TR|EN
Güncel
Steelorbis
Depreme Dayanıklı Binalar
E-Bülten Aboneliği
Tevfik Seno Arda Lisesi
Yayınlar > Çelik Yapılar
Sayı: 43 - Nisan 2015

Söyleşi


Kentlerden önce Düşünceyi Dönüştürmemiz gerekiyor…

TUCSA YK ÜYESİ ve ÇEDBİK Başkanı Selçuk ÖZDİL: “Çelik Yapı Sektörünün sürdürülebilirlik konusunda kendini eğitmesi gerekiyor, yoksa “çelik çevrecidir” demek kolaycılık olur…”

“Sürdürülebilir”, “Çevreci”, “Yeşil Hareket”, “Doğa’ya, “Doğal Adım”, Doğa’la Doğru”… Bu ve benzer terimleri, konunun uzmanları çok daha öncesinden söyleyegeldiler ama toplumlara yansıması yaklaşık 15 yıldır sürüyor. Dünyanın geldiği bu noktada kaçınılmaz hale gelen Çevre Hareketi, her alanda kendine önemli bir yer buluyor. Çelik Yapı Sektörü’ndeki bu konu ile ilgili ilk söylemleri Türk Yapısal Çelik Derneği Kurucularından Selçuk ÖZDİL dile getirdi. Çelik Yapıların çevreye duyarlılığını, yapısal çelik malzemesinin doğaya yüzde 100 uyumlu bir malzeme olduğunu, her zaman vurguladı. TUC¬SA Yönetim Kurulu Üyesi Selçuk ÖZDİL şimdi de Türkiye’de bu söylemler¬in yapı sektöründeki tek sivil toplum kuruluşu olan ÇEDBİK- Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin Yöne¬tim Kurulu Başkanı. Onun için Selçuk ÖZDİL ile hem çevre dostu yapıları hem de çelik yapıların bu alandaki yerini konuşalım istedik. Ortaya sektördeki kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir söylem çıktı…

Hiç lafı dolandırmadan doğrudan sormak istiyoruz, Türkiye’de alınan Yeşil Bina Sertifikaları 95 adet olmuş, ancak bu binaların sadece 3 tanesi Çelik Yapı. İzmir Adnan Menderes Havalimanı, 35. Sokak ve Double Tree By Hilton Avcılar yapıları. Bu kadar az olmasını nedeni nedir sizce? TUCSA olarak tüm söylemlerimizde çelik yapıların sürdürülebilir yapılar olduğu argümanını dile getiriyoruz ve en çok da siz bizlere anlattınız çelik yapıların çevreci bir sistem olduğunu, onun için en doğru bilgiyi de yine sizden alalım…

Selçuk ÖZDİL: Yeşil Konut Sertifikası kapsamında konutlar Bütünleşik Yeşil Proje Yönetimi, Arazi Kullanımı, Su Kullanımı, Enerji Kullanımı, Sağlık ve Konfor, Mal¬zeme ve Kaynak Kullanımı, Konutta Yaşam, İşletme ve Bakım olmak üzere 8 başlık altında değerlendiriliyor. Burada sadece “malzeme”ye giriyor çelik. Ama bunun dışında çelik kullanmanın getirdiği yan faydalar var. Konfor gibi, daha çok ışık alması gibi… Bunlar çeliğin sağladığı olanaklarla daha kolay elde edilebiliyor. Ama doğrudan doğruya çelik kullanınca şu kadar puan fazla alırız gibi bir rakam söylemek biraz fazla basite indirgemek olur. Çünkü bu sertifikalar aslında proje üzerinden veriliyor ve uygulanıp uygulanılmadığı kontrol ediliyor. Bağımsız, üçüncü taraf gözlemciler ve doğrulayıcılar tarafından onaylandıktan sonra bu belge veriliyor. Belgenin verilmesi için de danışmanlar çalışıyor. Aslında bir tasarım ve tasarımın gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol süreci bu. “Tasarım” denince malzeme bu bileşenlerden sadece birisi. Çeliği kullanarak çeliğin avantajlarını yansıtan bir tasarım yapılırsa evet daha iyi puanlarla, daha konforlu, daha rahat, daha avantajlı bir mimari elde edilebil¬ir. Bu sayede de bu tür bir sertifikada daha yüksek puanlar almak, daha yüksek derece elde etmek mümkün olabilir.

