Endüstri 4.0’ın dünya genelinde yaratacağı değişimler merakla bekleniyor. İnşaat sektörü de bu değişim sürecinin ana elemanlarından biri. İnşaat Yüksek Mühendisi Alparslan GÜRE sektördeki yenilikçi yaklaşımları kaleme aldı.
Dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye’de de inşaat sektörü, genel ekonomi içinde önemli bir paya sahip olmanın yanı sıra büyümenin itici gücünü oluşturma özelliğini de taşıyor. Öte yandan ekonominin dinamiklerinden en hızlı etkilenen sektörlerin başında yine inşaat sektörü geliyor. Bunu aşmanın, sürdürülebilir bir büyümeyi gerçekleştirebilmenin yolu pazarı genişletmek, özellikle yurt dışında yüksek katma değerli işler üstlenebilmekten geçiyor.
Türk inşaat firmaları ilk yurt dışı adımlarını 1970’lerin başlarında attı. 1972’de Libya ile başlayan yurt dışı serüveni, bugün 120’den fazla ülkede 40’tan fazla firma ile devam ediyor. ENR dergisi 2019 verilerine göre Türkiye, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde firma sayısı sıralamasında Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. (Çin 76 firma, Türkiye 44 firma[1].) Ancak verilere toplam gelirden alınan pay açısından baktığımızda listedeki sıralamanın değiştiğini görüyoruz.
Türkiye 44 firma ile toplam gelirin %4,8’ini elde ederken, Fransa sadece 3 firma ile %8,7‘sini, Almanya 4 firma ile %6,5’ini, Kore 12 firma ile %6’sını elde ediyor. Türk firmalarının üstlendiği işlerin türüne baktığımızda da çoğunlukla katma değeri düşük olan işleri üstlenebildiklerini, genelde daha yüksek katma değerli işleri üstlenen ana yüklenicilerin altında taşeron (alt yüklenici) olarak rol aldıklarını görüyoruz.
Düşük katma değerli işlerde oyun kurucu olamayıp alt yüklenici sıfatı ile çalışınca doğal olarak kâr marjlarının da düşük olduğu hatta pek çok işin zararla kapandığı da ayrı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Yurt dışı müteahhitlik işleri, önceki yıllarda en azından istihdama, bu yolla bir nebze de olsa ülkeye döviz girişine de katkı sağlayabiliyor iken şimdilerde bu da pek mümkün olamıyor maalesef. Zira artık hemen tüm ülkelerde uygulanmakta olan "yabancı personel" çalıştırma kotaları ülkeden gönderilebilecek çalışan sayısını önemli ölçüde sınırlandırıyor. Bu nedenle, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin ülkemiz istihdamına olan katkısı da maalesef eskiye göre daha düşük durumda. Üstelik kota nedeniyle çoğu kez; bildiğiniz, alıştığınız kendi çalışanınıza göre; verimliliği daha düşük insanlarla çalışmak zorunda kalabiliyorsunuz ki bu da doğal olarak performansınızı olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ne var ki, tüm bu olumsuzluklara karşın, yurt dışı müteahhitlik işlerinin şüphesiz önemli getirileri de var.
En önemlisi; firmalar dünyaya açılarak görgülerini arttırdılar, bu sayede yeni teknolojiler ve uluslararası iş yapım ve yönetim sistemleri ile tanışmış oldular. Bu arada, ülkenin ekonomik darboğaz dönemlerinde yaşamlarını sürdürebilecekleri bir alternatif de yaratılmış oldu. Ancak artık firmalarımızın bu deneyimlerini de kullanarak kendilerini bir üst lige taşıyabilecek değişimi bir an önce gerçekleştirebilmeleri gerekiyor.
Sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmek için, artık projelerde oyuncu değil oyun kurucu olabilmeyi başarmak şart. Zira küresel ekonominin özellikle son yıllarda karşılaştığı zorluklar, petrol fiyatlarındaki düşüşe de bağlı olarak sektördeki daralmanın da etkisi ile dünya genelindeki rekabet iyice zorlaşmış durumda. Böylesi rekabetçi bir ortamda firmalar sürdürülebilir büyüme adına teknolojilerini yenileyerek hızla verimliliklerini arttırma yarışındalar.
İNŞAAT ENDÜSTRİSİ VE ENDÜSTRİ 4.0
18.yy’da endüstri 1.0 ile başlayan süreç bugün Endüstri 4.0’a evrilmiş durumda. Endüstri 4.0 merkezinde dijitalleşme ve siber teknolojiler var. Nesnelerin İnterneti (IoT), büyük veri (Big Data) ve bulut bilişim gibi siber teknolojilerin ortaya çıkmasıyla, şirketler artık tüm üretim döngülerini gerçek zamanlı olarak analiz edebiliyor ve üretim sürecinin her aşamasında daha bilinçli kararlar verebiliyorlar.
Rekabetin küresel ölçekte olması bu tip değişimlere hızla ayak uydurmayı zorunlu kılıyor. İnşaat sektörü bu konuda diğer endüstrilere göre biraz geriden geliyor olsa da bu değişime ayak uydurmak zorunda. Aksi halde sürdürülebilir büyümeyi yakalaması maalesef çok zor. Ancak önce sektörün endüstri haline gelmesi, yani geleneksel (konvansiyonel) yapım tekniklerinden endüstriyel yapım tekniklerine dönüşümü gerçekleştirmek gerekiyor.
