor. Dolayısıyla sürecimizin, ürünümüzün değeri artıyor. Toplumumuzun değeri artıyor. Dünyamızın değeri artıyor.
Özetlersek, hurda temizleme sistemi ile daha az enerji refrakter, grafit elektrot, kireç, ferro-alyaj imkânı doğuyor döküm süresi kısalıyor. Bir de hurda tedarikçileri elimizde böyle bir sistem olduğunu bildiklerinde bizimle daha dikkatli bir şekilde masaya oturuyorlar. Bu da bir avantaj.
Bütün bunları yaparken Intekno olarak etik değerlere de daha fazla önem veriyoruz. Yeşil etiğimiz olması gerekir. Yeşil Mutabakat ile beraber bunu öneriyor ve rica ediyorum Türk Yapısal Çelik Derneğinden. En kısa zamanda etik değerli vurgulayan, işleyen bir toplantı organize edilsin. Her türlü desteği vermeye hazırız.
Yaratanın bize bahşettiği beynimiz ve zekânın uygulamaya dönerek akla dönüşmesi, etkili kullanılması, birey bazında, aile bazında, toplum ve ülke bazında, sonuç olarak uluslararası ilişkilerde ve ticarette daha etkili olmak dünyamızı korumayı mümkün kılıyor. Bundan sonra hangi katman gelecek derseniz, bundan belki 10 yıl sonra yıldızlararası konusunu konuşacağız. Çünkü yurt dışında bulunduğum AR-GE ortamlarında yavaş yavaş uzayda demir-çelik üretimini bile konuşmaya başladık.
Bütün bu aktivite ve eylemlerimizde Yaratanın bize bahşettiği beyin bir donanım. Ama bu donanımın bir de yazılımı var. Yazılım da zekânın uygulanmasıyla akıl. Biliyorsunuz duygusal zekâ çok popüler bir yaklaşım oldu. Daniel Goleman’ın “Duygusal Zekâ Neden IQ'dan Daha Önemlidir?” isimli kitabı çok satanlar listesindeydi. Ancak Goleman’dan 7 asır önce bu toprakların Mevlana’sı farklı zekâlardan bahsetmiş Mesnevi’de. Mevlana şunları demiş:
İki türlü zekâ vardır: biri elden edilen,
Çocukken okulda öğretmenin anlattıklarından,
Kitaplardan kural ve kavramlar ezberleyen,
geleneksel bilimlerin yanı sıra
yeni bilimlerden de bilgi toplayan.
Bu zekâ ile dünyada yükselirsiniz.
Bilgiyi akılda tutma yeteneğinize göre başkalarının önünde ya da arkasında sıralanırsınız.
Bu zekâ ile bilgi bahçelerine girip çıkar,
Sakladığınız yazıtlara sürekli olarak daha fazlasını yazarsınız.
Bir başka çeşit yazıt daha vardır ki,
Tamamlanmış ve içinizde muhafaza edilmiş.
Yayından fırlayan bir ok gibi.
Göğsünüzün tam ortasında bir ferahlık.
Bu zekâ ne sararır ne de durgunlaşır.
Akışkandır ve öğrenme kanallarından geçerek dışarıdan içeriye doğru hareket etmez.
İşte bu ikinci zekâ içinizde, dışarıya doğru hareket eden bir kaynak gibidir.
Kıymetli dostlar, bireysel, ailesel, toplumsal ve dünyasal olarak global anlamda aklımızı kullanarak dünyamızı hak ettiği yerlere getirelim. Tüm emeği geçenlere, katılımcılara müzisyenlerimize ve bu sunumu yapmak için bana yardımcı olan ekibime teşekkür ederim. Her şey gönlünüzce olsun.”