Aslında bu Çelik Yapılar alanına da faydası olacak bir sistem gibi, çelik yapının tüm avantajlarını gösterme şansı doğurabilir, değil mi?

Selçuk ÖZDİL: Kesinlikle, ama sürdürülebilirlik işin bütününe bakabilmeyi gerektiriyor. Yani bir yapı yaptığımız zaman her halükarda karbon salıyoruz, çevreye tahribat yapıyoruz. Kentler büyüdüğü zaman etraftaki tarım alanlarına ki bu insanların kendi yaşamsallığını da ilgilendiren, yaşamın sürdürülebilirliği ile ilgili bir konuya direkt müdahale etmiş oluyor, bir de ondan sonra daha da genişlettiğimiz zaman hiç hakkımız olmadığı halde geri kalan flora ve faunaya, diğer canlılara yer bırakmıyoruz. Dünyada bununla ilgi¬li raporlar yayınlandı, son bir kaç yılda binlerce canlı türünü yok etmişiz. Aslında yapmamamız gereken bina. Ama yapıyorsan en az zararı vermek, en uzun yaşam süresini, kullanım süresini sağlamak, birinci şart ve bütün bunları yaparken de en az enerjiyi harcamak, en az karbonu salmak, en az çevre rahatsızlığı ve çevre yıkımına neden olmak gerekiyor. Bütün bunları sağlamada diğer ana yapı malzemeleri ile karşılaştırıldığımızda, betonarme, ahşap vs olabilir, çeliğin büyük avan-tajları var. Ancak, doğru tasarlanır ve doğru kullanılırsa, yanlış kullanırsak, optimizasyon yapmadan, daha doğru tasarımı elde etmeye çalışmadan yaparsak, ağır çözümlerle yaparsak, çelikte de pek bir avantaj yitirilebilir. Sonuçta bina yapmak çevre açısından iyi değil.

Yeşil Bina Sertifikası almak için çelik yapı yapmak avantaj ama yeterli koşul değil diye anlıyorum…

Selçuk ÖZDİL: Sürdürülebilirlik Danışmanları gözüyle baktığımızda malzeme birinci öncelikte değil, sonuç önemli. Yani az enerji, az su tüketimi, ortam kalitesi, hava kalitesi, iç ortamın konforu gibi konulara bakılıyor. Onun dışında binanın yerleşimi, işlevselliği hatta şimdi son gelişme tek tek binaları yeşil yapmak değil, mahalleyi çevreci yapmak ve buradan hareketle şehri çevreci yapmak. Çünkü teker teker yeşil bina yapıp bunları da dip dibe yerleştirirseniz, nefes alacak alan kalmıyor. İstanbul’un çeşitli semtlerinde gösterebileceğimiz gibi ve bu yeşil bir çevre olmuyor. Yani daha geniş bir perspektifle daha büyük resme bakmak gerek. Ana taşıyıcı yapı malzemesi bu kriterlerden sadece biri. Ama bizim çelikçiler olarak anlatmamız gereken, çelik kullanımının sadece bir yapı malzemesi veyahut da taşıyıcı yapı malzemesinin sadece o malzemeyi değil tasarımın geri kalanını da zincirleme olarak çok etkilediğini anlatabilmemiz ve çeliğin bu konuda getirdiği avantajları gösterebilmemiz. Türk Yapısal Çelik Derneği olarak biz bunu yapıyoruz ama yeterli olmuyor. Tüm üyelerimizin bunları tüm tasarımcılara, mal sahiplerine aktarabilmesi gerekir. Anlatamadığınızda benzemez şeylerin karşılaştırılması yapılıyor. Benzemezlerin maliyeti karşılaştırılıp, “çelik daha maliyetli” diye karar vererek vazgeçiyorlar. Bu yaklaşım çok yanlış. Olmaması gerekenle olması gerekeni karşılaştırıp, “daha pahalı” deyip sadece maliyet bütçesi üzerinden karar verenlere biz de uymuş oluyoruz. Buna uymamamız gerekiyor. Çeliğin farklılığı ve bu farklılığın getirdiği zincirleme faydaları da içine alacak bir bütün resim ortaya koyabilmeyi gerektiriyor. Çünkü bu tümleşik tasarım işi, bir bütünsel tasarım işi. Tasarım sürecinin her alanını ilgilendiriyor. Sadece biz taşıyıcı yapıya yapar bırakırız gibi alt taşeron mantığıyla yaklaştığımız sürece bizim çeliği yaygınlaştırmamız da çok zor.