Endüstriyel yapım teknikleri deyince hemen aklımıza gelenler;
• Ön üretimli (prefabrik) ve modüler yapı sistemleri,
• Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) ve Arttırılmış Gerçeklik (VR) teknolojilerinin kullanımı,
• Dron ve BIM entegrasyonu ile proje yönetimi,
• 3D baskı yöntemi yapım tekniklerinin kullanımı.
Modüler Yapım Teknikleri
Modüler Yapım Teknikleri, inşaat endüstrisinin en önemli bileşenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Amaç, olabildiğince yapı elemanını atölye ortamında bir araya getirmek, kendi içinde tüm kontrollerini tamamlayarak, mümkün ise tek parça halinde montaj sahasına (şantiye) gönderebilmek. Modüler yapımda, sadece yapısal elemanlar değil; mimari-mekanik-elektrik dahil tüm disiplinlere ait bileşenler de sisteme dahil edilip, tüm testleri, taşıma ve kaldırma sistemleri atölye ortamında tamamlanmış olarak montaja hazır hale getiriliyor. Özellikle okul, hastane, yurt, otel gibi içinde benzer birimlerin çokça tekrar ettiği bina tipi yapılarda kullanılan modüler sistemler, pek çok avantaj sağlıyor;
• Hızlı tamamlama (yaklaşık %50 daha hızlı)
• Düşük maliyet (yaklaşık %35)
• Yüksek kalite
• Saha güvenliği risklerinde azalma
• Çevresel olumsuz etkilerin azalması
• Daha geniş coğrafyalarda iş yapma olanağı
• Yüksek katma değer
Benzer şekilde endüstride; rafineri ve petrokimya gibi tesislerde de boru köprüleri, “metering stations, compressor stations, skid mounted equipments” vb. sistemlerde modüler yapım tekniklerinin avantajlarını belirgin bir şekilde görmek mümkün.
Yapı Bilgi Modellemesi (BIM)
Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) özellikle bina tipi yapılarda, endüstriyel yapım tekniklerinin ana omurgasını oluşturan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Benzer uygulamaları rafineri, petrokimya, enerji santralleri gibi tesislerde de görebiliyoruz. BIM, Arttırılmış Gerçeklik (VR) teknolojisi ile birlikte yapılarımızı sanal ortamda temelden çatıya kadar tüm süreçleri ile tamamlama olanağı veriyor.
Böylece sahada karşılaşılabilecek risklere karşı tüm önlemler alabildiği gibi, arttırılmış gerçeklik (VR) görüntü kalitesi ile henüz yapım aşamasına geçmeden talep ve beklentilerin en doğru şekilde test edilebilmesi mümkün olabiliyor.
Yapım aşmasında Dron teknolojisi ile de entegrasyon sağlanarak, gerçek zamanlı iş ilerleme kontrolleri, malzeme akışı dahil her detayda proje programı ve planlama çok daha gerçekçi ve verimli yapılabiliyor. BIM sadece tasarım ve yapım aşamasında değil, yapının tamamlandıktan sonra “bina yönetimi” sürecinde de bize önemli bir veri tabanı sağlıyor ve bu veriyi kullanarak çok daha efektif bina yönetimini mümkün kılıyor. Doğru tasarım ve gerçek zamanlı planlama olanakları sağlayan BIM teknolojisi azalan maliyet ve azalan risk ile birlikte yüksek ve sürdürülebilir kârlılığı ve büyümeyi vaat ediyor.
3D Baskı Yöntemi ile Yapım Teknikleri
3D baskı teknolojisi ile bina yapımında pazar büyüklüğünün 2019 yılında yaklaşık 3 milyon USD gibi sembolik bir değerde olması öngörülmüş olmasına karşın, 2024 yılında bu değerin beş yılda %533,3 artış ile 1,6 Milyar USD’ye ulaşması bekleniyor[2]. Hâlen, daha çok karmaşık geometriye haiz çimento bazlı hafif cephe elemanı gibi yapı elemanlarında kullanılmakta olan 3D teknolojisi, bugün için seri üretim bina yapımında her ne kadar yaygın kullanılmıyor olsa da bu konuda pek çok araştırma yapılmakta olduğu ve sistemin çok da uzun olmayan bir gelecekte önemli bir yapım teknolojisi olarak karşımıza çıkacağı kesin.
SONUÇ
Türk inşaat sektörü, 50 yıllık uluslararası yurt dışı deneyimlerini de kullanarak hızla endüstri haline gelmeli, sadece ülkemizde değil dünyada çok daha geniş coğrafyalarda yüksek katma değerli projeleri bizzat “oyun kurucu” olarak üstlenebilecek değişimi bir an önce gerçekleştirmelidir.
Gerek içinden geçmekte olduğumuz COVID-19 pandemi (küresel salgın) sürecinde, gerekse öncesinde küresel durgunluğun da etkisi ile büyümesi azalmış olan inşaat sektörü bu süreci bir fırsat olarak değerlendirmeli, değişim için gerekli adımları hızla atmalıdır.
Bu arada, yukarıda örneklerini verdiğimiz tüm yenilikçi yaklaşımların merkezinde mühendislik çalışmalarının olması gerektiği unutulmamalıdır.
Sürdürülebilir büyümeyi ancak; yoğun ar-ge ve inovasyon çalışmaları ile desteklenmiş, yenilikçi teknolojileri kullanan doğru tasarım ve endüstriyel yapım yöntemleri ile yakalayabiliriz.
KAYNAKLAR:
1- Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Genel Notu Ticaret Bakanlığı:
https://ticaret.gov.tr/hizmet-ticareti/yurtdisi-muteahhitlik-teknik-musavirlik
2- www.marketsandmarkets.com/building-construction-market-research-187.html