ÇEDBİK için malzeme olarak çeliğin ve genel anlamda çelik yapıların nasıl bir önemi var?

Selçuk ÖZDİL: ÇEDBİK malzeme konusunda taraf tutmaz. Önemli olan bütünsel tasarımın varacağı sonucu değerlendirmek. Bunu da ÇEDBİK tek başına proje proje yapmıyor, yapabilecek dernek üyesi danışman kuruluşlar var ve o kuruluşlar yol gösteriyor. ÇEDBİK’in “çelik iyidir, faydalıdır” gibi bir söylemi yok ve olamaz da. Çünkü malzemeden bağımsız düşünüyoruz. Malzemeci üye¬lerimiz çoğunlukta ama hiç bir zaman malzemeci şapkamız yok. Önemli olan yapılmış tasarımda doğru malzemelerin en iyi şekilde kullanıldığı, sonuçların çevre¬ci, sürdürülebilir ve çevre dostu olmasını sağlamak. Bunun için de ÇEDBİK bu bilgi¬yi yaymak, uygulanan sertifika sistemlerini tanıtmak için eğitimler yapıyor.

 

Çevre dostu yapılar için Amerika’da başlamış olan LEED programı var, İngilizler BREEAM sertifikasını çıkartmışlar, ama şu anda çok daha fazla sayıda sertifika var, Almanların, Fransızların da var. ÇEDBİK de bir yerli sertifika, hazırlanmış olan Yeni Konut Sertifikasını uygula¬maya geçirmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kılavuz hazır, bakanlıklarla protokoller yapılmış, şu anda da biz yeni yönetim olarak çalışmalara hız verip pilot çalışmalarına başladık. Türkiye’de yapılan yapıların çevre dostu olması şart çünkü hep söyleye geldiğimiz, en başında söylememiz gereken, yapı dediğiniz zaman binaların toplam saldığı karbonu sadece düşünürsek yüzde 40. Bunun yüzde 25’i inşaat sırasın¬da salınıyor, ama geri kalan yüzde 70-75’i kullanım sırasında salınıyor. Onun için binanın tasarımının mutlaka çevreci, enerjiyi, suyu, toprağı, her şeyi çok iyi, verimli kullanması gerekiyor. Bu da ülkeden ülkeye fark ediyor. Kullanılan malzeme de kullanılan tasarım yöntemleri de binanın türü vs de onun için mutlaka ulusal bir kılavuzun olması gerekiyor.

Yeni yapılan binaların yanı sıra mevcut yapı stoğunu da iyileştirebilmek gerekiyor. Bu yapılar için de renovasyon kılavuzu hazırlamak gerekir. Bununla ilgili bir Avrupa Birliği H2020 Projesi var, Build Upon isimli. ÇEDBİK bunun için Avrupa’daki diğer Yeşil Bina Konseyleriyle birlikte yerli bir çalışmanın alt yapısını bütün sektör paydaşlarıyla birlikte geliştirmek üzere iki yıllık bir projeye başladı. Başlangıç toplantısı için Londra’da bir araya gelindi. ÇEBDİK Dünya Yeşil Binalar Konseyi’nin tam üyesi, zaten ÇEDBİK’deki” K” harfi de Konsey’den geliyor ama dernek yapısında. ÇEDBİK Türkiye’yi temsil ediyor ve bir AB Projesi’nde ilk kez yer alıyor. Amacımız da yeni konut kılavuzundan sonra bir de mevcut konutlar için bir kılavuz geliştirmek.
Baktığınız zaman bu kılavuzlar bir puanlama listesi gibi, şunu yaptığınızda bu kadar puan, şunu yaptığınızda şu kadar puan şeklinde ama bu yaptıklarınız arkasında da ciddi bir teknolojik alt yapı var. Örnek olarak bina enerji simülasyonu var, yani o binanın bütün bir yıl boyunca nasıl bir enerji kullanımı sergileyeceğini baştan hesaplıyoruz ama bu tür bir hesaplamayı tam anlamıyla bir bina için yapmak uzun bir çalışma ve analiz ve bütçe gerektiriyor, oysa her binaya bunu uygulamak biraz zor onun için örnek (referans) yapılar oluşturup, o referanslarla karşılaştırarak bir takım yaklaşımlar yapılıyor. Ancak bu iş hızla gelişiyor. Tasarım programlarında eskiden çizilen şeylerin ağırlığını, enini, boyunu, hacmini hesaplayabiliyordunuz. Oysa artık kullandığınız malzemelerin standart kataloglardan seçme olanağı da var. Kapı, pencere, duvar, tuğla ne ise, tasarıma neyi ekliyorsanız bir yandan da yaşam döngü analizi yapabilen modüller var artık. Yani o kapıyı koyarsan bu kadar karbon salarsın gibi, size döküm yapmaya başlıyor programlar. Bütün bunları yapabilmek için de Türkiye koşullarına uygun alt yapı çalışmaları gerekiyor. Şu anda bunlar Avrupa’da var çünkü orada bu çalışmalar daha önce yapılmış, veri tabanları oluşturulmuş. ÇEBDİK bu çalışmaya da yoğunlaştı, bu konuda Türkiye İnşaat Malzemecileri Derneği İMSAD ile de işbirliğimiz olacak. Böylece Türkiye’deki tasarımcılar da bir malzemeyi kullandıkları zaman çevresel etki değerlerini ve yaşam döngü analizi değerlerini alabilecekler. İşte çeliğin aslı büyük avantajı burada ortaya çıkıyor. Çünkü çelik diğer yapı malzemelerinden farklı olarak yaşam sonunda büyük avantaj yaratıyor. Bunlar A, B, C, D diye giden yaşam döngü aşamaları. “A” ilk malzemenin çıkarılması diye başlıyor. “D” aşaması çelik için önemli, örneğin, burada malzemenin yeniden kullanılabilmesi, yapı malzemesi olarak olduğu gibi veya yeniden bir işlemden geçirilerek, kesilip biçilerek yeniden kullanımı yer alıyor. Çelikte geri dönüştürmeden önce geri kazanım, geri kullanım söz konusu. Bu diğer yapı malzemelerinde yok veya çok sınırlı. Çelikçilerin bunları da anlatması gerekir. Çelik bir yapının ömrü kullanım esnekliğinden dolayı çok uzundur. Çelik bir yapıyı rahatlıkla 50-100 yıl kullanabilmeniz gerekir. Binayı yıkmak istediğinizde de üste para alırsınız. Çünkü çeliğin böyle de bir değeri var. Çeliğin hurda değeri de var ama hurdaya atmadan önce de çeliği tekrar tekrar kullanabilmek önemli. Binanın ve çelik elemanların kullanım ömrünü mümkün olduğu kadar uzatmamız lazım. Çevreye verdiğimiz zarar üretmekten başlıyor. Hiç bir malzeme doğadan, kaya da dahil, karbon harcamadan elde edilemiyor. Elde edilen yapısal çeliği de yeniden kullanırsak o da işte “D” aşamasında geri kazanım, geri dönüşüm değil, geri kazanım çelikte rahatlıkla mümkün. Çelik defalarca geri kazanımdan sonra artık yeniden kullanamayacağız noktasında geri dönüşüm yapılacaksa, ama kalite yükselterek (up-cycling), en son basamak olmalı. Yapısal çeliği gömmek zaten söz konusu değil.

Aslında ÇEDBİK de TUCSA da öncelikle tasarımcılara kendini anlatmak istiyor. ÇEDBİK’deki bu çalışmalar çelik yapı tasarımcılarına da yol gösterebilir mi?

Selçuk ÖZDİL: Mesele benim malzemem daha üstündür, şöyle faydaları vardır değil, malzemelerin doğru kullanımı yahut doğru değerlendirilmesi olabilir ama esas bizim derdimiz tasarımcılarla ve tasarımcılara kılavuz üreten yer de ÇEDBİK. Elbette kılavuzda çelik kullanın diye hiç bir zaman yazmayacaktır ama çelikçiler kılavuzların ne dediğini öğrenip burada çeliğin sağladığı kazanımları tasarımcılara anlatabiliyor olması lazım. Yoksa ÇEDBİK’te bir malzemenin öne çıkması olamaz. Bu etik olarak da doğru değil. Ama bu benim çeliğin sürdürülebilirliği olarak anlatımlarıma hiç bir şekilde ters düşmez .

Yani bütün disiplinler birlikte, mimar, mühendis, tesisatçı, aydınlatmacı, elektrikçi, peyzajcı hepsi birden tasarlıyor. Çünkü birinin yaptığını diğeri bozup veyahut da birinin yapabileceğini öbürünün engellememesi, bir arada çalışması lazım. TUCSA da çelik yapı yaparken mimar, mühendis, yangın tasarımcısı, tesisatçı birlikte çalışsınlar diyoruz, önemli bu entegre tasarım. Dağınık ve dağıtık olan bilgi sistemlerinin bir araya getirilip buradan optimizasyon yapılmasını sağlamak ve hataların önüne geçmek.

Zaten bu tavır içinde çelik kendine bir yer bulacaktır doğal olarak...

Selçuk ÖZDİL: Tabii çelikçiler biraz daha duyarlı olursa, çaba gösterirse. Yoksa kendiliğinden olmaz bu, malzeme üreticisinden başlayıp tasarımcısına kadar ama en büyük yük bence çelik üreticileri ve çelik yüklenicilerine düşüyor, ki yaygınlaşabilsin. Çelikçilerin de kendini özellikle sürdürülebilirlik konusunda eğitmesi gerekiyor. Çelik neden çevrecidir onu anlatabilmek için bizim de bilmemiz gerekiyor. Bir yeşil bina kılavuzunu alıp incelemeleri gerekiyor. Belki çelik sektöründen de sertifika uzmanları yaratmamız gerekiyor. Eğer onu beceremiyorsak uzman kuruluşlarla çeliğin avantajlarının nasıl anlatılabileceği, çelik tasarımın nasıl değerli hale getirebileceğimiz konusunda sektörde bir farkındalık yaratmamız gerekiyor. Bizim çelik binamızın 50 değil 100 yıldan fazla ömrü olduğunu anlatmamız lazım.

 

Çok uzun bir süredir sektör çeliğin ekonomikliğine takıldı, aslında bu bir tuzak. Olmaması gerekenle olması gereken karşılaştırıldığı için bütün çaba bunun üzerine oldu. Sürdürülebilirlik açısından olmaması gereken bina ile, çelikle yapılabilecek olması gereken tasarımlar ile olmaması gerek tasarımları karşılaştırıyorlar ve de bunu teknik insanlar büyük bir maharetle yapıyor. Bu düşünceyi düzeltmek lazım önce. ÇEDBİK her yıl zirve yapıyor, bu yıl da yapacağız, bu yılki zirvenin başlığını “Yaşanabilir Dayanıklı Şehirler İçin Düşünsel Dönüşüm” koyduk. Şehirleri dönüştürmeden önce düşünceyi dönüştürmemiz lazım. Yoksa şimdi olduğu gibi apartmanı yıkıp yerine daha yükseğini yaparak sürdürülebilir, yaşanabilir bir şehir yapmamız mümkün değil. Dayanıklı olması gerekiyor. Neye dayanıklı? Çevrenin ve iklimin etkilerine dayanıklı olması gerekiyor. Ve çelikçiler de bunun peşinde olmalı.

Çelik Yapılar - Sayı: 43 - Nisan 2015



© 2014 - Türk Yapısal Çelik Derneği